|
Evvel giden ahbâba selâm olsun erenler

Geçen yıl bu zamanlar, Ramazan bitmek üzereydi.

Günler yine sıcak geçiyordu.

Bayrama bir hafta kalmıştı.

*


Geçen yıl bu zamanlar, gazeteye uğradığımda, Mustafa Cambaz’la kapıda karşılaşmıştık.

Ulu Camiler kitabını isteyenlerin hepsine yetişemediğinden yakınmıştı.

Kim yetişebilir ki, çıkardığı kitabı bütün arkadaşlarına hediye etmeye?

Sonraki çalışmalarını konuştuk.

Osmanlı Çeşmeleri sıradaydı.

Ardından Kervansaraylar gelecekti.

‘Evler’ için yakışacak bir isim düşündük, bulamadık.

*

Kitap ismi, ha deyince gelmez.

Neyse, sonra bakarız; daha var nasılsa.

En az bir sene içinde ikisi çıkarsa, evlere isim bulmak için nereden baksan bir yıl vakit var önümüzde.

Gelecek Ramazan veya Kurban Bayramı’na kısmetse…

Kısmetin ne olduğunu bilen var mı?

*

Geçen yıl bu zamanlar, 17 ve 25 Aralık saldırılarını az hasarla savuşturmuş olmanın getirdiği bir tatlı rehavet vardı ki, hani neredeyse “zafer sarhoşluğu” ile tanımlansın.

Lâkin bilen biliyordu.

Eldeki mal, ele avuca sığmayacağını belli etmekteydi.

Kapasitesinin ve niyetinin farkında olanlar, kısaca FETÖ diyerek özetliyordu tabloyu.

Uzuncası, Fetullahçı Terör Örgütü.

*

FETÖ ismini kullananlara akçaklı yüksekli tepelerden itiraz geliyordu tabii.

Ne terörü, ne örgütü canım?

Bu adamların silahla milahla ne işleri olabilir?

Tırnak makası bile taşımazlar.

*

Gördük.

Cebinde çakı taşımayanlar, tanklarla milletin üstüne yürüdü, ezdi geçti.

F 16’larla bomba yağdırdı.

Helikopterlerle taradı.

Sonuç malûm.

250 şehit…

Binlerce yaralı.

*

İş rakamlara dökülünce, bir istatistik sonucuymuş gibi anılınca, ne kadar basit geliyor.

Gidip o gazilerden birinin hatırını sorun.

Şehit olanların aileleriyle bayram geçirin.

Anasına, babasına, eşine halini sorun.

Oğluna, kızına, kardeşine bakın.

Geçen yıl bu zamanlar bayrama hazırlanırken neler düşünüyorlardı, neler planlıyorlardı ve bu bayramı nasıl geçirdiler?

*

Bu sene, şehitlerimiz aramızda olmadan geçirdiğimiz ikinci bayram.

İlki, geçen yılki Kurban Bayramı idi.

Dünya döndükçe, daha çok bayram gelip geçecek.

Rabbim ömür verirse, bir kısmını göreceğiz.

Ne kadarının bize nasip olacağını bilmediğimiz gibi, gördüklerimizin de kıymetini yeterince anlamadığımızı düşünüyorum.

Elde olanın kıymetini bilmemek, insana mahsus.

Hasta olmadan sağlığın, ihtiyarlamadan gençliğin…

*

Geçen yıl bu zamanlar, 17 ve 25 Aralık saldırılarını atlatmış olmanın getirdiği rahatlık gibi, şu günlerde de 15 Temmuz’dan alnımızın akıyla çıkmış olmanın verdiği bir kıvanç içindeyiz.

Acaba gelecek sene bu zamanlar, nasıl olacak?

Ve neleri geride bırakmış olarak, aşırı sıcaklardan yakınacağız?

Bilemiyoruz.

Geçmişi bile layıkıyla bilemezken, geleceği nasıl bilebiliriz ki?

İdrak etmekte zorlandığımız en çarpıcı hususlardan biri de şehitlerin ölmediği.

Anlayabilseydik, hepimiz ermiş olurduk.

#15 Temmuz
#FETÖ
7 yıl önce
Evvel giden ahbâba selâm olsun erenler
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı