YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den
Dizi...

  Arşivden Arama

 

 

Hadi ya, var mı artıran?

Necip Fazıl merhum bir nükteyi sütununa sıkça taşırdı: Kabadayının biri, sokaktan geçerken, en hafifi "Namussuzlar!" olan bir sürü çirkin sıfatı birbiri ardına tekrarladığı müthiş bir nâra atmış; herkesin pencerelere üşüştüğünü görünce de, "Vay be..." diye kendi kendine söylenmiş: "Bu mahallede ne kadar da çok namussuz varmış..."

"Arazi ihtilafını çözmek için araya girip 1 milyon dolar rüşvet alan gazeteci" konusu daha ilk baştan Necip Fazıl'ın kabadayı öyküsüne döndü; ama bir farkla: Bu defa "Vay be, ne kadar çok namussuz varmış" diyenler, nârayı duyunca pencereye üşüşenler... Size bütün samimiyetimle söylüyorum; çıkan dedikodu üzerine fikir yürüten gazetecilerin ilk aklına gelen isimler "Türk basınında kim kimdir?" kitabını oluşturabilir...

Emin Çölaşan'ın ilk yazısının çıktığı gün o yazıyla kast edilenin Rauf Tamer olduğunu da duymuştum. Ancak, kulağının delik olmasıyla övünen bir dostum, kendi tahminini de eklediği duyumlara göre, kast edilen kişinin çok satan gazetelerden birinin en tepesindeki kişi olduğu iddiasındaydı. "Yahu" dedim o dostuma, "O kişinin kendisi de banka ortağı, olsa olsa back-to-back kredi söz konusu olabilir; hem üzerine gidilse bankacı şapkasını giyeceği için bu kadar gürültü kopartılacak biri değil o..."

Aynı gün öğleden hemen sonra, az satan gazetelerden birinden bir muhabir, İstanbul'dan arayarak, "Bizim aldığımız habere göre, kast edilen kişi Türk basınına taze girmiş bir gazetenin yönetmeniymiş" dedi... Ben bu işleri biliyorum ya, kendi duyduklarını bana doğrulatmak amacıyla aramıştı o gazeteci... "Bana mâkul gelmiyor" dedim ona da, "Sözünü ettiğin meslektaşı iyi tanırım, bu tür işlere girecek biri değildir; hem artık yeterince parası da var..."

O akşama kadar cevaplandırmak zorunda kaldığım telefonlarda haklarında kanaatim sorulan meslektaşların isimleri hep değişti, ancak muhatabımın "1 milyon alan gazeteci" diye andığı kişiye atfettiği güç hiç değişmedi. Bir şeyden emin olun: Teyidim için görüşüme başvurulan isimlerle yeni bir gazete çıkartılsa, halkımız kapış kapış onu alır; öylesine ağırlıklı isimler...

Medyada da tahminler diz boyuydu. Basın dedikodusu yapan bir dergi, önce 'R.T.' diye bir kod adı açıkladı; sonra o 'R.T.'yi "Kızı Adnan Hocacılar'dan olan bir gazete yönetmeni" olarak tanımladı. Saçmaydı tabii... Akit'te ilgiç olduğu kadar da allegorik bir yakıştırma çıktı. Şöyle yazdı Hasan Karakaya: "Hemen herkes; işi bitirdiğinde 'Zafer' kazanmış komutanlar kadar 'Mutlu' görünen bu 'rüşvetçi gazeteci'nin kim olduğunu soruyor! (..) 'Marmara'da büyük bir arazi ihtilâfı' konusunda Murat Demirel'e yardımı eden ve kazandığı 'zafer' karşılığında, İstanbul'daki evine, bir çanta içinde '1 milyon dolar' nakit para gönderilip 'mutlu' edilen gazeteci kim?" (13 Ekim 2000). Aynı yazıdan, kast ettiğinin, Hasan Karakaya hakkında çirkin bir iddiayı piyasaya süren kişi olduğunu öğreniyoruz…

Mehmet Emin Kazcı da konuya değişik bir yönden yaklaştı. Şu sıralarda iflâs ettiği söylentileri yüzünden ekonomik darboğaza giren şarkıcı Mahsun Kırmızıgül'ün, programına çıktığı Reha Muhtar'a şunları söylediğini yazdı Akit yazarı: "İşlerimiz çok iyiydi. Dünya çapında bir müzik şirketi olma yoluna girmiştik. Ta ki bir medya grubu da müzik yapımcılığı işine girene kadar... Onların ellerinde gazeteleri ve televizyonları olduğu için, başladılar Prestij Müzik aleyhinde iftiracı yayınlara. Çok borçları var, batıyorlar, çöküyorlar, haciz işlemine başlanıyor, ortaklar birbirleriyle küs türü haberlerle birçok müşterimizi etkilediler ve biz alacaklarımızı tahsil edemez olduk. Batan birine kim borcunu öder ki? Ben geceli-gündüzlü ter döküp her konserimden, her kasetimden kazandığımı şirketime aktardım. Yazık değil mi bize?" Kırmızıgül'ün yakındığı şirketin DMC olduğunu da yazdı Kazcı…

Yalçın Pekşen'in koordinatlarını verdiği medya ünlüsüyle ilgili yazısına dünkü Kulis'te değinmiştim...

Elimdeki bilgilerden, batan bankalarla bir biçimde ilişkisi olmuş, kimi imtiyazlı kredi kartlarıyla donatılmış, kimine yüzde 1,5 faizle kredi açılmış, kimi ise karşılığını vermeyeceği biline biline yazacağı kitabın avansı olarak yüzbinlerce dolarla mükâfatlandırılmış başka tanıdık medyatik isimler olduğunu ben biliyorum. Sadece şimdikilerde değil, geçmişte batan TYT Bank, Bank Ekspres veya İnterbank'ta da...

Bu konu "İhtilâf çözüp karşılığında bir milyon dolar alan ünlü gazeteci" iddiası üzerine tartışmaya açılmıştı. Ardından ne gördük? Konuyla ilgili yazı yazanlar, yorum yapanlardan, "Hadi canım siz de, bizim meslektaşlar arasında böyle bir şey yapan olmaz" diyen bir tek Allah'ın kulu çıkmadı. Herkes, daha önceki bilgilerine göre iddiayı kişileştirdi ve iddiayı bir medya ünlüsüne yakıştırdı. Tıpkı kabadayının nârası üzerine pencereye fırlayanlara döndük...

Acaba kabadayı nâra atınca pencereye üşüşenler arasında 'namussuz' sıfatını hak edecek özelliklere sahip kaç kişi vardı? 'Rüşvetçi gazeteci' nârası üzerine kendisine bu sıfat yakıştırılan ünlü gazetecilerin sayısı, en son kulağıma gelenlerle 10'un üzerine çıkmıştı çünkü...

Peki de, vicdanlarını, kalemlerini ve mikrofonlarını açık artırmaya çıkardığına inanılan çok sayıda ünlüyü barındıran böyle bir medya ile demokrasi mücadelesi olur mu?

Olduğunu kim söylüyor ki?


17 EKİM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Taha KIVANÇ

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...