NAZLI ILICAK Küskünler ve Fazilet üskün milletvekillerinin 116 rakkamına ulaşmasında en büyük pay, 35 imza ile FP'lilerden geldi. Esasında, Faziletli milletvekillerinden bir kısmının küskün olmaması gerekirdi. Zira listelerde, seçilecek yerlerden adaylıkları konulmuştu. Mesela Bahri Zengin. Basındaki iddialara göre, Süleyman Arif Emre, Erbakan adına bazı Faziletli milletvekillerini ikna edip, onlardan imza toplamak için seferber olmuştu. Erbakan'ın özel kalem müdürü ve Samsun adayı Mehmet Karaman ise, bu iddiayı yalanlıyordu. Gördüğünüz gibi ortada karışık bir durum var. Erbakan'ın durumu Ben şahsen Erbakan gibi akıllı ve tecrübeli bir politikacının, böyle bulaşık bir işe karışacağını hiç sanmam. Zaten karışamaz da. Çünkü Erbakan, danışılan ve sevilen bir büyük olabilir partide. Ama, hukuken Fazilet ile, bir irtibatı yoktur. Olamaz. Meseleye bir de, bu yönden bakılınca, dünkü gazete manşetleri, suça davet veya suçu tesbit niteliği taşımakta. "Anahtar Hoca'da" (Sabah), "Erbakan parmağı" (Hürriyet), "Ahlaksızlıkta Hoca parmağı" (Radikal), "Fazilet Erbakan'ı pazarlık konusu yapıyor" (Cumhuriyet). Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak mümkündür. Ve Parlamento açılıp faaliyetine başlarsa, katiyen Siyasi Partiler Yasası değişmez, Erbakan'ın milletvekili seçilmesi imkânı doğmaz. Ama bu kargaşa ortamında Fazilet Partisi büyük yara alır. Hem hukuken varlığı tehlikeye girebilir, hem seçmen nezdinde itibar kaybına uğrar. Menfaat şebekesi Seçmen nezdinde itibar kaybına uğrar çünkü, "menfaat şebekesi" ile pazarlık masasına oturulmuştur. Milletvekilliklerini kaybedeceklerini anlayınca, ayaklanıp Parlamento'nun şeref ve haysiyetini ayaklar altına alan bir grupla birlikte hareket etmek, Recai Kutan'ı ve dava arkadaşlarını yaralar. Kaldı ki Recai Kutan'ın "Biz 184 imzanın bulunmasına katkı yapmayız" şeklinde açıklamaları vardır. Kutan'ın sözünden cayması için ortada hiçbir sebeb göremiyorum. Bu yüzden ısrarla tekrarlıyorum: Erbakan'a ve Recai Kutan'a iftira atıyorlar! Hiç Erbakan, şahsi menfaati uğruna, koskoca bir partinin geleceğini tehlikeye atar mı? Ülkeyi büyük bir kargaşaya sürükleyecek böyle yakışıksız bir girişimin destekçisi olur mu? Hiç Recai Kutan, "Dün dündür, bugün bugün" diyerek, hesabını vermekte zorlanacağı bir U dönüşü yapar mı? Bence yapmaz.. yapmamalı. Ne biçim demokratikleşme? Bu girişimi "demokratikleşme" adı altında vatandaşlara yutturmak da mümkün değil. Artık partiler ve seçmen seçime kilitlenmiştir. Seçimler olur, sonra sıra demokratikleşmeye gelir. Herhalde FP açısından demokrasi, Erbakan'ın milletvekili seçilebilmesi ile sınırlı değildir. Evet, Yüksek Seçim Kurulu Erbakan'a büyük bir haksızlık yaptı. Anayasa'ya rağmen milletvekili seçilmesinin önünü kesti. Bu hata düzeltilmelidir. Fakat sırası geldiği zaman. Kaldı ki, Yüksek Seçim Kurulu'nun bu kararı dahi, bir büyük planın parçası olabilir. Yüksek Seçim Kurulu, Erbakan'ın milletvekilliğinin önünü kesmek suretiyle, belki de onun, Fazilet Partisi'nin iç işlerine karışmasının zeminini hazırlamıştır. Ona birileri bir tuzak kurmuştur. Kimbilir? Hakkı olanı vermemek suretiyle, belki de Erbakan hukuksuzluğa teşvik edilmek istenmiştir. Küskünlerin pek çoğu 28 Şubatçı. Bunu da unutmamak gerekir. Meclis faaliyete geçince, bu grup, CHP ile ve elbette diğer partilerle işbirliği yapmak suretiyle sözüm ona "demokratikleşme" denilen o adımları atmayacaktır. Küskünler, bir parti değil ki, birlikte hareket etsinler. Fazilet onların sözüne güvenip nasıl yola çıkabilir? CHP işbirliği Deniz Baykal, bu hareketi desteklemeyen bir tavır içinde görünmekle birlikte, bizim farklı duyumlarımız var. Hikmet Çetin'in, evvelce, başvuruyu dikkate almayacağını söylerken, hukuken doğruyu yapmış bile olsa, birdenbire tavır değiştirmesi mânidardır. Ayrıca Anayasa Komisyonu Başkanı, CHP'li Atilla Sav'ın, Meclis'te Komisyon Başkanı sandalyesinde oturmak suretiyle, müzakereleri başlatacağı ileri sürülmektedir. Bilindiği gibi, bir kanun tasarısı veya teklifinin görüşülmesi, ilk gün, hükûmeti temsilen birinin Meclis'te bulunmasına bağlı. Ama ikinci gün, Genel Kurul ısrar ederse, sadece Komisyon başkanının yerinde oturması yeterli. Anayasa Komisyonu Başkanı Atilla Sav, yasa teklifinin görüşülmesinin önünü kolayca açabilir. Kilit noktalarda bulunan iki CHP'liden biri, Hikmet Çetin, kilidi açtı. Atilla Sav'ın da zorluk çıkarmama temayülünde olduğunu duyuyoruz. Bu yüzden, CHP'nin küskünlerle dirsek teması içinde bulunduğunu söyleyebiliriz. ANAP'ın tavrı Meclis'in açılması, seçimlerin ertelenmesi, ANAP'ın da işine gelir. Çünkü DSP lehine, sürekli oy kaybediyor. Oy oranı, DYP'nin altına düştü. Mesut Yılmaz, Ecevit rüzgarının kırılmasını ister. İsyan hareketinin başını çekmez, ama girişime bigane de kalmaz. Bilahare durumdan istifade yolunu arayacaktır. Bu kadar farklı irade ve amacın birarada uyum içinde, Erbakan'ın milletvekili seçilmesinin önündeki engeli kaldıracağı hayal dahi edilmemeli. Gönlümüz razı olmaz Tekrar ediyoruz: Refah Partisi'nin kapatılması, Erbakan'ın yasaklanması, bilahare Yüksek Seçim Kurulu kararı ile Refah liderinin milletvekili seçimlerine sokulmaması... Bütün bunlar büyük haksızlıklar. Dayanılması ve hazmedilmesi güç haksızlıklar. Erbakan şu anda son derece haklı bir noktadadır. Ama haklı kalmayı da başarmalıdır. Tarihi bir dönemeçte, birilerinin ona, şahsi menfaati için ülkenin kaderini ve partinin oylarını tehlikeye attı demesine gönlümüz razı olmaz.     11 Mart 1999 Perşembe Küskünler ve Fazilet Hikmet Çetin ilk kilidi açtı. Anayasa Komisyonu Başkanı Atilla Sav'ın, Meclis'e gelmek suretiyle, kanun teklifinin görüşülmesini sağlayacağı duyumunu aldık. Bu durumda CHP'nin olayın dışında kaldığı nasıl iddia edilebilir? Esasında oylarını DSP'ye kaptıran Mesut Yılmaz da, içten içe küskünler hareketini destekliyordur. Küskünlerin pek çoğu 28 Şubatçı. Bu kadar farklı amaç ve iradeden bir "demokratikleşme" paketi çıkmaz ama FP açısından, "Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olma" tehlikesi mevcuttur.

|| ANASAYFA || GÜNDEM || POLİTİKA || || DÜŞÜNCE || YAZARLAR || SERBEST KÜRSÜ || || AÇIK OTURUM || LİNKLER || || YENİ ŞAFAK'a Mesaj ||