Logo... Yazarlar...

İSMET ÖZEL

Korkmayın ısırmaz

B izim memlekette "havlayan köpek ısırmaz" demişler; ama Avrupalılar daha tedbirli davranmış: Onların atasözü "havlayan köpek nadiren ısırır" cümlesiyle tebarüz ediyor. Vakit geçirmeden belirteyim ki havlamak üzerinde durulması gayet lüzumlu, gelişen olaylar karşısında gösterilen tepkiler bakımından pek ehemmiyetli bir harekettir. Zira konunun uzmanı bilim adamlarının bize öğrettiklerine göre yabanıl, yani hayatlarını insan topluluklarından uzakta geçiren köpekler havlamaz, havlamayı bilmezlermiş. Vahşi köpeklerin çıkardıkları sesler hırlamaktan ve ulumaktan ibaretmiş. Havlamak köpeklerin tam tamına insanlardan öğrendikleri bir şey olmasa da insanlarla birlikte olmalarının sonucu benimsedikleri bir şey. O kadar ki her köpeğin nasıl öğretildiyse öyle havladığını iddia edenler bile var. Halbuki biz havlamayı köpeklerin köpekliğine mahsus kılmaya ne kadar yatkınız değil mi? Köpekleşmeyi insanlıktan sapmanın bir belirtisiymiş gibi algılasak bile gizliden gizliye insanlık ve köpeklik arasındaki gizli münasebeti onayladığımız inkâr edilemez. Kedi kediliğinden taviz vermediği için biz insanlardan "nankör" damgası yemiştir ve lâkin köpeğin sadakatine bir diyeceğimiz yoktur.

O köpek ki eğer onu kemikle dövüyorsanız hiç viyaklamazmış. O köpek ki ona sadece iki öğün yiyeceğini verirseniz besili hale getirebilirmişsiniz. O köpek ki hayatı bir ucunda açlık, diğer ucunda keyif çatmak olan iki kutup arasında geçermiş. İyi bir köpeğin iyi bir kemik hak etmekten başka gayesi olamazmış. İnsanların "iltifat" adını verdikleri şey mutfağa girmeyi başarmış bir köpeğin takındığı tavırdan başka bir şey değilmiş. Köpeğin size kuyruk sallayışına aldanmamanız gerekirmiş; siz değilmişsiniz onun sevdiği şey, elinizde tuttuğunuz ekmekmiş. Dolayısıyla köpeğin iltifat derecesi asla sağladığı yiyecek miktarını aşmazmış. Eğer bir köpek bir kemiği kemirmekte ise, bunun sebebini köpeğin kemiği yutamayışında aramalıymışız.

Türkiye'de yaşayan insanlar "her günkü ekmek" kapanına sıkıca kıstırılmamış olsaydı köpek bahsini açmaya hiç gerek yoktu. Ülkemizdeki her siyasi oluşumun günden güne tarih bağlamından kopartılarak "gırtlak" derdinin en pespaye tezahürüne indirgendiğinin fark edilmediği bir ortam içindeyiz. Dayak yiyenler maruz kaldıkları her darbenin kemirmeye heves ettikleri kemik vasıtasıyla indirilmiş bir darbe olduğunu gayet iyi biliyor. Bu durumda bizim kemiği tutan el ile kemiğin çarptığı beden arasında bir tercih yapmamızın, kendimizi vuran ve vurulan taraflardan biri yerine koymamızın, iki taraftan birini tutmamızın bir anlamı var mı?
 


  14 Mayıs 1999 Cuma


O köpek ki eğer onu kemikle dövüyorsanız hiç viyaklamazmış. O köpek ki ona sadece iki öğün yiyeceğini verirseniz besili hale getirebilirmişsiniz. O köpek ki hayatı bir ucunda açlık, diğer ucunda keyif çatmak olan iki kutup arasında geçermiş. İyi bir köpeğin iyi bir kemik hak etmekten başka gayesi olamazmış.


 

|| ANASAYFA || GÜNDEM || POLİTİKA ||
|| DÜŞÜNCE || YAZARLAR || SERBEST KÜRSÜ ||
|| AÇIK OTURUM || LİNKLER ||
|| YENİ ŞAFAK'a Mesaj ||


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© 1998 ALL RIGHTS RESERVED