YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

 

 

Nereye kadar?

İsrail'in barış müzakerelerini sabote denemesi ile Ermeni tasarısı oylamalarının aynı tarihlere denk düşürüldüğü gün gibi ortada. ABD Başkanlık seçimlerine kademe kademe yaklaşıldığı şu aşamada, yeryüzü liderliğine soyunduğu iddiasında bulunan bu ülke, işte görüyoruz halden hale giriyor, kendi geliştirdiği stratejik ortaklığı ve büyük önem verdiği Ortadoğu barışı projesini tehlikeye atıyor. Yeni Ermeni tasarısı ile Türkiye'yi sükûtu hayale uğratıyor, âhir ömrünü zafer tacıyla taçlamak isteyen Clinton'un da elinde avucunda birşey kalmamış oluyor.

Kuşkusuz burada, ABD seçimlerinin hasıl ettiği iktidar boşluğunun büyük bir rolü bulunuyor. 300 bin Ermeni oyunun değeri alabildiğine mübâlağa ediliyor. Mûsevi lobilerinin ekonomik gücü, basın ve televizyon hayatında kurduğu tekeller ve Dışişleri Bakanlığı'nda yaptığı büyük yığınak da zaten biliniyor. İşte buna benzer binbir sebep dolayısıyla tam da seçim döneminde hemen herşey berhevâ edilmiş vaziyette.

Türkiye-Mısır yakınlığı

Fakat bütün bunlar neyi değiştirir? Ne barış ihtiyacını ortadan kaldırır, ne de uluslararası âlemin, mevcut problemin çözümü noktasında duyduğu ihtiyacı bertaraf eder. Nitekim Avrupa Komisyonu Başkanı Ramano Prodi, sırf bu ihtiyaca vurgu amacıyla aynen şunları söylüyor: "İki hafta öncesine kadar, barışa hiç bu kadar yakın olmamıştık."

Böylesine derin bir beklenti içine giren iki ülke daha vardı. Bunlardan biri Türkiye, diğeri de Mısır'dı. Özellikle son dönemde Türkiye ve Mısır, bu işin içine öylesine girmişlerdi ki tahmin edemezsiniz. Bu iki ülkenin içine düştüğü sükûtu hayal, Filistinlilerinki kadar olmasa da gene de en başlarda yer alıyor.

Burada dikkatimizi çekmesi gereken husus şudur: Türkiye bu son dönemde olduğu kadar, hiç bir dönemde Ortadoğu krizi ile alâkalanmamıştı. Türkiye ne 1967 savaşlarında, ne Mısır-İsrail Camp Davit anlaşmaları sırasında, ne de FKÖ-İsrail Oslo müzakereleri safhasında Ortadoğu sorunu ile ilgilendi. Yani hiç bir zaman bu sürece bulaşmak istememişti. Daha doğrusu Türkiye, Ortadoğu sürecine hiç bir zaman dahil de edilmemişti.

Gizli kalan evrilme

İç politikadaki kargaşa ve Türkiye-İsrail politikalarındaki aşırı işbirliği dolayısıyla, son altı ay-bir yıldır, Türkiye'nin kademe kademe Ortadoğu sorunun içine daldığı gerçeği maalesef çoklarının gözünden kaçtı. Bu süre zarfında İsrail-Türkiye ilişkilerinde büyük gevşemeler gözlendi. Silâh ihaleleri bir bir İsrail'den geri alınarak; ABD, Fransa, Almanya ve Rusya alternatifleri harekete geçirilmeye çalışıldı. Bu tavrıyla Türkiye, Ortadoğu'da, eskiden olduğu gibi yalnız kalabileceği mesajlarını ulaştırmak istedi İsrail'e. Yani Barış Anlaşmasını imzalaması yolunda doğrudan veya dolaylı baskılar yapmaya çalıştı. Bu noktada Mısır'la ciddi paslaşmalar içine girdi; Mısır'ın onayladığı ve FKÖ'nün önemini nihayet farkedebildiği Kudüs'e ilişkin yeni projeler geliştirdi. Bu plan en çok İsrail'i rahatsız etti. İşte Ermeni tasarısı gündeme gelince de, İsrail ve ABD musevî lobileri tasarı lehinde tavırlar sergileyerek Türkiye'ye bir nevi cevap vermemiş oldular.

Kuşkusuz şu aşamada Ortadoğu krizi daha bir artmış görünüyor. Gelişmelerin trajik tasviri ile de, bu soruna bir çözüm bulunamıyor. Ne mevcut Arap yönetimlerinin, ne de tek gücü silâhsızlığı olan Filistin halkının bu krizi tek başlarına çözüme kavuşturma gücü vardır. Yani savaşarak barışa ulaşmak stratejisini, bugün için sadece İsrail uyguluyor. İsrail'in bu imkân ve stratejisi karşısında, uluslararası yeni bir konjonktürün teşekkülünü beklemek gibi bir zaruretle karşı karşıya bulunulduğunu ifade etmek gerekiyor.

Irak ambargosunun geleceği

Ne var ki bu ara dönemde, beklenmedik şeyler de oluyor. Kaşla göz arasında Irak'a olan ambargo tavsıyor. Daha şimdiden yirmi ülke, Irak ambargosunu deldi. Türkiye ikinci uçağın yanısıra, Irak'a ikinci bir sınır kapısı daha açmanın hazırlığında. Geniş katılımlı ticari heyetler de Bağdat yollarına şimdiden düştü bile. Hele bir de Musul-Kerkük petrol boru hattının açılması yolundaki teşebbüsler göz önüne alınırsa; bir yanda karamsarlık bir yanda mesâfe alışlar biçiminde bir seyir içerisinde olduğumuzu anlarız. İran daha yenice, Irak'a uçak gönderme kararı aldı biliyorsunuz.

Bütün bunlar ne ifade ediyor? Eğer ABD'de Clinton'un partisi kaybederse; seçim sonrasında İran-ABD ilişkileri düzelir, Irak uluslararası câmiaya geri döner ve Kuzey-Irak sorunu da büyük çapta hal yoluna girer.

Ortadoğu, Ermenistan, Kıbrıs ve Kuzey Irak!.. Bir de Avrupa Topluluğu!.. Dışarıya oynayacak Türkiye'nin, başörtüsü gibi "iç yaralarını" bir an önce sarması gerekmiyor mu?


14 EKİM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Necmettin Türinay

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...