T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Kimin yaptığı umurlarında değil

Günlerdir Kulis'e taşıdığım kuşkuları test etmek için "Bir bilene danışayım" dedim. İyi de yapmışım. Güvenlik konularıyla ilgili tanıdığım, "Boşuna çabalıyorsun" diye lâfımı ağzıma tıkadı. Söylediği özetle şu: "ABD son terör eylemini kendi bağırsaklarını temizleme amacıyla kullanacak. Eylemleri kim yapmış olursa olsun, planlama ve icrada kendi parmak izlerini gördü. Şimdi filmi başa sarıp hatasını silmeye çalışacak..."

"Biraz daha açsana" talebime, muhatabım, "Kütüphanende duran bin Laden ve Taliban'la ilgili kitaplara göz atsana" cevabıyla yetindi.

Her gazetecinin rüyası "Tarihin yazıldığı yerde olmak" diye özetlenebilir. Asil bir Avrupa ailesine mensup Amerikalı gazeteci Arnaud de Borchgrave, 1970'lerin sonunda, Fransız istihbarat örgütü SDECE'nin başındaki akrabası Kont Alexandre de Marenches'i ziyaret ettiğinde, "En çarpıcı haberi yakalamak için nerede olmalıyım" diye sormuş... Christine Ockrent'e göre, de Marenches'in cevabı "Senin yerinde olsaydım Kâbil'e giderdim" olmuş... (le Secret des Princes, Editions Stock, s. 211) 1979 Noel'inde, Sovyet ordusu Kâbil'i işgal ederken hazır bulunan bir kaç yabancı gazeteciden biri Borchgrave imiş...

Milliyet'te Kadri Gürsel, "Eylem, New York ve Washington'daki hedeflerin vurulduğu 11 Eylül günü değil, Ahmed Şah Mesud'un suikasta uğradığı 9 Eylül günü başladı" diye özetlenebilecek bir analiz yazdı. Aslına bakılırsa, süreci, Fransız istihbarat dâhisi de Marenches'nin dikkat çektiği, Afganistan'ın Sovyetler tarafından işgal edildiği 1979 yılından başlatmak gerekiyor. O sırada başlayan süreç, Sovyetler'in Afganistan batağında boğulup yenilmesini ve Demirperde'nin yıkılmasını getirdi. Bugün yaşanan, 'yeni dünya düzeni' kuruluşunda engel teşkil eden o sürecin son kalıntılarını ortadan kaldırma ameliyesidir.

Bunu ben demiyorum, 1998 yılı sonunda kaleme alınmış, 1999 başlarında yayımlanmış 'Unholy Wars: Afghanistan, America and international terrorism' (Kutsal olmayan savaşlar: Afganistan, Amerika ve uluslararası terörizm) adlı kitabında Ortadoğu ve terör uzmanı kıdemli gazeteci John K. Cooley'in tespiti bu. Kitabı okurken, "Bundan sonraki raundda ne var?" diye düşünmeden edemiyor insan; ABD bu raundda maçı sona erdirmek niyetinde...

Afganistan'a Amerikan saldırısının eli kulağında olduğunu biliyoruz; peki, 1979 sonunda, Sovyetler'in Afganistan'ı işgal edeceğini sadece Fransız istihbaratı mı biliyordu? Bütün operasyonun ardındaki isim olarak bilinen dönemin milli güvenlik danışmanı Zbigniev Brzezinski'nin bir dergiye, "Şimdi size ilk kez bir ifşaatta bulunacağım" diye anlattığı, "Afganistan'daki direnişçilere ABD yardımının, ilk Sovyet askerinin ülkeye çıkmasından altı ay önce (temmuz 1979'da) onaylandığı" gerçeğini, ABD'nin bölgeyle ilgili planlarında en merkezi rollerden birini oynamış CIA ajanı Charles Cogan'a da tasdik ettirmiş Cooley (s. 19).

Dünyayı sarsan son terör eylemlerini tâkiben, herkes, olayın biçimine bakıp "Kim yapmış olabilir?" sorusuna kendine göre bir cevap ararken, ABD yönetiminin daha ilk andan itibaren tek kişiden kuşkulandığı belli oldu: Üsame bin Laden... Neden acaba?

Sebep gayet basit: Üsame bin Laden'i şirketinin bulunduğu Cidde'den (Suudi Arabistan) alıp Afganistan'a götüren ve çok geniş bir ailenin gayretli bir ferdi olmaktan 'terör patronluğu'na terfi ettiren ABD de ondan... Cooley, "Sovyetler Afganistan'ı 1979 aralık ayında işgal eder etmez, (Suud istihbarat örgütü başkanı) Prens Türki (bin Faysal), bin Laden'i, bir 'Arap gönüllüler ordusu' kurma ihtimalini araştırmak üzere derhal Peşaver'e gönderdi" diyor (s. 222). Üsame bin Laden, son aşamasına giren sürecin en önemli unsurlarından biri sizin anlayacağınız...

Bin Laden ailesi meteliğe kurşun atarken milyarlık ihalelerle bölgenin en zenginleri arasına Suudiler tarafından sokulmuş. Suudi Arabistan'ı tanıyanlar, komşu Yemen'den göçmüş olanlara pek iyi gözle bakılmadığını bilirler. Üsame Yemen kökenli olmasına rağmen özel ilgi görmüş. Cooley, "Mekke-Medine'nin yeniden inşası ile ilgili tam 3 milyar dolarlık 'yüzyılın ihalesi' Bin Laden Grubu'na verildi. Suudiler'in olağanüstü güvendiği Üsame'ye Pakistan'ın istihbaratçı generalleri kadar CIA de Afganistan'da tam bir serbestlik tanıdı" diye yazıyor. CIA ve Pakistan'ın o dönemdeki dertlerinin, Şii İran'ın etkisini Sünni bir karşı-güç ile kırmak olduğu anlaşılıyor; "Humeyni İslâm'ı yerine Suudi İslâm'ı" istemişler...

ABD'nin bölgesel planlarını gerçekleştirmede işbirliği yaptığı "Pakistanlı istihbaratçı generaller" arasında en önde geleni Hamid Gul, kendisiyle görüşen Newsweek'ten Rod Nordland'a, "CIA ve Savunma bakanlığınız neden beni aramıyor?" diye yakınmış geçen gün... Gen. Gul, olanlarda herkesin gözüne çarpan çelişkilere dikkat çekerek, "Eylemlerin ardında kimin olduğunu söyleyemem, ama bir darbe (girişimi) olduğuna eminim" diyor ve İsrail'i suçluyor. "Amerikalıların kimin yaptığını bulmak gibi bir dertleri yok" tespiti de ona ait.

Ben de aynı kanaatteyim. Amerika'nın tek süpergüç olma yolunda başlattığı sürecin muhtemelen son aşamasına girildiği anlaşılan şu günlerde, serüvenin ayak izlerini, Üsame ve Taliban üzerinden takip etmekte yarar var.


17 Eylül 2001
Pazartesi
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED