T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ecevit'ten ne istiyorlar?

Her şeyin üstüste gelmesi sizin gözünüze de garip görünmüyor mu?

Önce, en büyük medya grubuna ait bir gazetede, adı verilmeyen iki askerin, yerini yardımcısı Hüsamettin Özkan'a bırakması temennisini Başbakan Bülent Ecevit'e ilettikleri haberi çıktı; ertesi gün, aynı grubun bir başka gazetesinde, farklı bir yazar, temenni sahibi komutanları ete kemiğe büründürdü. Aynı günlerde, 'İstanbul dükalığı' diye de anılan, üyeleri ülkemizin en zengin 300 ailesinden oluşan TÜSİAD'ın hafta sonu yapılacak hükümet aleyhindeki işçi eylemlerini destekleyeceği duyuruldu. Dün yeni bir habere uyandık: "G-7 ülkeleri, Türkiye'nin istediği ek yardımı, Bülent Ecevit'in koltuğunu terk etmesi karşılığı vermeye hazırlanıyormuş..."

Belli ki, usta bir satranççı, oyunu kurmuş, "Şah" çekmeye hazırlanıyor...

İşin özüne bakılırsa, sadece başbakanın değil üç partiden oluşan koalisyon hükümetinin gitmesi için pek çok sebep var. İş başında bulunduğu iki yıl içerisinde kendi yaratığı olan krizlerle ülkeyi her alanda zayıflatmış bir hükümet bu. Herkes üçte bire yakın fakirleşti. Ülkenin dümeni başka ellerde. Gerileyeceği vaadi yüzünden alınan tedbirlere katlandığımız enflasyon canavarı daha da azdı. Sosyal barışı zedeleyen uygulamalar aman vermeksizin sürüyor. Yolsuzluk mücadelesine takoz konuldu. Kamuoyu yoklamaları hükümetin arkasındaki halk desteğinin yok denecek kadar azaldığına işaret ediyor. Düşse bu hükümetin ağlayanı olmayacak...

Ancak, hükümet dimdik ayakta ve yabancı ağızlar, gözümüze baka baka, 2004 yılına kadar seçim olmayacağını ifade edip duruyorlar... Ülke lehine bir mârifeti görülmese bile, iktidara taşıyan iradenin bu hükümet eliyle gerçekleştirmeyi hedeflediği başka programlar olduğu açık. Bu sebeple, siyaseti sarsan dalga, hükümetin bütününe değil sadece başbakana çarpıp duruyor. Tıklayan Bülent Ecevit'in taksimetresi...

İlk elde, Ecevit'in birdenbire 'kötü adam' olması için herhangi bir yanlışlığı görülmüyor. IMF politikalarına da, başlarda tereddüt yaşasa bile ABD ve İngiltere'nin arkasından savaşçı saflara katılmaya da "Hayır" demedi Ecevit... G-7 üyesi ülkelerin 'dünya egemenleri' liderleri açısından, "Türkiye'ye ek yardım yaparız, ama Ecevit koltuğunu terk etmeli" şartını ileri sürmeyi gerektirecek bir ayak sürümesi, aykırı davranışı görülmedi başbakanın...

İşin nâzik yönü de burası zaten: Ecevit, şimdiye kadar yaptıkları yüzünden değil, yarın yapabileceği endişesi sebebiyle ayak bağı olarak görülüyor. 11 Eylül sonrası dönemle ilgili kapsamlı bir projeyi hayata geçirmeye kararlı güçler, bundan sonraki aşamada, Türkiye'ye daha fazla görevler yüklemenin hesabı içerisindeler ve Ecevit'in eski reflekslerinin nüksetmesinden endişeliler...

Şu ana kadar birinci aşaması sahneye konulmuş olan projenin ikinci aşaması tek bir ülke isminde odaklanıyor: Irak... "Haritalar değişecek" diyenlerin kast ettikleri Irak'ın parçalanması elbette... Körfez krizi sonrasında ilân edilen iki 'no-fly zone' ile, Irak, biri 36'ncı paralelin üstü, diğeri 32'nci paralelin altı, biri de bu iki paralel arası olmak üzere üç parçaya fiilen bölündü. Güneyde Şii Araplar, kuzeyde Kürtler en geniş anlamda 'otonomi' kazandılar... Şimdi sıra, fiilî (de facto) olanın hukukîye (de jure) dönüştürülmesinde...

DSP liderinin eski hastalığının nüksedebileceği endişesi, Körfez krizi döneminde takındığı tavırla ilgili. Hatırlayacaksınız, Bülent Ecevit, krizin savaşa doğru yol aldığı günlerde, ABD'ye ve koalisyon ortaklarına meydan okuma anlamına çekilebilecek bir davranış sergileyerek Saddam Hüseyin ile görüşmek üzere Bağdat'a gitmişti. Körfez krizi sırasında, DSP ve lideri, bir 'güvercin' kadar 'barışçı' idi. Bombaları Afgan kentleri yerine Bağdat ve Basra üzerine yağdıracak güçler, karar mekanizmalarında Ecevit'in etkili olmadığı bir Ankara'yı bu yüzden istiyorlar.

Aslında, Bülent Ecevit o 'barış güvercini' uçuran eski siyaset adamı değil; yeni savaş koalisyonu içerisinde kendini fazla rahatsız hissetmiyor bugün... Bu bakımdan, operasyonun ikinci aşamasına da itiraz etmesi beklenmemeli...

İtiraz ederse koltuğunu kaybedeceğini anlayan bir siyasetçi itiraz eder mi hiç?


5 Kasım 2001
Pazartesi
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED