T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Yüksek savaş stratejistleri!..

Bunlar gizli savaş hayranıdır… Kimi de açık açık savaşın, Türkiye'nin geleceğine büyük katkılar sağlayacağını söyleyip Kore savaşını örnek verir…

Türkiye Kore savaşına girip, komünizme karşı hür dünyayı savunan cephede savaştığı için 50 yıl boyunca tehditlerden uzakta yaşamış…

Hür dünyayı savunmuş ama, kendi içinde de bu nedenle hürriyetlere pek metelik vermemiş.

Kendi vatandaşlarının özgürlüklerini ve haklarını savunmayı, onları genişletmeyi bu nedenle düşünmemiş.

Üstelik de NATO'ya alınarak ödüllendirilmiş.

Komünizme ve komünizm tehdidine karşı, soğuk savaş bekçiliğine ağırlık veren ve kendi halkını bu nedenle sürekli baskı altında tutan bir militarizmin oluşmasına neden olmuş.

Bu nedenle bir türlü huzur bulamamış, devamlı diken üstünde yaşamış, bir türlü demokratikleşmeyi, hukuk devleti olmayı becerememiş.

Bunu isteyenlerle, özgürlüklerin genişletilmesini ve yasakların kaldırılmasını talep eden kendi insanlarıyla ayrıca savaşmış…

Ekonomik gelişmeyi, refah toplumunu da gerçekleştirememiş ve sürekli dış yardımlarla ayakta duran bir savaş ekonomisi halinde çalkalanıp durmuş.

Şimdi bazı savaş savunucuları, Afganistan savaşının haklılığını ve Türkiye'nin bu savaşa katılması gerektiğini söylerlerken bu gerçekleri gözardı ediyorlar.

Ama aynı tapınma duygusu içindeler.

Bunlar, her dönem kendilerine uygun bir savaş ve tapınılacak uygun liderler bulmuşlardır.

İran Devrimi olur, Ayettullah Humeyni'ye tapınılır.

Zaman zaman Filistin'de savaş patlar, Filistin direnişinin bazı liderleri baştacı edilir.

Bosna savaşı çıkar, İzzetbegoviç ilahtır.

Arada garnitürler de vardır tabii. Denktaş gibi bir lider de, zaman zaman göklere çıkarılır.

Dönem biter -ya da bitmez- ama bu hayranlık ve savaşa tapınmacılık, yerini başka bir savaş olasılığına ve başka bir lidere bırakır.

Geride ise kan, yıkım ve acılı insanlar kalır.

Savaş, şiddet, silahlı çatışma her zaman sorunları çözmez. Çözmüş gibi olsa da sorunlar başka bir biçimde yeniden patlak verir.

Hele şiddeti şiddetle bastırmak mümkün olamaz.

Özellikle de haksız savaşların açtığı yaralar gün gelir başka bir biçimde yeniden ortaya çıkar.

Savaşı savunmak, savaşı yapanları, savaşçıları savunmayı ve onların silahlarını, yöntemlerini methetmeyi de beraberinde getirir.

Onları da efsaneleştirir, yüceltirsiniz.

Afganistan'a giden birliğin, Güneydoğu'daki savaşta deneyim sahibi olan keskin nişancılardan oluştuğunu söyleyenlerin saydıklarını tekrarlarsınız.

Savaşın yol açtığı yaraları görmezden gelirsiniz.

Tıpkı, Türkiye'de neredeyse 17 yıl sürmüş ve 40-50 bin kişinin hayatına mal olmuş olan Güneydoğu'daki savaşta olup bitenleri ve o savaşın neticelerini görmezden geldiğiniz gibi…

Şimdi, Türkiye'nin Afganistan'daki haksız savaşa katılarak bu haksızlıktan pay almasını isteyenler de aynı durumda…

Türkiye'nin, azılı Orta Asya despotları ile onların desteklediği ve hiç de sağlam ayakkabı olmayan, 'Kuzey İttifakı' adı verilen başıbozuk güçlerle birlikte Afganistan'da ABD ve İngiltere'nin yanıbaşında savaşmasına alkış tutuyorlar.

Bunun, halkının yüzde 90'ından fazlası Müslüman olan bir ülke olması açısından çok büyük önemi olduğunu vurguluyorlar.

Hatta asıl bu olgunun özellikle altını çiziyorlar.

Oysa artık ABD ve İngiltere'de bile kamuoyu, bu savaşın altında başka işlerin, başka amaçların olup olmadığını sorgulamaya başladı.

Sansür girişimlerine ve psikolojik oto-sansür ortamına rağmen, bazı gazetelerde, bu savaşın aslında Orta Asya'nın yeraltı zenginlikleriyle ilgili olduğuna ilişkin yazılar yayınlanıyor.

Taliban rejimini beğenmeyebilirsiniz. Değişmesini de temenni edebilirsiniz. Ama 11 Eylül saldırısının öcünü almak için Afganistan'da günahsız insanların bombalanmasını destekleyemezsiniz.

Türkiye'nin böyle belirsiz ve haklılığı bile tartışmalı bir savaşa girmesini ise savunamazsınız.

ABD istemiş Türkiye de kabul etmiş. Olabilir, parayı veren ABD.

Yarın Kuzey Irak ya da Kıbrıs konusunda da Türkiye ABD'nin isteklerine karşı çıkamayabilir.

ABD'de Kore'de de istemişti ve Türkiye kabul etmişti.

Ancak, ne Afganistan yeni bir Kore'dir.

Ne de bu savaşa katıldığı için Türkiye'yi yarın Avrupa Birliği'ne alırlar.

Savaş militarizmi azdırır, otoriter eğilimleri güçlendirir.

Savaşa tapınmak kimseye hayır getirmemiştir…


5 Kasım 2001
Pazartesi
 
KORAY DÜZGÖREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED