T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Kimsenin terörü masum değil

Hayatımın hiçbir döneminde, "hamasi" bir Amerikan düşmanlığı ve Batı karşıtlığı içinde olmadım. Ancak bu hiçbir zaman körü körüne Amerikan politikalarını onaylamak anlamına da gelmiyor. Bu bakımdan ABD'nin Afganistan'a saldırmasını da, Türkiye'nin Afganistan'a asker göndermesini de onaylamıyorum.

Evet, uluslararası terörün dünya için bir numaralı tehlike olduğunu kabul ediyorum, ancak ABD'nin sivilleri bombalamasının terörü bertaraf etmek için yapıldığı konusunda kuşkularım var. Çünkü, ABD bugüne kadar uluslararası terörün önünü açan, hatta zaman zaman kendi çıkarları gereği terörle ortaklıklar kuran, diktatörleri ödüllendiren politikalar izledi.

Şimdi terörizme karşı savaş başlattığını söyleyen ve bütün dünyayı kendisiyle aynı safta olmaya çağıran Amerika'nın geçmiş "günahları"nı yok sayarak kayıtsız şartsız bir teslimiyet içinde olamayız. Bir an için farzedelim ki, Amerika Afganistan'da terörizme karşı savaş veriyor. Peki, halen Filistin'de katliamlarını sürdüren İsrail'in arkasındaki Amerikan desteğini nasıl izah edeceğiz? Daha iki gün önce, BM'de İsrail'in kınanması için oylanan karar Amerika tarafından veto edildi.

Anlayacağınız, Amerika hiç de masum değil. Nitekim, Başkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Eddie J. Girdner, Radikal'de yayınlanan bir yazısında, Körfez Savaşı ve sonrasında, Irak'a atılan bombalarla altyapının parçalandığını ve son on yılda en az yarım milyon çocuğun ve bir milyon Iraklı'nın ölümüyle sonuçlandığına dikkat çekiyor ve çok dramatik bir yaklaşımın altını çiziyor: "Madeleine Albright (Irak'taki ölümler konusunda) pişmanlık duyabileceğini fakat buna değdiğini düşündüklerini, Colin Powell ise sayılarla ilgilenmediklerini söyledi. Ölenler Iraklılar olduğu zaman bu durum doğruydu. Fakat ölenler New York ve Washington'daki Amerikalılar olunca, Amerika kurbanların sayısına ilgi göstermeye başladı."

İşte, "İsrail terörü" ile halen "derin" bir ortaklık içinde olan böylesi bir Amerikan politikası, hiçbir zaman dünya kamuoyunu Afganistan'da teröre karşı savaş verdiğine inandıramaz. Demek ki terör, Filistin halkını vurunca değil, Amerika'yı vurunca ciddi bir tehlika arzediyor. Ama elbette böyle değil, terör dünyanın her yerinde terördür ve masum insanları vurur. İkiz kulelerde öldürülen insanlar da, Filistin'de katledilen çocuklar da, Irak'ta imha edilen sivil halk da terörün kurbanıdır.

Gülay Göktürk, Sabah'ta yayınlanan dünkü yazısında, "Kahrolsun Amerika"nın ötesine gitmeyen bir siyasi tavır, bu sorunun çözümüne katılmayı da reddediyor. Bu sorunu kendi sorunu gibi algılamıyor. Dolayısıyla cevap üretmeye çalışmıyor. Ve bu tutum sorgusuz sualsiz Amerikan hegemonyasını güçlendiriyor. Globalleşme süreci içinde demokratikleşme, ülkeler arası eşit ilişkiler, konsensüse dayalı bir sorun çözme biçiminin kabulü gibi kavramların gündem dışına düşmesine yol açıyor" diyor. Bana göre de bu yaklaşım doğru, ancak eksik bir yaklaşım. Galiba, öncelikli olarak "terör tanımı"nda anlaşmak gerekiyor. Bir kere, ülkeler arasında en azından siyasi düzlemde "terör" konusunda bir konsensüs yok. Nitekim, bugüne kadar Amerika'nın Filistin'de insanların katledilmesini "terör" olarak değerlendirdiğine hiç tanık olmadık.

Peki böyle bir durumda, "globalleşme süreci içinde demokratikleşme, ülkeler arası eşit ilişkiler, konsensüse dayalı bir sorun çözme" mekanizmasını nasıl tesis edeceğiz?

Daha da önemlisi, "terör" konusunda apaçık bir çifte standart uygulayan Amerika'nın Afganistan'a saldırısının gerçekten "terörle mücadele" olduğuna dünya halklarını nasıl ikna edeceğiz?


5 Kasım 2001
Pazartesi
 
MEHMET OCAKTAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED