T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
ANAP'ın teklifleri...

ANAP'ın kamuoyu ile paylaştığı 'siyasal ve ekonomik reform' önerileri son derece önemlidir.

Bu noktada ANAP'ın bunları hangi 'dar siyasi mülahazalar'la ortaya attığının, MHP ile girdiği polemiğin, başında Mesut Yılmaz'ın olduğu bir reform önerisinin siyasi açıdan ne kadar kaydadeğer olacağının tesbit edilmesi ihmal edilebilir...

Kuşkusuz tüm bu hususlar, siyasal ve ekonomik reform önerilerinin hayat bulma şansını etkileyecek faktörlerdir. Lakin bundan önce Türk siyasal hayatının ihtiyaç duyduğu 'yapısal reformların stratejik hattı'nı belirlemekte büyük fayda var...

Türkiye'de siyasetin giderek parçalanması, en büyük 'kriz tetikleyicisi' olarak kalıcı bir karakter kazanmaya başladı. Siyaset giderek güvenilir bir kurum olmaktan çıkıyor. Bunun yanı sıra halkın içinde bulunduğu ağır bunalım siyaseti bir başka açıdan işlevsizleşmeye mahkum ediyor. Şu anda içine düşülen 'fakirlik kısırdöngüsü' artık 'toplumsal doku'yu zedeleyen bir işlev üretmektedir. Siyasal olandan toplumsal olana yansıyan tahribat, toplumsal olandan siyasal olana doğru zedeleyici sonuçlar doğurmaktadır. Bunun en önemli sonucu siyaset kurumunun giderek reform yapma yeteneğini ve gücünü yitirmesi, bununla beraber de toplumsal olanla arasındaki mesafenin açılmasıdır. Siyasetin en önemli varlık sebebini, en temel dayanaklarını kaybettiği bir dönemeçte olduğunu belirlemiş oluyoruz böylece.

Bu noktada 'siyaset' gerçek anlamda siyaset olma meselesiyle karşı karşıyadır. Bunun için de bir yandan toplumsal olandan güç kazanan bir pozisyon almak, öte yandan ise 'kendi alanını doğru kurmak' üzere reformları gerçekleştirmek zorundadır. Fakat Türk siyasal sistemi bu iki hat arasında 'siyasal sinerji' yaratacak bir siyasal hareketliliğe tam olarak sahip değildir. Reformların adının doğru konulduğu noktada, toplumsal olanı kavrayan bir siyasal meleke gözükmemektedir ortada, toplumsal olandan kaynaklanan bir hareketlilik istihdam edildiğinde ise siyasal reform bir gündem konusu bile olamamaktadır.

Arkasında toplumsal destek bulunan hareketler, bu desteği siyasetin alanını genişletmek üzere sevk ve idare etmeyi gündemlerine almıyorlar. Böylece, kendi siyasal alanları ile 'siyasetin toplam alanı' arasında paralel bir genişleme kurmayı başaramıyorlar. Bunun yanı sıra, siyasal ve ekonomik reform önerileri, 'toplumsal destek zaafı'na uğramış hareketlerin gündemi olabiliyor ancak. Türk siyasal sistemi neredeyse Tanzimat'tan beri bu 'yırtılma' tarafından belirleniyor. Böylece siyasetin alanı hep 'kırılgan' oluyor. Öte yandan siyasal olanla toplumsal olan ilişkisi bir türlü organik bir karakter kazanamıyor. Neticede her türlü reform hamlesinden sonra elde kalan statükonun daha da ağırlaşması oluyor. Bu nedenle hiçbir kriz, Türkiye'de bir ders alma imkanı olmuyor, tam tersine daha vahim krizlerin davetiyesi haline geliyor.

ANAP'ın teklifleri, 'teklif' olarak kaydadeğer. Fakat asıl mesele, siyasal ve ekonomik reform önerileri ile 'toplumsal olandan türeyen bir siyasallaşma'yı organikleştirebilme meselesidir.


5 Kasım 2001
Pazartesi
 
ÖMER ÇELİK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED