T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Pazar Pazar, biraz üzülüp eğlenelim..

Aslında bu her çeşit kriz, bize ilaç gibi geliyor.. Çünkü biz Türkler, eziyet çekmekten zevk alırız..

Hiç çevrenizde, acıklı bir filme giden kadınların konuşmalarını duymadınız mı?

-Doya doya ağladık.. Çok güzel bir filimdi..

Dikkat edin çevrenize..

Hâlâ, Ecevit'e kızıp, öfkelenmek yerine, ona sevgi ile karışık bir şefkat seslendirenler var..

-Zavallı adam.. Siyasette başarılı olamadı.. Sadece birkaç defa Başbakan oldu..

Acaba bu yaklaşımımız, kaderciliğimizden mi kaynaklanıyor?..

-Canım Türkiye gelişmezse, gelişmesin.. Bundan ne çıkar? Amerikalılar çok geliştikleri için hiç ölmeyecekler mi yani?

Belki de, "ya daha kötüsü olsaydı" düşüncesi var bilinç altımızda.. O yüzden, ihtiyaten mevcuda razı oluyoruz..

-Allah saklasın.. Ya devalüasyon yüzde 100 değil de, yüzde 500 olsaydı.. Buna da şükür!..

Çok bilinen yeniçeri hikayesi vardır ya..

Yurt gezisine çıkan padişah, bir köye gelmiş.. Bakmış ki, köylüler meydanda, altı kişiyi asmaya hazırlanıyor..

Sormuş.. "Neden asıyorsunuz bu adamları" demiş..

Köyün muhtarı, padişaha durumu izah etmiş..

-Bu adamlardan üçü cinayet işledi, üç tanesi de ırza tecavüz etti.. O yüzden asıyoruz bunları..

Padişah sinirlenmiş, bağırmış..

-Adalet mülkün temelidir.. Böyle ceza olmaz.. Suça göre ceza verilir..

Sonra, beraberindeki yeniçerilerin ağasını çağırıp, emir vermiş..

-Bu altı kişiyi alıp, ormana götürün.. Cinayet işleyenleri öldürün.. Irza geçenlere de, tecavüz edin..

Yeniçeriler, altı suçluyu aralarına alıp, ormana doğru yürümeye başlamışlar..

Bu sırada, altı kişiden biri, onu götüren yeniçeriye sürekli ikazda bulunuyormuş..

-Unutma.. Bana tecavüz edeceksin!..

Ne yapsın adam?

Yeniçeri dalgınlıkla, karıştırırsa ne yapacağını diye korkuyormuş..

Genlerimizde böyle bilgiler var işte..

Ne demişler eskiler?

-Türkiye'de malın, Karadeniz'de gemin, Romanya'da karın olmasın!..

Bir de bizde, akıllı ve başarılı adamların evlatlarının veya veliahtlarının, akılsız ve başarısız olacakları şeklinde yaygın bir inanç vardır.

Özal'dan sonra ANAP'ın başına geçen Mesut Yılmaz'ı iğnelemek gibi bir niyetimiz yok..

Neticede Mesut Yılmaz, rahmetli Özal'dan daha başarılı sayılır..

Turgut Özal, topu topu 10 yıl (1983-93) politikada kalabildi.. Bu kadar az zamanda ne yaptıysa yaptı..

Mesut Yılmaz ise, 18 yıldır politikada.. O da, bu kadar çok zamanda, ne yapamadıysa yapamadı..

Biz örnek olarak, "Kanuni Sultan Süleyman"ın oğlunun "Sarhoş Selim" olmasını düşünmüştük..

"Transformasyon" diye diye ölen Özal'ın yerine, enerji meselelerine takıp "transformatör"leri düşünen Mesut Yılmaz, hiç aklımıza gelmemişti..

Neyse..

Çok akıllı ve başarılı bir padişahın, çok aptal bir şehzadesi varmış..

Bu şehzadenin aptallığı yüzünden hem tahtı, hem de hanedanı perişan etmesinden ürken padişah, aptal şehzadenin yanına, ülkenin en akıllı adamını, "lala" olarak vermiş..

Birgün ülkenin önemli kişileri, çeşitli sorunları konuşuyorlarmış.. Aptal şehzade lafa karışmış..

-Bir ok attım.. Kebap oldu, demiş..

Herkes bu saçmaya şaşırmış.. Sormuşlar..

Şehzadenin lalası, hemen müdahale etmiş..

-Şehzade hazretleri ormanda avlanırken bir tavşana ok attı.. Ok tavşana değmedi.. Bir taşa çarptı.. Çıkan kıvılcımdan, orman yandı.. Tavşan da, kebap oldu, demiş..

Herkes bu açıklamayı duyunca rahatlamış.. "En olmayacak durumları bile düşünmemizi istiyor bu şehzade" demişler..

Tam yine ülke sorunlarını konuşacakken, şehzadenin sesi tekrar duyulmuş..

-Bir ok attım, çorba oldu, demiş..

Hepsi yine lalaya dönüp, açıklama beklemişler..

Lala ellerini iki yana açmış..

-Böyle bir saçmaya, ben de laf bulamam, demiş..

Bu hikayeyi yazarken, kesinlikle, ekonomik krizden çözüm aranırken, Ecevit'in Kurultay'da "Köy-Kent Projesi"ni "ümit proje" olarak sunması aklımıza gelmedi..

ŞAKA

Demirel "baba", Ecevit "umut"tur!...

Adam, arkadaşına dert yanıyordu..

-Dünyada olabilecek en kötü hafıza, benim karımın hafızasıdır!..

Arkadaşı sordu..

-Karın herşeyi unutuyor mu?

Adam dertli dertli konuştu..

-Hayır.. Hiçbir şeyi unutmuyor..

KISSADAN HİSSE- Keşke bu hikayedeki adamın karısı, Türkiye'ye seçmen olsaydı.. Çünkü Türk seçmeni, bu adamın karısının tam tersi bir hafızaya sahip..

KEMALİZM

28 Şubat'ın ideolojisi yargılanıyor!..

Trajik bir ikilem var önümüzde..

Özellikle 28 Şubat sürecinde tırmanan ve "tırmandırılan" Kemalizm, bu ikilemi, en derin biçimde yaşamakta.

-Amerikan mandasına hayır dedik..

-Bu bir anti-emperyalist mücadeledir.

-Tam bağımsızlıktan taviz verilemez..

Şu anda Kemal Derviş aracılığı ile Türkiye'ye Washington'dan iletilen mesajlar, kuzu kuzu kabul ediliyor.

Aklın gereği, bu mesajların içeriğinin doğru olup olmadığını irdelemektir..

Ama bu yapılmıyor..

-Manda olmadık.. Şimdi öküz mü olacağız?

Bu doğrultuda yorumlar yapılıyor, tepkiler seslendiriliyor.

28 Şubat sürecinin ideolojisini pazarlayan "Brifing Medyası" da, Kemalizm'i nasıl yorumlamıştı?

-Biz laiklik mücadelesi verirken bankaları da boşalttık!..

Özetle, bir yanlış dönem, son gelişmelerin ışığında yeniden değerlendirilmekte..

-Kemalizm, dünyadan kopuk bir anti-emperyalist mücadele modeli midir?

-Kemalizm gerekçesi ile, soygun yapmak anlayışı, kabul edilebilir mi?


13 Mayıs 2001
Pazar
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED