|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
"İsyan Günlerinde Aşk"tan sonra, "Artık bundan böyle Ahmet Altan romanı okumayacağım" diye kendi kendime söz vermiştim ama, sözümü tutamadım. Pandora'da, Trevenian'ın kıyıda köşede kalmış kitaplarını toplarken, 6 milyon 400 bin lira "ek meblağ" bayılıp bir adet de "Aldatmak" satın aldım. Ne yapalım, herkes işi gücü bırakmış onun yazdıklarını tartışıyor; "gündem"in iğvasından sakınamadım. Hem, Ahmet Altan demokrat arkadaşımız, 6 milyon 400 bin liralık katkımız olsun. (Bu arada "efsane" ve gizemli yazar Trevenian'ın gerçek ismini öğrenmiş bulunmaktayım; meraklısına duyurulur... Tabii ben Murat Menteş'in yalancısıyım... Roman ve öykülerinde Trevenian imzasını kullanan yazar, Rodney Whitaker'miş meğer... "Trevenian da kim?" diye sormayın.) "Aldatmak"ı bir gecede okuyup bitirdim. Hemen düşüncemi söyleyeyim: Kötü bir roman. Altan, romanında, "kocasını aldatan" bir kadını, Aydan'ı, Aydan'ın ruhsal gel-gitlerini anlatıyor. Ama bunu da son derece kötü anlatıyor. Arada sırada "kadın sorunsalı"na kalem üşüren kart zampara kılıklı bir köşe yazarı Aydan'ı Emma Bovary'ye benzetmişti. Konu hakkında görüşlerimi "Bilgi ve Düşünce" dergisine yazdığım için ayrıntıya girmiyorum. Altan'ın hep kadınları çok iyi anlattığı yazıldı; hatta "Tolstoy'dan bile başarılı" bulundu. Bütün bu yakıştırmaların promosyon cehdinden kaynaklandığını söylemeye gerek var mı? Aydan tabii ki Emma değil... Anna (Karenina) hiç değil... Tabii Altan da Tolstoy ve Flaubert değil... Dolayısıyla "Aldatmak"taki "aldatma" olgusu ne "insan gerçekliği"ne dönüşüyor, ne de Anna Karenina'da olduğu gibi "ülke gerçekliği"ne ilişkin bir fikir veriyor. Üstelik "yılların yazarı" Ahmet Altan "edebiyat yapma"yla roman yazmayı birbirine karıştırıyor. Romandan rastgele seçtiğim şu cümle meramımı daha iyi anlatır sanıyorum: "Bazen diplere dalıyor, orada kızıl mercan kayalıklarını andıran heyecanların, daha önce görmediği su çiçeklerine benzeyen yeni duyguların arasında dolaşıyordu..." (s. 148) Bir insanın bir "şey", bir olgu karşısındaki heyecanını Ahmet Altan'dan başka hangi usta yazar "kızıl mercan kayalıkları"na benzetebilir? İnsan, olsa olsa, "kızıl mercan kayalıkları"nı gördüğünde heyecana kapılır. "Aldatmak"ın arka kapak yazısında "Aşkı ve insanı pek az yazar onun gibi anlatabildi" diye oldukça iddialı bir cümle yer alıyor. Ama buna rağmen usta yazar Ahmet Altan, kahramanını "su çiçeklerine benzeyen yeni duyguların arasında" dolaştırmaktan çekinmiyor. Bir ruh hali "su çiçeği"ne benzetilebilir mi oysa? Bunlar, (Ahmet Altan kusura bakmasın, çünkü kendisini gerçekten seviyor ve önemsiyorum) "edebiyat yapma"nın sığ, yüzeysel örnekleri. Ayrıca, kötü cümleler de var romanda. Örnek mi? "Bütün bu duygusal karmaşaya, içinin, duygularının karmakarışık bir halde birbirine dolandığı büyük bir pazaryeri gibi gürültülü ve karışık olmasına rağmen ertesi günü işe kendinden hoşnut ve güvenli gitti." (s.97) Hulasa, "Aldatmak"ı okumasanız da olur...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |