T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
İnsan faktörünü ihmal etmeyelim

İnsan faktörünün ihmal edildiğini söylemek, kolay. Zor olan ise bunu tahlil edip çıkış yolu bulabilmek. Türkiye, gerek eğitim gerekse özgürlükler yönünden büyük çelişkilerin yaşandığı bir ülke olmaktan çıkamadı, henüz. Gencecik dimağların hele de kızlarımızın mutluluk ütopyası kurmalarının yasaklanmasına mı çalışılıyor acaba?! Başka ülkeler ve coğrafyalara koşu yapmayı mı özendiriyoruz, yoksa?! Örneğin ABD'de yaşamak ve okumak konusunu bir kalemde çizemiyor, bizim gençlerimiz! Halbuki vatanını ve ülkesini sevmediğini söyleyemeyiz, bu bireylerimizin. Beyin göçü gibi büyük bir afeti ya da sosyal heyelanı özendirmenin Türkiye'nin geleceğini yoketmek ile eş anlamlı olduğunu söylemenin abartılı bir yanı da yok. Gençlerine hiçbir önyargı olmadan eğitim kapılarını ardına kadar açabilmiş, özgürlüklerin kullanımını garantiye alabilmiş bir ülke olma özlemi taşımayanımız var mı ?

Faal nüfusunun % 8,5'unun işsiz olduğu resmi verilere konu olan bir ülkenin her uygulamasını sorgulama mecburiyeti doğmuş demektir. İşsizliğin işsizlik sigortası oluşturmakla önlenmesi mümkün değildir elbette. İstihdam artışına yoğunlaşılması, reel sektörün tam kapasite faaliyete geçebilmesi, ihracat için mevcut engellerin ortadan kaldırılması ve rekabet edebilir bir ekonominin yeni baştan üretilebilmesi için, bütün bireylerin ve başta işçi ve işveren sendikaları olmak üzere bütün örgütlerin kolları sıvaması gerekmektedir. Bunun için Türkiye İş Kurumu'nun ülke ekonomisini ve bütün bireyleri kapsaması, işsizlik riskine karşı çözümler üretmesi zarureti var. İşsizliği yenilgiye uğratmadan gelir dağılımı adaletini kurmanın mümkün olmadığını kabul etmeliyiz.

Girişim özgürlüğü, büyüme ve gelişmenin en vazgeçilmez argümanıdır. Bence örgütlenme özgürlüğüyle beslenmemiş bir girişim (teşebbüs) özgürlüğünün işlevi yoktur. Bireyleri amma ve mutlaka şu kalıpta örgütleneceksin mantığıyla biçimlerseniz, girişim ve örgütlenme özgürlüklerini yoketmiş olursunuz. Böyle biçimlenmiş bireylerle başarılı sendikalar da, siyasal partiler de kurulamaz. Düşünme ve ifade edebilmede sorunlar yaşayan bireylerin ütopya olarak bile mutluluğu içlerine sindirebilmeleri mümkün olmaz.

Kalkınmanın öncelikle bir motivasyon olduğunu hiç unutmamalıyız. Mesleki-felsefi eğitimden sürekli genişleyen özgürlüklere giden yolda tökezlemiş ve güvenini yitirmiş bir toplum olmamamız için, eğitim-özgürlükler-üretim-refah süreçlerini dinamik bir biçimde yaşamamız engellenmemeli. Bu tür engellere üretim yönünden de örgütlü bir toplum olarak karşı koymalı; kendini yeniden biçimlemede felsefi ve pratik donanımı sağlamayı başarmalıyız.

SORULAR - CEVAPLAR

1-Mümine YENİÇERİ (ANKARA) : 05.06.1952 doğumlu, ev hanımı. 01.08.1986 tarihinden beri isteğe bağlı Bağ-Kur sigortalısı olarak prim ödüyor. Ne zaman emekli olabileceğini soruyor.

4447 sayılı Kanun ile 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu'na eklenen Geçici 10. maddesinin 3/a. fıkrasına göre, 15 tam yıl prim ödeme süresini ve 51 yaşını doldurması halinde, Bağ-Kur'dan kısmi yaşlılık aylığını talep edebilecektir, okuyucumuz. 15 tam yıl prim ödeme süresini (5400 prim ödeme gününü) 01.08.2001 tarihinde doldurmuştur. 51 yaşını ise 05.06.2003 tarihinde dolduracaktır. Bu durumda 05.06.2003 tarihinden sonra Bağ-Kur'a yaşlılık aylığı talebiyle başvurabilecektir.

2-İbrahim DALOĞLU: 1954 doğumlu. SSK sigortalısı olarak 01.09.1973 tarihinden başlayan sigortalılığında 420 prim ödeme günü var. 1975-76 yılları arasında askerliğini yapmış, fakat borçlanmamıştır. 09.05.1979 tarihinden itibaren aralıksız Bağ-Kur sigortalısı. 8350 günü var. Bağ-Kur'a başvurduğunda 9000 prim ödeme gününü tamamlaması gerektiğinin söylendiğini de belirterek hangi esaslara göre ve ne zaman emekli olabileceğini sormaktadır.

Yukarıda sözkonusu edilen Geçici 10. maddenin 2/c. fıkrası uyarınca, 25 tam yıl prim ödeme süresini (yani 9000 günü) ve 48 yaşını doldurması gerekiyor. (Faksında belirttiği 25 yıl ve 5000 gün Bağ-Kur anlamında geçerli değil. Bağ-Kur'da eskiden beri 25 tam yıl 9000 gün olarak dikkate alınmaktadır.) Anayasa Mahkemesi'nin iptali nedeniyle çıkarılacak değişik metinde farklı bir düzenleme olmazsa, okuyucumuzun askerlik borçlanması yaparak ödemesinden olumlu yararlanacağını söyleyebilirim.


1 Nisan 2002
Pazartesi
 
TAHSİN SINAV


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED