AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Telafi çalışması

İş Hukuku, üretime katılan bireylerin, yani işçilerin üretim süreci içerisinde gelişen üretim ve sağlık şartlarına göre değişen ihtiyaçlarına kısa zamanda çözüm üretme kabiliyetinde olan bir hukuk yapısıdır. Bu nedenle çalışma hayatımızda telafi çalışması uygulamasına daha 4857 sayılı İş Yasası'nın ayak sesleri değil fısıltıları yokken başlanmıştır. Ancak sözleşme özgürlüğü şartlarında işyeri uygulamalarıyla 1475 sayılı İş Yasası hükümlerine aykırı olmamasına özen gösterilerek geliştirilen telafi çalışmasının gelinen aşamada artık İş Yasası'na girmesi de gerekmiştir. 4857 sayılı İş Yasası'nın 64. maddesiyle, uygulamada işverence işçiler ve/veya sendika ile anlaşmak suretiyle ya da bizzat işçilerin talebi üzerine, özellikle ulusal bayram ve genel tatil günlerinden önce veya sonra, işyerinin tatil edilmesi halinde, telafi çalışmalarının daha sonraki günlerde hangi hallerde yaptırılabileceği, bu telafi çalışmasının ne kadar süre içinde ve bir günde en fazla kaç saat olabileceği hüküm altına alınarak telafi çalışmalarına bir düzen getirilmesi amaçlanmış; ayrıca, telafi çalışmalarının fazla çalışma veya fazla sürelerle çalışma sayılmayacağı açıkça belirtilmek suretiyle, uygulamada ortaya çıkabilecek tereddütler giderilmek istenmiştir. Bilindiği üzere, 63. maddede de genel bakımdan çalışma süresi haftada en çok 45 saat olarak muhafaza edilmiştir.

Av. Ahmet Emin ŞAHİN'in 1475 sayılı İş Yasası döneminde kaleme aldığı "Telafi çalışması, çalışma hukukumuzda mümkün müdür?" başlıklı yazıda, 'telafi çalışması' kavramı de incelenmiştir. Yazıda 'Kelime olarak telafi, ziyan olanın yerini doldurma, karşılama anlamında kullanılmaktadır. Telafi çalışmasını "Tarafların iradeleriyle eksik çalışılan haftalık veya günlük çalışma süresinin, tarafların müşterek iradesiyle tamamlanması şeklinde tanımlayabiliriz. Tatbikatta 'takas çalışması', 'telafi çalışması' vs. isimlerle uygulanan ve çalışma hayatinin ihtiyacından doğan bir çalışmanın varlığı da bilinmektedir.îdenildikten sonra, "acaba çalışma hayatının ihtiyacından doğan telafi çalışması, yasalarda yer almamasına rağmen uygulandığı takdirde, bu uygulama çalışma hukukuna uygun mudur, yoksa bazı hukuki problemler yaratabilecek nitelikte midir?" diye sorulmakta ve tatbikatta uygulanan veya uygulanabilecek telafi çalışmalarını incelemeye girişmektedir.

Telafi çalışması, bilhassa dini bayramların yarım günlük arefe günü tatilinin yol açtığı üretim ve hizmet kargaşasının giderilmesinde önemli rol oynamaktadır. Tabii ki çalışma hayatındaki telafi çalışması ihtiyacı, sadece bu hal ile sınırlı değildir. Sözkonusu 64. maddedeye göre, zorunlu nedenlerle işin durması, ulusal bayram ve genel tatillerden önce veya sonra işyerinin tatil edilmesi veya benzer nedenlerle işyerinde normal çalışma sürelerinin önemli ölçüde altında çalışılması veya tamamen tatil edilmesi ya da işçinin talebi ile kendisine izin verilmesi hallerinde, işveren iki ay içinde çalışılmayan süreler için telafi çalışması yaptırabilir. Bu çalışmalar fazla çalışma veya fazla sürelerle çalışma sayılmaz. "Telafi çalışmaları, günlük en çok çalışma süresini aşmamak koşulu ile günde üç saatten fazla olamaz. Tatil günlerinde telafi çalışması yaptırılamaz." düzenlemesine göre, fazla çalışma ücreti ödenmeksizin, zorunlu nedenlerin ortaya çıkması veya işçinin talebi halinde telafi çalışması yaptırılabilecektir.

Getirilen düzenlemeye göre;

  • Zorunlu nedenlerle işin durması,

  • Ulusal bayram ve genel tatillerden önce veya sonra işyerinin tatil edilmesi,

  • Benzer nedenlerle işyerinde normal çalışma sürelerinin önemli ölçüde altında çalışılması veya tamamen tatil edilmesi,

  • İşçinin talebi ile kendisine izin verilmesi,

    hallerinde işveren söz konusu çalışılmayan süreler için iki ay içinde telafi çalışması yaptırabilecektir. Bu çalışmalar fazla çalışma veya fazla sürelerle çalışma sayılmayacaktır. Telafi çalışması günlük en çok çalışma süresini aşmamak koşulu ile günde üç saatten fazla olamayacak, tatil günlerinde telafi çalışması yaptırılamayacaktır.

  • Örnek Olay 1 : İşçi, işbaşı yaptıktan sonra kişisel mazeretine binaen, sonradan (aynı gün) işten ayrı kaldığı süre kadar çalışmak koşuluyla işine ara vermek ister ve bunu işveren de kabul ederse bu durumda telafi çalışması mümkün müdür ?

  • Çözüm 1: Bir çalışmanın fazla çalışma sayılabilmesi için, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 41. maddesinde belirtilen şartlarda günlük çalışma süresinin dışında, işverenin ekonomik yararı, işverenin fazla mesai talebi unsurlarının bulunması gerekmektedir. Halbuki işçinin talebiyle aldığı günlük izin süresinin telafisi amacıyla yapılan çalışmada ise bu unsurların hiç birisi mevcut değildir. Tarafların iradeleri, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 64. maddesi uyarınca, günlük çalışma süresinin tamamlanması, yani telafisidir. Bu uygulama, ücret vb işyeri çalışma şartlarını etkilemez.

  • Örnek Olay 2 : İşçi, işbaşı yapmadan önce veya sonra kişisel mazeretine binaen, işten ayrı kaldığı kadar başka günlerde çalışmak koşuluyla işine ara vermek ister ve bunu işveren de kabul ederse bu durumda telafi çalışması mümkün müdür ?

  • Çözüm 2 : 4857 sayılı İş Kanunu'nun 64. maddesi, 2 aylık süre içerisinde telafi çalışmasının mümkün olduğunu düzenlemiştir. Sözkonusu iki ay içerisinde telafi çalışması yaptırıldığında işçinin işi ifa borcu yerine getirilmiş olacaktır. Bu telafi çalışması nedeniyle ücretlerde değişiklik sözkonusu değildir.Telafi çalışması hakkında, çalışma hayatımızdan daha çok örnek vermek mümkün. Üretimin canlı yapısı içerisinde bulunacak çözümler, bu alandaki gelişmeleri yönlendirecektir.


  • 1 Eylül 2003
    Pazartesi
     
    TAHSİN SINAV


    Künye
    Temsilcilikler
    AboneFormu
    MesajFormu

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Karikatür | Çocuk
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED