AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Bir alan araştırması da biz yaptık (mesela...)

Tesettürlü kadınların başörtüsü söz konusu olduğunda, akıl-fikir verenden geçilmiyor. Kimisi tesettürlü kadınlar kamusal alanda olabilir ama kamu alanında olamaz, hizmet alabilir ama hizmet veremez noktasından "soruna" daha soğukkanlı bir şekilde yaklaşmaya çalışıyor. Ama Türkiye daha çok zevklerin ve renklerin tartışıldığı bir ülke olduğu için, estetik terör fitil almış bir şekilde yayılıyor. Kendince olaya en liberal çözümü bulduğunu sananlar da kalemlerini estetik teröre kurban ettiklerini fark etmiyorlar bile. Hoşgörü sınırı "canım saçınızı göstermeyin ama türban, sıkma baş değil şöyle çağdaş şeyler altına saklasanız saçlarınızı" noktasından çiziliyor. Adres bile veriyorlar üstelik. "Falan modacıya gidin tesettür kurallarına uygun tepeden tırnağa harika şeyler bulacaksınız." Verilen adres sadece bir dükkan adresi değil. Bazı bedenler, baş bağlama şekilleri de sokuluyor devreye. Maliye Bakanın eşinin başörtüsünü boynunun önünden değil de arkasında bağlaması, çok satan gazete için günlerce manşetten düşmeyecek kadar değerli bir haber olabiliyor. Üstelik "böylesi daha az itici" ifadeleriyle birlikte. Fikirler savaşamayınca tarzlar üzerinden bir savaş tutturulmaya çalışılıyor: "Ahsen hanımın tarzı iyi, Emine hanımın tarzı kötü."

Gardrop savaşları iyinden iyiye hızlandı. Bir taraf boyundu, iğneydi, çataldı-bıçaktı... Almış başını gidiyor. Şimdilik sadece Laikçi zihniyetin hayat tarzı gurmeleri köşelerinden ahkam kesiyor. Aynı hizmetin dindar/muhafazakar hayat tarzını yaşamakta olanlara da verildiğini şöyle bir düşünelim. Özel alan çoktan kamusal alana taşındı. Herkes yediğini içtiğini anlatıyor. Dindar hayat tarzı yazarının da düzenli olarak kamusal alanın "gayri ahlaki" davranışları üzerine yazdığını düşünün. Göbeği açık olanlarla, göğüs dekoltesi derin olanlarla karşılaştığında his dünyasında yaşadıklarını kalemine yükleyip okuyucusuna ulaştırıyor. Şimdi trend böyle. Sadece hissettiklerinizi yazıyorsunuz. (Hatta bu konuda Radikal'den Zeki Coşkun göbek taciziyle ilgili çok güzel bir yazı yazdı. Ama köşesi Radikal'de olduğu için başı derde girmedi. "Dinci medya" köşelerinde aynı şeyleri yazmış olsaydı... Kim bilir başına neler gelirdi?)

Hayat tarzı gurmelerinin sıkmabaş olmasın kasket olsun, filan modacıdan imzalı başlık olsun önerilerine dindar hayat tarzı yazarı da kendi köşesinden cevap veriyor mesela: "Etekler dizden en az bir karış aşağıda olsun. Yakalar muhakkak sıfır yaka olsun. Yüzünüzü gözünüzü boyayarak hiç güzel olmuyorsunuz. Falan yere gidin orada sizi tepeden tırnağa giydirip, temiz bir yüzle toplum içine çıkaracaklar hizmet veriyor."

Dindar hayat tarzı yazarlarımız köşelerinden her gün düzenli olarak başı açık hanımlara dair yazılar yazıyor (mesela): "Öyle saçınızın hepsini ortalığa dökmesiniz. Hiç olmazsa bir kısmını toplasanız" türünden yazılar. Hatta kamuoyunun tanıdığı kişilerinin fotoğraflarını köşesinde yayınlayıp altına yorum yazıları yazdığını düşünün: "Filan hanım! E yani yaşınızı başınızı aldınız o kıyafet size hiç olmamış. Eteğinizi sizin için bilgisayar aracılığıyla uzattık. Yine bilgisayar aracılığı ile yüzünüzdeki makyajınızı bir parça sildik. Göğüs dekoltenizi kapattık. Bakın şimdi daha iyi oldunuz. Mevkiinize ve yaşınıza uygun bir çizgiyi yakalamanız mümkün."

Böyle yazılar yazılsa ne olur? Bu yazıları yazan hakkında bireysel haklara tecavüz ettiği noktasından başlayıp, laik devletin köküne kezzap suyu dökme iddiasına kadar, bir dizi suç isnad edilip hakkında dava açılır.

Ya şuna ne dersiniz? Bir thin thank kuruluşu bazı kadınların niye başını örtmedikleri üzerinden bir alan araştırması yapsa. Sorulan sorular cevapları belirlediğine göre şu cevapları almak üzere sorular sormuş olsa (mesela). Başörtü takmamış olanların % 23'nün ailesinde hiç başörtülü yok. % 18'i başını örtmek istediği halde devlet baskısıyla mücadele edemediği için başını örtmekten çekiniyor. Başını örtmeyenlerin %13.3'ü, başörtüsünün kendisini çirkinleştirdiğini düşündüğü için başörtüsüne karşı. Başı açık olanların %8.3'ü hiçbir dine inanmadığını; %5.6'sı genelde din, özelde İslam dini hakkında hiçbir bilgisi olmadığını söyledi. Başı açık olanların %50'si kocasının isteğinden dolayı başı açık dolaştığını söyledi. Bir absürdlük olarak şöyle bir netice mesela: Başı açık olanların %13.8'i şampuan reklamlarından etkilendiğini belirtti. Böyle veriler ortaya konsa... Arkasından, başörtüsü kendisini çirkin gösterdiği için başı açık kadınların şuuraltında, her başörtülüye karşı öfke duyduklarına dair bir tesbitten yola çıkarak birtakım akademisyenlerin derin analizleri olsa.

Çok incitici değil mi? O zaman niye bu ülkede patalojik bir durummuş gibi başı örtülüler üzerinden alan araştırmaları yapılıyor?

Başı örtülü olmak nev zuhur bir durummuş gibi algılanıyor? Başını örtenler dar gelirli, koca/aile baskısına mahkum bir fotoğrafın içine yerleştiriliyor?


6 Haziran 2003
Cuma
 
FATMA K. BARBAROSOĞLU


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED