T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Farklı açıdan alt işverenlik niteliği

Daha önce alt işverenin niteliği hakkında yazmıştım. Burada bu yazıyı tamamlar nitelikte bir Yargıtay kararından söz etmek istiyorum. Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 13.09.2001 tarih ve E.2001/4151, K.2001/5593 sayılı Kararı'nda taşeron uygulamasını daraltan bir uygulama yapmıştır. Şöyle ki:

Sözkonusu Kararda şöyle denmektedir: "Davacı (.....) İşletme Müdürlüğü ile (.....) Temizlik Hizmeti Limited Şirketi arasında davacıya ait işyerinin temizliği için sözleşme yapıldığı, adı geçen temizlik şirketinin kendi adına sigortalı çalıştırdığı, ayrıca da kendi işyerini Kuruma tescil ettirdiği, temizlik şirketinin Kurum'a prim borcu olduğu, Kurum'un anılan şirketten olan alacağını Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 87. maddesine göre davacıdan ödeme emri ile istediği, davacının sözünü ettiği şirketin aracı (taşeron) niteliğini kazanmadığı, bağımsız işveren sıfatını taşıdığı iddiası ile ödeme emrinin iptalini istediği görülmektedir.

Davada, anılan 87. maddenin uygulanabilmesi için bir kimsenin asıl işle bölüm ve eklentilerinde iş alması, kendi nam ve hesabına sigortalı çalıştırmış olması gerekir. Oysa somut olayda temizlik şirketinin davacıya ait asıl işten, yani davacının yaptığı işin faaliyet alanından, bölüm ve eklentilerinden iş almış değildir. Sadece işyerinin temizlenmesi işini almıştır. Böyle bir iş, bağımsız bir iş olup davacı ile temizlik şirketi arasında yapılan sözleşme taşeronluk sözleşmesi değildir. Anılan sözleşme ëanahtar teslimi iş yapma' niteliğini taşıyan bir sözleşmedir. Böyle olunca da davacı, temizlik şirketinin borcundan ötürü Kurum'a karşı teselsül hükümleri uyarınca sorumlu değildir.(....)"denilmiştir.

Bu kararda kısaca şu görüş belirtilmiştir: "İşyerinin temizlenmesi işini alan temizlik şirketinin yaptığı iş bağımsız bir iş olup yapılan akit taşeronluk sözleşmesi olarak nitelendirilemez. Anılan sözleşme ëanahtar teslim iş yapma' niteliğini taşıyan bir sözleşmedir. Bu nedenle işi ihale eden şirket, temizlik şirketine ait sigorta prim borcundan dolayı, SSK'na karşı teselsül hükümleri uyarınca sorumlu değildir."

Bilindiği üzere ëanahtar teslimi bir işin yapılmasının üstlenilmesi' yerleşik Yargıtay uygulamasında, asıl işveren ñ alt işveren ilişkisine yol açmayan bir sebep olarak nitelendirilmektedir. Burada asıl sorun, temizlik işinin bağımsız bir iş olarak nitelenip nitelenemeyeceğidir. Bu sorunun İşK.m.1/son ile SSK.m.87 açısından irdelenmesi gerekmektedir.

Bir işverenden belirli bir işin bir bölümünde iş alan ve işçilerini münhasıran o işin yapıldığı işyerinde ve eklentilerinde çalıştıran diğer bir işveren, alt işverendir, İş Kanunu'nun 1/son. maddesine göre. Bu hüküm doğrultusunda bir alt işverenden söz edilebilmesi için, a) İşin bir başka işverenden ñ asıl işverenden - alınması, b) İşin bir bölümünü kapsaması, c) İşi alan alt işverenin kendi adına işçi çalıştırması, d) İşin iş alınan asıl işverenin işyeri veya eklentilerinde yapılması, e) Alt işverenin işçilerinin yalnızca (münhasıran) o işyerinde çalıştırılması, f) Alınan işin asıl işyerinde yapılan işle doğrudan veya dolaylı olarak ilgisinin bulunması gerekmektedir. 1475 sayılı İş Kanunu'nun 1.maddesinin son (5.) fıkrasında, alt işverenin işçileri açısından asıl işverenle alt işveren birlikte sorumlu tutulmuştur. Buna göre, asıl işveren, alt işverenin işçilerinin kendi işyerinde çalıştığı döneme ilişkin olarak İş Kanunu ve iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden birlikte sorumlu olacaktır. Birlikte sorumluluk ilkesi, alt işverenin işçisine İş Kanunu veya iş sözleşmesinden (alt işverenin imzaladığı toplu iş sözleşmesinden) doğan haklarının yerine getirilmesini sıra gözetmeden asıl işverenden veya alt işverenden isteyebilmesi imkanını vermektedir. Nitekim Yargıtay 9. HD'nin 22.02.2001 tarih ve E.2000/19790, K.2001/00135 sayılı kararında, "asıl işverenin sorumluluğu ëo işyeri tabirinden de' anlaşıldığı şekilde alt işverene işin verildiği tarihten itibaren başlar. Daha önceleri için her iki şirket arasında bağlantı bulunmadığından bu şirketin tüm hizmet süresi için sorumlu tutmak mümkün değildir.." denilmektedir.

Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 87. maddesine göre, "aracı"dan söz edebilmek ve asıl işvereni aracının (alt işverenin) Kurum'a karşı borçlarından sorumlu tutabilmek için; a) Asıl işverenin varlığı, b) Asıl işverene ait bir işte, bir işin bölüm ve eklentilerinde iş alınması, c) Alınan bu işin asıl işverenin işyerinde yapılması, d) Aracının (alt işverenin) kendi adına sigortalı çalıştırması gerekmektedir. Bu anlamda (İş Kanunu ve Sosyal Sigortalar Kanunu açısından) bir asıl işveren ñ alt işveren ilişkisinden söz edebilmek için, asıl işverenin de işyerinde işçi çalıştırması şarttır. Bu şart yerine gelmiyorsa, sözkonusu ilişkiden söz edilemez. Anahtar teslimi sözleşmeyle işin başkasına devri de bu niteliktedir.(Bkz:Yrd. Doç. Dr. M. Fatih UŞAN, "Asıl İşverenin Alt İşverenin Sosyal Sigortalar Kanunundan Doğan Borçlarından Sorumluluğu", Kamu-İş, C. 7, S.2002/1, s. 85, dipnot 4'te kayıtlı Yargıtay Kararı:Y. 9. HD. 13.9.1994, 3429/11464). Alt işverenin (aracının) işyerinde yaptığı işin üretim yahut hizmet sürecinin herhangi bir aşamasında yürütülen bir iş olması gerektiği gibi, yardımcı ve tamamlayıcı bir iş te olabilir. Yani asıl işe yardımcı ve tamamlayıcı nitelikteki işlerde de asıl işveren-alt işveren ilişkisi vardır.

Bu nedenle yukarıdaki Yargıtay Kararını isabetli bulmak mümkün değildir. İş Kanunu değişiklikleri sırasında bu gibi konuları oldukça tartışmasız hale getirecek düzenlemeler yapılmalıdır.

Not:Konu incelemesi nedeniyle okuyucularımızın soruları cevaplanamadı.


20 Ocak 2003
Pazartesi
 
TAHSİN SINAV


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED