AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Sinan Engin'i bağrına basan devlet kurumu!..

Eğer, bu ülkedeki bütün mafyoz ilişkileri masaya yatırmak, yazmak ve araştırmak gerekseydi Van'daki malum kaçakçılık ve baskın olayından başkalarına sıra gelmezdi herhalde. Olay o kadar önemli ve bu önemin tersine o kadar basit yöntemlerle inceleniyor ki "Van'daki Susurluk"un; gündemden düşmesi Türkiye'ye büyük kötülük olacaktır. Ancak, ülkenin merkezindeki kurumlarda yaşanan ve nedense kimsenin üzerinde durmadığı başka bir garip olay; sorumsuzlukta Van'ı gölgede bırakıyor. Mesela, Alaattin Çakıcı olayının aktörü eski futbolcu-menajer Sinan Engin'in "devlete ait" bir gruba ait gazetede yazı yazması ve o grubun kanalında yorumculuğa başlaması gibi...

Bilindiği gibi Engin, mafya lideri Alaattin Çakıcı'nın yurt dışına kaçışı sürecinde, görevli olduğu Beşiktaş Kulübü'nün imkanlarını seferber etmekle ve vize için sahte yazı hazırlamakla suçlanıyor.

Kaçakçılık Daire Başkanlığı ve İstanbul Organize Suçlar Şube Müdürlüğü tarafından yapılan araştırmada, Çakıcı'nın bazı akrabalarına da Beşiktaş Spor Kulübü antetli ve imzalı belgelerle vize alındığı ortaya çıkmıştı. O dönemde sadece bir ay içerisinde Sinan Engin ile Alaattin Çakıcı'nın 18, kardeşi Gencay Çakıcı ve yeğeni Adem Çakıcı'nın ise 62 telefon görüşmesi yaptığı tespit edilmişti. Şifreli yapılan bu konuşmalarda Çakıcı'nın yurtdışına gidiş nedeni, "futbolcu seçmek" olarak geçmişti. Vize için gereken belge ve fotoğrafları tamamlamak amacıyla kullanılan şifreler de futbol terimleri olan "transfer, krampon ve forma" olarak seçilmişti.

Birkaç örnekle, o konuşmaları hatırlayalım. Hatırlayalım ki, neden bahsettiğimiz daha iyi anlaşılabilsin.

Alaattin Çakıcı: "Baba Sinan. Nasılsın?'"

Sinan Engin: "Estağfurullah abi ne haddimize. İyi misiniz abi. Vallahi özledik sizi. Gencay'la Adem'le görüştük bu hafta."

Alaattin Çakıcı: "Biliyorum, biliyorum. Seni gözlerinden öpüyorum. Baba Sinan." ...

Gencay Çakıcı: "Abimin konuştuğunuz gibi futbolcu bakmaya gitmesi gerekiyor. Transfere ihtiyaç var, biliyorsun. Çabuk ol, Sinan."

Sinan Engin: "Elimden geleni yapacağım. Abime canım feda. O en iyisini bilir. Ben halledeceğim. Eskisi gibi, aynı şekilde. Hı, hı tamam. Gider beğenir futbolcu."

...

Sinan Engin: "Abi Macaristan'dayım. Brezilya'nın maçını seyrediyorum. Tamam o işle ilgileniyorum. Formalar ve kramponlar eksik."

Alaattin Çakıcı: "Tamam. Sinan iyi bak kendine Beşiktaş'a iyi futbolcular al."

...

Alaattin Çakıcı: "Sinan Sinan, ufak bir şey istiyoruz onu da halledemiyorsun. Oğlum, şampiyonlukta hiç mi payımız yok? Kızdırıyorsunuz beni."

Sinan Engin: "Şey abi, tamam tamam... Abi, öyle değil başka bir şey oldu. Biliyorsun. Telafi ederiz abi. Kızma."

Çakıcı bu konuşmaların ardından yurt dışına kaçtı ve yaklaşık 1,5 ay sonra da Avusturya'da yakalandı. Ancak, daha ilişki ortaya çıkar çıkmaz Beşiktaş Kulübü Engin'le ilişkisini kesmişti.

Şimdi ise bir medya grubu, daha soruşturması devam eden, dosyası tamamlanmamış ve iadesinin ardından yargılanması büyük gürültüler koparacağı belli olan Çakıcı soruşturmasının sonucunu beklemeden, Sinan Engin'e gazetesinde köşe veriyor, ekranlarını açıyor. Bu grup TMSF tarafından el konulan, yani devletin atadığı kayyumla yönetilen Star TV ve gazetesidir'dir...

Star değil de özel televizyonlardan birisi, ülkenin en ünlü mafya liderine yardım eden bir spor adamına daha soruşturma bitmeden kapılarını açsaydı, yine şiddetli bir tepkiyi hak ederdi. Ama bunu; böyle ilişkiler konusunda hassas ve örnek olması beklenen "devlet"e bağlı bir kurum yapıyor.

Bu tür ilişkiye karışan bir politikacı ya da devlet memuru olsa, ortada tozu kalmazdı. İşadamı olsa ticari hayatı bitirilirdi. Örnekleri var... Ama nedense, böyle bir müeyyide sporda olamıyor. Spor medyası böyle ilişkilere karşı hoşgörülü yaklaşıyor. Ve şimdi de bütçesi devlet tarafından belirlenen ve yönetilen bir kurum aynı hoşgörüyü gösteriyor.

Sinan Engin'e sahip çıkılması gerekiyor olsaydı bunu herhalde önce, o olayı en iyi bilen Beşiktaş Kulübü yapardı. Kulüp, tersine kapılarını kapattı.

Peki, Star Grubu'nu yönetenler, daha soruşturması bitmemiş bu müthiş olayın en önemli aktörüne nasıl bu imkanları sunabiliyorlar?

Kendilerinde nasıl böyle bir sınırsız güç hissediyorlar?

Engin'e sağladıkları bu ayrıcalığın yanlışlığını hiç mi düşünmüyorlar?

Yoksa bu ilişkilerde bir sorun görmüyor, böyle bağlantıları onaylıyorlar mı?

Mesele Sinan Engin'in şahsı değildir, onun bir iş sahibi olması hiç değildir.

Mesele, Türkiye'nin bir dönemi kapatma iradesinin ne kadar sahici olduğudur.

Mesele, mafyoz ilişkilerin aktörlerine kucak açılan bir ülkede, mafyayla, kanunsuzlukla, adam kayırmayla mücadele edebilmenin ne kadar inandırıcı olacağıdır.

Mesele, mafyadan daha derinlerdedir...

Bu yazı da Star yönetiminedir, o yönetimi iş başına getiren iradeyedir, mafyayla mücadeleyi önemseyen sivil unsurlaradır, spor basınınadır, Türkiye Spor Yazarları Derneği yönetiminedir, vs...


10 Ağustos 2004
Salı
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED