T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 30 ARALIK 2005 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Hayrettin KARAMAN

Başörtüsü sıkma baş mı?

Emekli Orgeneral Hurşit Tolon, Ulusal Güvenlik ve Stratejik Araştırmalar Derneği'nin düzenlediği "Ulusal Bir Sorun: Terörizm ve Türkiye" konferansında yaptığı konuşmada, bir gazetecinin, "Hem Müslümanım diyorsun, hem de Hıristiyan bayanların örttüğü gibi sıkma baş takıyorsun ve onun üzerine başka bir şey takıyorsun" şeklindeki sözlerini hatırlatması üzerine, "Türkiye'de başörtüsü sorunu bulunmadığını" ifade ederek, "Bir tane içeriye sıkma baş, bir tane de üstüne öyle koyarsanız, işte öyle bir anlam taşır, dedik. Sözümüz oydu" demiş.

Sayın Tolon'un "Müslümanların kılık kıyafetleri ile Hristiyanlara benzemesi karşısında rahatsız olması" Müslümanca bir tavırdır ve bunu takdir ediyorum. Ancak bu tavrı yalnızca rahibelerin başörtüsüne benzettiği "başörtüsü"ne karşı takınması, bunun dışında, başta yılbaşı ile ilgili kılık, kıyafet, ilgi olmak üzere Hristiyan Batı'ya benzeyen, hatta zorla ve eğitim yoluyla benzetilen nice taraflarımız karşısında bir şey söylememesi tutarsızlıktır.

İslam da Hristiyanlık ve Yahudilik (Mûsevîlik) de asılları itibariyle vahye dayanan dinlerdir; ancak İslam dışındaki vahye dayalı dinler, ilk vahyedildikleri mahiyet ve şekillerini koruyamamış, İslam'ın bir peygamber olarak tanıttığı Hz. Îsa tanrılaştırılmış, birçok din adamına da (azizlere) peygamberlik sıfatı verilmiş, söyledikleri vahiy olarak kabul edilmiştir. Bu üç dinin aslı ve kökü ilâhî olduğu için bazı benzerliklerinin bulunması da tabîîdir. İslam'a göre tabîî ve meşru olmayan, Müslümanların uzak durmaları gereken benzerlikler, İslam'a aykırı olan benzerliklerdir. Biz Müslümanların, nikah yapmadan evli gibi yaşamayı zina saymamız da dindar Hristiyanlarınkine benzer, varsın benzesin!

Müslüman kadınlar başlarını da örtmekle yükümlüdürler. Bu örtmenin şekli asırlar boyu ve bölgelere, şartlara göre hep değişik olmuştur. Bugün kadın ve kızlarımızın bir kısmının biri içeride, diğeri dışarıda iki örtü kullanmaları rahibelere benzemek için değil, başın ön tarafının açılmasını ve saçın görünmesini engellemek içindir; yani İslam'ın gerekli kıldığı örtünme konusunda gösterilen bir titizlikten ibarettir.

Sayın Tolon şunları da söylemiş:

"Annelerimiz, eşlerimizin birkaç tane başörtüsü vardır. Anadolu insanının büyük bir çoğunluğu da başını bağlamaktadır. Başörtüsü sorunu olsaydı, başlarını bağlamıyor olacaklardı. Nitekim, 3 defa askeri yönetim oldu. Bu dönemlerde başörtüsü sorun olsaydı, o takdirde başörtüsü imalatı, satışı, kullanımı yasaklanırdı. Demek ki ortada bir başörtüsü sorunu yok, sıkma baş sorunu var. 30 yıl önce bir siyasi partinin, siyasi simge olarak ortaya dikte ettiği bir konu."

Bu ibretlik sözlerin içi açıldığında görülüyor ki, bu emekli askere göre bugün başını örterek okumak ve çalışmak isteyenler inançları gereği değil, siyasi aidiyetlerini belli etmek için örtünüyorlar veya otuz yıl önce bu sebeple örtünmüşler, şimdi de alıştıkları için (!) buna devam ediyorlar. Doktora da yaptığını bir yerde okuduğum Tolon böyle bir iddiayı neye dayanarak ortaya atıyor? Başörtüsü konusunda yazılmış yüzlerce kitap, yapılmış onlarca araştırma var; bunlara bakmak gerekmez mi? Aynı şekilde başörtüsünü Avrupa, ABD ve İslam dünyasında yaşayan yüzbinlerce Müslüman kadın da kullanıyor, onlar da mı Erbakancı, Refah ve Fazilet Partili? Bu kadar sathî, temelsiz ve dayanaksız konuşulur mu? Evet bursaı Türkiye, konuşulur ve konuşuluyor.

Sayın Tolon, "üç defa askeri yönetim oldu" diyerek sanki meşru bir oluştan, tabîî bir yönetimden söz ediyor; halbuki bunların üçü de Anayasa suçudur, demokrasinin katlidir, insan hak ve özgürlüklerinin çiğnenmesidir ve mutlaka hesabı sorulmalıdır. Bu antidemokratik müdahaleler birçok şeyi kırıp dökerken "inanç gereği örtülen başları açmak" için de çaba göstermişlerdir. Başörtüsü düşmanı zihniyet fırsat bulsa, sokağa çıkan bütün kadınların başlarını açacaktır, ama millet kimseye bu fırsatı verecek değildir.

Kırk kere söylendi bir daha tekrar etmekte sakınca yok: Evet, Türkiye'de başörtüsü meselesi (sorunu, problemi) var, bunun tek sebebi yasakçı zihniyettir, yasakçıların bir kısmı halkı aldatmak için sözü eğip büküyorlar, "Başörtüsüne değil, türbana, sıkmabaşa karşıyız" diyorlar, onlara hep şu söylendi: "Başlarını örtenlerin davası/talebi yalnızca Allah'ın emrini yerine getirmektir, belli bir şekle tapan yoktur, siz birkaç şekil teklif edin, okuyan ve çalışanlar onları kullansınlar, hadi var mısınız!"

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi