T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 30 ARALIK 2005 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Yasin DOĞAN

2005 yılı ve Ak Parti

Ak Parti iktidarının performansı iki başlıkta değerlendirilebilir. Birincisi, icraatları, ikincisi yüksek siyaset alanlarındaki duruşu. Rakamların diliyle AK Parti icraatlarına bakıldığında son üç-beş on yılın en başarılı dönemi görülüyor.

- Milli gelir 5 bin, satın alma gücü 8.500 dolara yükseldi.

- Enflasyon son 35 yılın en düşük rakamı olan % 7.52'ye indi.

- Düviz kuru, 1923 yılının Ocak ayında bile 1.67, Aralık ayında 1.89 iken, 2005 sonunda 1.34 ile Cumhuriyet tarihinin en iyi noktasına ulaştı.

- Paradan altı sıfırın atıldı ve YTL'ye geçiş operasyonu başarıyla yönetildi.

- Esnafa son 3 yılda 3.5 katrilyon kredi desteği sağlandı. Çiftçi ve esnafın kullandığı kredinin faizi % 40'lar civarında düştü.

- 300 milyon dolar AR-GE fonu oluşturuldu.

- 78 il ve 174 ilçede 153 bin toplu konuta ulaşıldı, 6750 km yol ve 71 bin derslik yapıldı.

- Özelleştirmede tarihi rakamlara ulaşıldı.

Tüm bu icraatlar objektif veriler olarak, Ak Parti hükümetinin artı hanesine yazıldı. Yüksek siyaset konularına bakıldığında ise bazı alanlarda statükoyu geri plana atan ve gelişme sağlayan adımlar görüldü.

Kıbrıs sorunu, Kürt sorunu ve AB reformlarıyla ilgili dikkate değer bir söylem ve tavır geliştirildi. Başbakan Erdoğan'ın Şemdinli gezisi, Pamuk Duruşmasında yaşanan olayları ve Ermeni Konferansının engellenmesini eleştirmesi de demokratik vizyona uygun tavırlardı. Ruhban okulu, ekümeniklik meseli ve Alevilik gibi netameli görünen konulara fazlaca girilmedi, başörtüsü ve İHL sorunuyla ilgili statükocu direnç aşılamadı.

Üç yılın kabaca bir değerlendirmesi yapıldığında Ak Parti'nin iç ve dış kamuoyunda oluşan bir kısım önyargı ve kaygıları giderecek bir tutum içinde olduğu görüldü.

"Dini gündem" kaygısıyla "acaba takiyye mi yapıyorlar" diyen çevreler için de, "devletçi gündem" kaygısıyla "acaba demokratikleşmeyi gerçekten istemiyorlar mı" diyen çevrelerin de endişe duyacağı bir durum ortaya çıkmadı. İçki ve zina tartışması gibi biraz içerden çoğunlukla dışardan ajite edilen konular sayılmazsa, merkez oyları ürkütecek bir söylem ve eylemden bahsedilemez. Son dönemde yargı kaynaklı çıkışların oluşturduğu hava dışında da demokratik görüntüyü sarsacak adımlar hükümetten sudur etmedi. Sonuçta ne "devletçi ve statükocu bir parti", ne de "dinci bir parti" olarak vasıflanacak mahiyette işler yapılmadı. Bu yüzden Ak Parti'nin 3 yıl öncesine göre siyasal meşruiyet açısından daha güçlü bir arkaplana sahip olduğu söylenebilir. Muhalefet ise bu dönemde Kıbrıs sorunundan, Kürt sorununa, özelleştirmeden demokratikleşme-yargı tartışmalarına kadar önemli hiçbir konuda pro-aktif ve yapıcı bir tutum sergileyemedi. Ulusalcı radikalizm ile devletçi statükoculuk arasında hiç de demokrat ve ilerici sayılamayacak bir tutarsızlık görüntüsü verdi.

Bununla birlikte Ak Parti özellikle liberal çevrelerden gelen "toplumu muhafazakarlaştırmaya çalışmak" iddiasından da kurtulamadı. "Ak Parti'de muhafazakar uçlar ve eğilimler beliriyor" diyen bu çevreler, parti tabanının muhafazakar taleplerine kulak verildiği iddiasında bulundular. Oysa muhafazakar bir partinin, muhafazakar olan tabanının muhafazakar talepleri olabileceğini, bu söylemle iktidara gelen bir partinin muhafazakar politikalar geliştirmesinin siyasetin doğasının gereği normal bir durum olduğunu düşünmek istemediler. Bir yandan muhafazakar kimliğini geliştiremedi derken, öbür yandan muhafazakar politikalar sergilemesini eleştirerek kendi kafalarının da karışık olduğunu gösterdiler.

Sonuçta AK Parti Türkiye'nin ekonomik dönüşümünde daha belirgin bir başarı kaydetti. AB sürecindeki reformlarla siyasal demokratikleşmenin mesafe alması ve statükonun kangren olmuş kronik sorunlarının tartışılır hale gelmesinde de önemli bir başarı elde etti. Muhafazakar kesimin bir kısım sorunlarında ise gerek devletçi/statükocu gerekse liberal/demokrat grupların çekincesi henüz aşılamadı.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi