AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Yanılmışım

Başyazar yazısını şu cümle ile bitiriyor: "Neyse ki laik Cumhuriyet'in sahibi bir Cumhurbaşkanı var."

Şaşırtıcı, demokratik bir cumhuriyette "Hem de nasıl!" denmesi zor bir dilek bu...

Haksız mıyım? Bu Cumhuriyet, varlığının devamını kurucu sözleşmesi olan Anayasası'nın dibacesinde belirttiği gibi "demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi" etmiyor muydu?

Dikkat edin; Dibacenin bu son cümlesinin -bu devirde- insana en heyecan veren bölümü"demokrasiye âşık" ifadesidir?

Demek ki, ortaya illâki "Cumhuriyet'in sahibi" gibi doğrudan "mülkiyet hakkı"na işaret eden bir formül atmak gerekiyorsa, tapuyu elinde bulunduranların bu "âşık"lardan başkası olmadığı unutulmamalıdır. Aksi takdirde "âşık"ların Fransa'da Napolyon dönemini taçlandıran şu çelişkili özdeyişe ve benzerlerine şükretmeleri gerekecektir: "Fransız Cumhuriyeti / Napolyon İmparator"(!)

Ah bu "Cumhuriyet'in sahibi" (sahipleri) meselesi!

Başyazarın bu şekilde "şükretmesine" neden olan olay Cumhurbaşkanı'nın Başbakan'a gönderdiği "kadrolaşma uyarısı" içeren mektubu. Biliyorsunuz, Cumhurbaşkanı'nın Başbakan'a 7 Mart'ta yazdığı bu mektup, bazı yorumcuların "Sezer 'açık' oynamaya başladı" diyerek yorumladığı yepyeni bir uygulama çerçevesinde iki aya yakın bir gecikme ile geçen gün (4 Haziran) bir "devlet sırrı" olmaktan çıktı.

Başyazarın bu mektubu değerlendiren yazısına hızla göz atarken karşılaştığım bir cümle beni nasıl yanılttı anlatamam. Bu cümle şu idi:

"Ama Cumhurbaşkanı imzalamayışının nedenlerini açıklarken, özetle 'Bunlardan 58'inin tayin edilecekleri görev alanıyla ilgili bilgi ve deneyimleri yoktu; 13'ünün tayini yargı kararlarına aykırıydı; 17'si yasaların istediği koşullara bile sahip değildi' diyor. 163'ünü geri çevirme sebebini söylemeyi dahi uygun bulmuyorsa, orada çok önemli bir arıza var demektir."

Bir kere daha soruyorum: Haksız mıyım, yanılmakta haksız mıyım? Tabii ki yanıldım. Aktardığım cümlenin son cümleciği o derece sağlam bir akıl yürütme üzerine kuruluydu ki, işaret edilen "arıza"nın yeri hakkında en ufak şüpheye mahal yoktu!

Meğerse başyazar "arıza"nın yerinden sözederken bambaşka şeyler düşünüyormuş: " 'Orada' derken hükümette yani bu kararnameleri yasaların istediği koşulları dikkate almadan Cumhurbaşkanı'na sunan kafalarda demek istiyorum."

İyi oldu, aydınlanmış olduk sonunda....

Cumhurbaşkanı'nın Çankaya'ya gönderilen kararnamelerde adı geçen bürokratlardan 58'inin tayinine "tayin edilecekleri görev alanıyla ilgili bilgi ve deneyimleri" olmadığı için; 13'ünün "yargı kararlarına aykırı" olduğu için; 17'sinin ise "yasaların istediği koşullara bile" sahip olmadıkları için karşı çıkması üzerine -tabii ki- hiçbirimizin söyleyecek sözü olamaz. Peki ya kararnameleri "uygun değildir" diyerek geri çevrilen 168 bürokratın durumu? Çankaya'nın bu kişileri "geri cevirme sebebini söylemeyi dahi uygun bulmaması" anlaşılır bir durum mudur?

Tamam, belki bu bürokratların "dosyaları" da "uygun değildir"; ama bunun "niçin"inin de açıklanması gerekmez mi?

Cumhurbaşkanı'nın mektubunda sıralanan "sebebler"in mektubun sonunda karşılaştığımız şu "anafikir" altında toplandığına şahit oluyoruz:

"Devlet memuru hükümeti değil, Devlet'i temsil eder. Hükümetler geçici, devlet kalıcıdır...."

Dikkat ediyorsanız, bu "anafikir"de "Devlet" büyük harfle, "hükümet" ise küçük harfle yazılmış zaten!

İsterseniz şimdi de -son olarak- bu "anafikir" üzerine birkaç söz söyleyeyim:

Tamam yalan değil; bir ülkenin idare biçimi ne olursa olsun, "hükümetler" birbirini takip ederek sürekli değiştikleri için "kalıcı" bir özellik arzetmezken, birbirini takip eden bu hükümetlere yer veren "Devlet"ler bu anlamda "geçici" değildir. Ama dikkat edin, "hükümetler", bu hükümetleri oluşturan siyasi kadroların değişmesinden dolayı -ve sadece bu yüzden- "geçici"dir. Yoksa, her zaman "kalıcı" olan "Devlet"lerin ("her zaman" diyorum, çünkü ünlü lafın dediği gibi gerçekten de bugüne kadar gözlediğimiz gibi "Devletler her zaman devletlerin kucağında can vermektedirler!") "hükümet"siz Devlet olabilmeleri mümkün değildir; yani "Devlet"in bir "töz" olarak "kalıcı" bir varlığından söz edilemez.

Dolayısıyla, hele de bir demokraside, "hükümetler"in "geçici", "Devlet"in ise "kalıcı" olduğunu hatırlatmak hiç de demokratik bir refleks değildir. Zaten biliyorsunuz; bu "anafikir"in bazı yabancı dillere tercümesi mümkün bile değildir.


6 Haziran 2005
Pazartesi
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED