AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Futbol ve siyaset üzerine

Milli takım teknik direktörü Ersun Yanal istifa edecek mi acaba? Sebebi biliyoruz: Tek gollü bir gâlibiyetin yettiği kendi sahamızdaki Yunanistan maçından golsüz beraberlikle çıktık... 1-0'lık bir üstünlük millî takıma Berlin yolunu açacak, Ersun Yanal'ın adı da Türk Spor Tarihi'ne altın harflerle yazılacaktı. Olmadı, olamadı.

Maçı izleyenler aksayanın ne olduğunu hemen fark etmiştir: Güçlü bir gölcü eksikliği... "Hakan Şükür oynasaydı farklı olurdu" demek için futbolu bilmek veya Galatasaylı olmak gerekmiyor. Hakan'lı bir takımla sahaya çıksaydık, İnönü Stadı'ndan gâlip ayrılacağımıza kalıbımı basarım...

Galatasaylı bir dostum, "Ben bu akşam Yunanistan'ı tutuyorum" dediğinde, bazılarımız kaş çattı, lâf atan da oldu; ancak dostumun ne demek istediğini hepimiz anladık. Ersun Yanal'ın Hakan Şükür fobisi var ve bunu kendi meslekî kariyeri pahasına sahaya taşıyor.

Kendisini tanımam, bu sebeple bir futbolcuyu 'tarikatçı' diye hak ettiği bir konumdan uzak tutacak kadar 'bağnaz' mıdır gerçekten, bilmiyorum. Ersun Yanal gözüme öyle 'fanatik' bir kişi gibi de görünmüyor. Bu konu ne zaman açılsa, ben, "Muhtemelen sözünden çıkamayacağı birinin telkinidir" görüşümü beyandan geri durmuyorum. Şenol Güneş'e benzer bir telkinde bulunamayacak biri veya birileri, Ersun Yanal'ın sadece bu şartla millî takımın başına gelmesini sağlamışlarsa hiç şaşırmam...

Hakan onların gözünde 'kötü bir örnek' çünkü...

Hepimizin mağlubiyetin ve Berlin'i kaçırma ihtimalinin acısını duyduğumuz bir günde bu konuyu ele almamın sebebi son zamanlarda iyice depreşen futbol tutkum değil tabii ki... 'Hakan Şükür' ve 'Ersun Yanal' Türkiye'yi daha iyi anlamak için birer simge figür aslında: Bir tek golcü maçın seyrini müthiş etkileyebilir, 0-0 biten maçın skorunu yukarıya itebilirdi... Bu maçı kazanan Türkiye, dünya kupası için Berlin'e gitme iddiasını daha güçlü biçimde sürdürürdü... Ersun Yanal'ın kendisi de istediği sürece millî takımın başında kalabilirdi böylece... Ama görüyorsunuz, bunun tam tersi oldu: Hakan oynatılmadı, Türk millî takımı yenildi ve Berlin fırsatı heba edildi, Ersun Yanal da henüz gitmediyse bile mutlaka yolcu...

Spor insanları daha centilmen yapar; 'müsabaka' sırasında yaşanan hırçınlık sahada kalır ve sonrasında bütün sporcular birbirinin dostu, kardeşidir. Bu sebeple bir spor adamına en az yakışan özelliktir 'bağnazlık'... 'Bağnaz' sıfatını kullanmadan Ersun Yanal'ın tutumunu açıklamakta ise müthiş zorlanıyorum... Bir spor adamı, sadece takımına ve ülkesine değil kendisine de zararı dokunacak kadar dik kafalı nasıl olabiliyor?

Acaba benzer tutumlar başka alanlarda da yaşanıyor mu ülkemizde? Türlü sebeplerle önü kesildiği için başarısıyla Nobel ödülü alabilecek çapta bilimadamları üniversite dışı kalıyor mudur, sözgelimi? Sırf sahibinin eğilimleri sebebiyle dünyaya kafa tutabilecekken güç duruma düşmüş/düşürülmüş firmalar var mıdır? Eksikliğin kolayca hissedildiği, hatta "Bu adamdan yararlan" diye şartların bağırdığı ortamlar oluyor mudur, sırf o adamın/kadının düşünceleri yüzünden hak ettiği yere yaklaştırılmadığı ortamlar?

Aslına bakılırsa konunun bireyseli epey aşan yönleri de var.

Bazı gelişmelere baktığımda zihnime binlerce soru işareti üşüşebiliyor. Sırf iktidardaki parti başarılı olamasın diye çıkartılan sorunlar yüzünden ülkemizin neler kaybettiğini biliyor muyuz? Aynı soru şöyle de sorulabilir: Şimdilerde herkes Avrupa Birliği yanlısı görünüyor; ama acaba o AB yanlıları arasından bazıları, üyeliğin ülke ve insanları açısından yararlı olacağını bile bile, süreci olumsuz etkileme fırsatı ellerine geçince nasıl davranıyorlardır?

"Öyle şey olmaz" demeyin lütfen...

Önceki akşam, Avni Özgürel ile Ayşenur Arslan'ın TRT-1'deki 'Ne yapmalı?' programında özü ile sözü bir olmayanların AB sürecinde oynadıkları uğursuz role işaret ettim. "Türkiye'de AB yanlısı olması gerekenler bu yoldaki yürüyüşü engelleme çabasındalar" dediğimde itirazla karşılaştım. O itiraza cevap yetiştirmeme fırsat kalmadan, hemen bütün katılımcılar, kuşkucu soruya karşı benim yanımda yer aldılar... Eleştirdiğim durumu artık herkes görüyor çünkü...

Eskiden "Sen de aynı gemidesin" dendiğinde akan sular dururdu. Öyle ya, insan, battığında öleceğini bile bile içinde bulunduğu gemiyi batırır mı? Ancak artık işler öyle yürümüyor. Bir takım insanlar, sonunda büyük zararlar görüleceğini, kendi durumlarının da olumsuz biçimde etkileneceğini bile bile ters davranabiliyorlar. "Hakan Şükür kimliği belli bir sporcu, onu oynatırsam takım başarılı olur, ama Hakan'ın kimliği de meşrulaşır, en iyisi başarısızlığı göze alıp bildiğimdem şaşmayayım..." Böyle düşünebilenler ve davranabilenler çıkabiliyor...

Çok basit bir gözlemimi sizlerle paylaşabilirim: "Bugün Türkiye'de rahatsızlık veren yanlış uygulamalar bir anda ortadan kalksa, herkes insanca yaşama hakkına kavuşsa, ülkemiz daha müreffeh hale gelirdi" diye düşünüyorum ben. Hepimiz daha varlıklı ve mutlu olurduk. O yanlış uygulamayı yapan ve insanların önüne engeller çıkartanlar da daha mutlu ve daha varlıklı olurlardı. Kendileri de bunu bildikleri halde bir türlü farklılaşmayı düşünmüyorlar...

Ersun Yanal istifa etti mi?


6 Haziran 2005
Pazartesi
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED