T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
İ Z D Ü Ş Ü M 11 HAZİRAN 2006 PAZAR
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

YÖNETEN:
Abdullah MURADOĞLU

1978'de 'Genç Subaylar' ortalığı fena karıştırdı

"Atabeyler" grubuyla ilgili olarak başlayan tartışmaların benzeri 1978'de yaşandı. Ecevit, Başbakan'dı. Suçlanan grubun adı "Nasyonal Sosyalist Genç Subaylar" idi.

Türkiye uzun yıllardır, mafya-siyaset-ticaret saç ayağı içerisinde yer alan çetelerle uğraşıyor. Siyasal istikrarın devam etmesini menfaatlerine aykırı gören, içte ve dışta bazı güçlerin var olduğu bir gerçek. Son birkaç yılda, siyasi amaçları da olan pek çok çete operasyonu gerçekleştirildi. 1970'lerde de sağ yahut sol ideolojik görünümü altında çok sayıda çete faaliyet içerisindeydi. Geçtiğimiz günlerde Ankara'da bir operasyonda Atabeyler adı altında bir silahlı grubun ortaya çıkarılması 1978'deki bir başka olayla benzeşiyor.

AMERİKA, ÜSLERİ AÇMAK İSTİYORDU

Bülent Ecevit'in 1978'deki Başbakanlığı döneminde Doğu Perinçek'in Aydınlık gazetesinde, "Nasyonal Sosyalist Genç Subaylar" adlı bir cuntanın ordu içinde faaliyet gösterdiği iddiaları yer almıştı. Aydınlık gazetesi isimler de veriyordu. İddialara göre CHP Hükümeti'ni düşürmeyi amaçlayan cuntanın silahları bir askeri gemiyle Kıbrıs'tan getirilmişti. İddialar hükümet, muhalefet ve ordu cephesinde geniş yankı uyandırdı. Aydınlık'ın suçladığı isimler ortaya çıkarak, Hürriyet'e konuştular. Bu iddialar ortaya atılırken Türkiye siyasal şiddet olaylarının etkisi altındaydı. Ecevit'in Kontrgerilla iddiaları tartışılıyordu. 1974'deki Kıbrıs Harekatı'nın akabinde Amerika, Türkiye'ye ambargo uygulamış, Ecevit Hükümeti de Türkiye'deki Amerikan üslerinin faaliyetlerini durdurmuştu. 1978'de Amerika, üslerin yeniden açılması için kolları sıvamıştı.

ESRARENGİZ BOMBALAR

24 Eylül 1978 tarihli Hürriyet gazetesinin manşeti "Ambargonun kaldırılmasını sağlayan Amerikan gizli raporunu açıklıyoruz: Türkiyedeki üslerden vazgeçemeyiz" şeklindeydi. Sözkonusu raporda Sovyet Rusya'ya yönelik istihbarat için Türkiye'ye muhtaç olunduğu, bu yüzden üslerin açılmasının son derece önem arzettiği belirtiliyordu. Siyasal şiddet olayları Ecevit hükümetini köşeye sıkıştırmıştı. Sağda solda esrarengiz bombalar patlıyordu. Ekimin ilk haftasının ilk gününde Sirkeci Araba Vapuru İskelesi bekleme salonunda bir bomba patlamış, 13 kişi yaralanmıştı. Yaralılardan biri 17 yaşında bir inşaat işçisi olan Mevlüt Çelik'ti. Ayağı kopan zavallı işçi 10 saat yaşadıktan sonra ölmüştü. Aynı hafta MHP İstanbul İl Başkanı ve oğlu da silahlı saldırıya uğrayarak katledildi. Bu saldırının karşı şiddeti kışkırtmayı amaçladığı açıktı. Kör terör her gün can almaya devam ediyordu. Aydınlık'ın iddiaları bu sırada gündeme geldi. 5 Ekim'de Hürriyet'in manşeti: "Genç Subaylar adlı cunta oluşturdukları ileri sürülmüştü: Suçlanan Subaylar Ortaya Çıktı" başlığı taşıyordu. Sivil giyimli subaylar, yüzleri maskeli olarak fotoğraf vermişlerdi. Hürriyetin haber dili ise daha ilginçti. Aydınlık'ın cuntacılık ve karanlık işlere girmekle itham ettiği kişiler, sanki liseli mağdur gençler gibi sunuluyordu.

İLGİNÇ İDDİALAR

Hürriyet'e konuşanların isimleri Ömer Bilgen, Doğan Yıldırım, Mustafa Ruşen ve Kıbrıs'tan askeri gemiyle silah getirdiği ileri sürülerek açığa alınan Üsteğmen Halil Haskılıç idi. Aydınlık'ın iddialarını reddettikleri gibi, Savcılık, Valilik ve İçişleri Bakanlığı'na can güvenliklerinin korunması için başvurmuşlardı. (Aydınlık'ın suçladığı kişilerden Doğan Yıldırım, acaba sonraki yıllarda Ağca'nın hapis arkadaşı ve avukatı olan Doğan Yıldırım ile aynı kişi miydi? Ağca'nın firarıyla ilgili davada yargılanıp beraat eden Yıldırım, 12 Mart darbesinden önce Deniz Harp Okulu'ndan çıkarılmıştı. Yıldırım ismi geçtiğimiz yıllarda eski arkadaşı Sarp Kuray ile birlikte Kızılelma Koalisyonu olarak anılan cephede geçmişti.)

5 Ekim 1978 tarihli Hürriyet'te yer alan haber şöyleydi: Evlerinin arandığını ve sürekli gözaltında bulunduklarını ileri süren 4 genç, telefonlarının MİT tarafından dinlendiğini ve bunun haberleşme özgürlüğünü engelleme olduğunu belirttiler. Belge ve bilgilerin MİT tarafından Aydınlık gazetesine sızdırıldığını da iddia eden dört genç hiçbir partiye üye olmadıklarını, sadece Türk milliyetçiliği düşünüşünü benimsediklerini açıkladı. TSK içinde faaliyet göstermediklerini belirten dört genç, olaya süratle Genelkurmay Askeri Mahkemesinin el koymasını isteyerek 'Bizle birlikte ordunun da suçlama altında kalmasına göz yumulamaz' dedi. Kıbrıs'tan askeri gemiyle silah getirdiği ileri sürülerek açığa alınan üsteğmen Halil Haskılıç ise hakkındaki yayınlar için , 'olay mahkemededir. Yargılama bitmemiştir. Bu durumda beni nasıl suçlu ilan ederler' dedi. Cumhurbaşkanı Genelkurmay Başkanı ve Başbakana birer telgraf çeken dört genç olayın açıklığa kavuşturulmasını istedi. Başbakandan ise can güvenliklerinin sağlanmasını talep eden dört genç, aksi halde kendilerini koruyabilmek için tabanca ruhsatı verilmesini istedi."

HÜKÜMETE MUHTIRA

Ertesi gün Hürriyet'in manşeti "Genelkurmay Başkanı Evren Hükümetten orduya sahip çıkmasını istedi" idi. Haberin alt başlığı "Genelkurmay Başkanı bir gazetede çıkan yayınlar üzerine Hükümete muhtıra verdi" şeklindeydi. Yorumlara göre hükümette karanlık ellerin Türkiyeyi karıştırma faaliyetini hızlandırdığı görüşü yaygınlaşmıştı. Yanı sıra Ordu ve MİT ile ilgili yayınların TSK da huzursuzluğu arttırdığı belirtiliyordu. Sızan haberlere göre ordudaki huzursuzluk Genelkurmay tarafından hükümete bildirilmişti. 6 Ekim'de gazetelere yansıyan haberlere göre Evren, İstanbul'a giderek Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk ile 45 dakikalık bir görüşme yapmıştı. Türkiye'deki gelişmeler dışarda "Türkiye'de ihtilal havası esiyor" diye yorumlandı. 8 Ekim'de Adalet Partisi lideri Süleyman Demirel, Başbakan Ecevit'i eleştirerek, "Ordunun bugün içinde muvazzaf görev yapan mensupları ve emeklileri ya bizi koruyun ya da biz kendimizi koruyacağız demek zorunda kalmışlardır" diyordu. Demirel, Başbakan Ecevit'in daha önceki 'Kontrgerilla' iddialarını gündeme getirerek, Ecevit'i tutarsızlıkla suçluyordu. Olaylar sürerken ABD üslerinin faaliyete açılması konusu mesafe almış bulunuyordu. Demirel, "Amerika bir şey vermeden istediğini aldı" derken Hürriyet'ten Oktay Ekşi şöyle yazıyordu: "Hiç aklınıza gelir miydi AP'nin ve Demirelin ülkemizdeki ABD üslerinin açılmasına karşı çıkacağı, CHP'lilerin ise üslerin açılmasını savunacağı. Türkiye'miz böyledir. Hergün akıl almaz herşey burada olabilir."

DARBE DEMİREL'İ BULDU

Hürriyet, cuntacılıkla suçlanan kişilere adeta kolkanat gererken diğer taraftan da sayfalarını TİT(Türk İntikam Tugayı) adlı bir örgüte ve eylemlerine ayırıyordu. Gazete örgütün sağcı kimlikli hücre liderinin komando kıyafetiyle resimlerini yayınlıyordu. Ankara'da 7 TİP'li üniversite öğrencisinin kurşuna dizilerek öldürülmesi de aynı günlere denk düşüyordu. Bütün bu yaşananlar, bir eski generalin, "Askeri darbeyi 1980'den daha önce yapacaktık" dediği günlere denk düşmesi dikkat çekiciydi. Ne var ki darbe Ecevit'i değil, "Genç Subaylar" cuntasına mensup oldukları ileri sürülen kişileri savunmaya kalkışan Demirel'i buldu.

OSMANLI'DA BİLE ÇETELER MENFAAT ÇATIŞMALARININ PARÇASIYDI

Çeteler, Osmanlı döneminde bile Hükümetlerin başağrısıydı. Özellikle yabancı konsoloslukların ilgi alanı içindeki Ege'de eşkiyalık ve çetecilik, siyasi çekişmelerin, menfaat çatışmalarının uzantısıydı. Rumlar ve İngilizler, asayiş sorunlarını gündeme getirerek Osmanlı'yı olağanüstü önlemler alması ve Batı'nın denetimi altında idari refom yapması için sıkıştırıyorlardı. Amaç, dış müdahalelere zemin hazırlamaktı. Çakırcalı Mehmet Efe, Londra'da bile meşhurdu. Ege'de faaliyet gösteren yabancı şirketler ve bazı levanten aileler de Efe'yi destekliyorlar, hatta deyim yerindeyse yataklık ediyorlardı. Sabri Yetkin'in "Egedeki Eşkiyalar" başlıklı çalışmasına göre II. Abdulhamit'in son döneminde Ege bölgesinde Vali ile ordu komutanı iki ayrı güç haline gelmişti. Bu iki otoritenin görev ve yetki çatışması çözümü zor bir sorundu. Hükümet affettiği çeteleri, çete takibinde kullanıyordu. Affa uğrayan Çetebaşları, taslak çeteleri dağa çıkarıyor ve kendi adlarına faaliyette bulunmalarını sağlıyorlardı.

KAMİL PAŞA'NIN BAŞINI YEDİLER

Öte yandan çeteler, iktidar çatışmalarında rol oynuyorlardı. Mesala, Aydın Valisi Kamil Paşa'nın oğlu Sait Paşa'nın Çakırcalı ile ortak olduğu, çetenin vurgunlarından komisyon aldığı, çetelere karşı alınan tedbirleri onlara bildirdiği, yakalanan çetecileri ise rüşvetle serbest bıraktırdığı iddia ediliyordu. Kamil Paşa ise Jandarma Takip Kumandanı Arnavut Kara Sait Paşa ile olan çatışmasını siyasal çıkarlara bağlıyordu. Rakibi olan Sadrazam Arnavut Ferit Paşa vilayette eşkiyalığın sürekli artması için bir takım entrikalar çeviriyordu. Buna göre Kara Sait Paşa, Sadrazam'dan gizlice aldığı emri uygulayarak afta bulunan Çakırcalıyı yeniden eşkiyalığa dönmesi için kışkırtmıştı. Sonuçta Çakırcalı Mehmet Efe dağa çıkmış, eşkiyayı takiple görevli Kara Said Paşa ise çeteleri bertaraf etmeye yönelik çalışmalarda bulunmamıştı. Böylece asayiş iyice bozuluyor, Kamil Paşa, vilayette eşkiyalığın önlenememesi ve bu yüzden yabancı ülke müdahalesinin gündeme gelişi nedeniyle valilik görevinden azlediliyordu.


  • Abdullah Muradoğlu: Kraliyet Astronomları ve Komplo Teorileri

      DİĞER YAZILAR
  • Berlinli gençlerin gözü Türkiye'de
  • 'Parlamento yangını' Hitler'in işine yaradı
  • Casus Lavrens'in Tecavüz yalanı
  • 'Deniz Gezmiş'lerin idamında CHP'lilerin de payı var
  • Allah, 'Müslüman Türkiye' sözümden geri döndürmesin
  • 'Kırmızı Kitap' Soğuk Savaş'ın mirasıydı
  • 31Mart'ın mürtecileri arasında kimler vardı?
  • CHP'liler Atatürk'ün Mareşaline kin kustular
  • Payitaht Bursa'da Osmanlı coşkusu
  • Fişlemelerle geçti beyhude ömrümüz
  • MASON İHTİLALCİLER Çırağan Sarayı'nı bastı
  • Başı belaya giren üstad-ı azam Paşakay, Enver Paşa ailesinden
  • 1977'de Şemdinli'yi andıran iddialar bir paşayı yerinden etti
  • Atatürk Osmanlı mirasını gözetiyordu
  • Ecevit, Yaser Arafat'ı Başbakanlık'ta karşılarken Baykal Enerji Bakanı'ydı
  • Sultan İkinci Abdulhamit, Hz. Peygamber'e hakaret edilince aslan gibi kükredi
  • 55 yıl önce CHP'nin mal varlığına el kondu
  • 1926'daki eylem Türkçe namaz içindi
  • Demirel rejimi yıkacakmış!
  • Org. Faruk Gürler kahrından öldü
  • Atatürk ve silah arkadaşlarının arasına girdiler
  • Atatürk 1923'te islami tesettürü savunuyordu
  • Dünkü zihniyet devam ediyor
  • Geri dön   Yazdır   Yukarı


  • ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
    Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
    Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi