T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
İ Z D Ü Ş Ü M 18 HAZİRAN 2006 PAZAR
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

YÖNETEN:
Abdullah MURADOĞLU

Yeniçeriler 180 yıl önce son kez kazan kaldırmıştı

Osmanlı ordusunun gözbebeği olan Yeniçeri ocakları özünden saparak siyasi ve ekonomik çıkar çatışmalarının parçası haline gelince kanlı şekilde ilga edildi.

Osmanlı Devleti'nin kuruluş döneminden itibaren en köklü, en temel askeri birimi olan Yeniçeri Ocakları 15 Haziran 1826'da son kez kazan kaldırarak isyan etmişti. Sultan II. Mahmut döneminde Yeniçeri Ocakları kanlı bir şekilde yok edildi. Yeniçeri Ocakları 17 Haziran 1826'da çıkarılan bir Hatt-ı Hümayun'la tarihe karıştı. Altıbin kişinin ölümü ve 20 bin Yeniçeri'nin sürgün edilmesiyle sonuçlanan olay, resmi tarihçiler tarafından "Vaka-i Hayriye (Hayırlı Vaka)" olarak nitelendiriliyor. Yeniçeri Ocakları'yla birlikte dergah ve tekkeleri kapatılan Bektaşiler ve başta Reha Çamuroğlu olmak üzere bazı modern tarihçiler ise 1826 Olayı'nı farklı bir şekilde yorumlayarak "Vaka-i Şerriye(Kötü Vaka)" diyorlar.

'EŞKİNCİ TALİMİ' KIZDIRDI

Osmanlı Devleti'yle birlikte anılan ve devşirme usulüyle işleyen Yeniçeri Ocakları, çözülüş döneminde yozlaşarak işlevini yitirmişti. Bugünkü Aksaray civarında konuşlandırılan Yeniçeri Ocakları, iktidar ve siyasi çıkar savaşlarının bir parçası olmuştu. Sultan Genç Osman ve Sultan III. Selim Yeniçeriler tarafından öldürülen Sultanlardan sadece ikisi. Yeniçeriler, ilk olarak kışlalarına en yakın olan Aksaray'daki Et Meydanı'nına Ocak kazanlarını götürmek suretiyle isyan ettiklerini ilan ederlerdi. Kazan Kaldırma, Yeniçeri adetlerinden günümüze kalan deyimlerden biri. Yeniçeri Ocakları'nı kaldırmak amacıyla Nizam-ı Cedit'i kuran Sultan Üçüncü Selim, 1808'deki Yeniçeri isyanı sırasında öldürülürken, Şehzade İkinci Mahmut son anda hayatını kurtarabildi. Yeniçeri Ocakları, çetelerin oyuncağı oldu. Ruscuk Ayanı Alemdar Mustafa Paşa'nın himaye ettiği Şehzade Mahmut tahta geçtiğinde, sadece Saray'a değil İstanbul halkına da korku salan Yeniçeri Ocakları'nı kaldırmak eğilimindeydi. Sekban-ı Cedit adıyla yeni bir askeri teşkilat kuran Alemdar Mustafa Paşa'nın Yeniçeriler tarafından öldürülmesinin ardından bu fikir kafasında yer etmişti. Askeri ve mülki erkan ile ulemanın desteğini alan Sultan Mahmut, Yeniçeri Ağaları'nın da onayıyla, Avrupai tarzda talimli, modern bir askeri sınıf teşkili için Eşkinciler'i kurdu. Başlarına gelecek tehlikeyi sezen Yeniçeriler, Eşkinciler'in 11 Haziran'da talime başlaması üzerine harekete geçtiler.

'TESTİYE KURŞUN ATARIZ'

15 Haziran günü Yeniçeriler kazanlarını Et Meydanı'na götürerek isyan ettiler. Yağma hareketlerinden Sadrazamın konağı da payını aldı. İsyancılar Saraya haber göndererek, "Biz bu talimi istemiyoruz. Eski usulümüz testiye kurşun atmak, keçeye pala çalmaktır. Bu usule bağlı kalmak istiyoruz. Talim işini kararlaştıranların kellelerini istiyoruz" dediler. Sultan Mahmut, Sadrazam Mehmet Selim Paşa, vezirleri, din adamlarını, humbaracı, lağımcı, topçu ve donanma mürettebatını topladı. Ulema, Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması ve isyancılara karşı savaşılması için fetva verdi. Sultan II. Mahmut kısa bir tereddütün ardından gözyaşları içinde Sancak'ı Şerif'i çıkararak Sadrazam'a verdi. Topkapı Sarayı'nda Kutsal Emanetler arasında yer alan Hz. Muhammed (S.A.V)'a ait Sancak, tekbirlerle Sultan Ahmet Camii'ne getirildi. Sancağın çıkarıldığı ve isyancılara savaş açıldığı ilan edildi. Sultan Ahmet Camii ve etrafı Yeniçerilere karşı savaşmak isteyen halkla doldu. Aksaray, Beyazıt, ve Divanyolu'nda çarpışmalar çıktı.

SANCAK-I ŞERİF ÇIKINCA...

Yeniçeriler Sancak-ı Şerif'in çıkarılması üzerine herşeyin bittiğini farkedip kışlalarına çekildiler. Sultan'a bağlı kuvvetler Yeniçeri Kışlalarını top ateşiyle tarumar etti. Kaçmaya çalışan yeniçeriler kılıçtan geçirildi. Asilerin elebaşları yakalanıp ipe çekildi. İsyânın bastırılmasıyla Sadrâzam ve Şeyhülislâm, Sancak-ı şerîfi Sultanahmed Câmii'nden alarak tekbir ve tehlîl ile Topkapı Sarayına getirdiler. Sancak-ı şerîfi karşılayan Sultan Mahmut, sancağı Bâbüssaâde çatısı altında kurulan taht yerine dikti. Muhteşem bir merâsimin ardından 17 Haziran 1826 günü Şeyhülislâm Tahir Efendi'nin de fetvasıyla Yeniçeri Ocağı lağvedildi. Sultan Mahmûd bir Hatt-ı Hümâyun'la bunu ilan etti.

Yeniçerilerin narına Bektaşiler de yandı

Yeniçeri Ocakları kaldırıldıktan sonra Bektaşi Tekkeleri de kapatıldı. Gerekçe, Bektaşilerin Şer-i Şerif'ten uzaklaşmaları. Oysa asıl neden siyasi idi. Hacı Bektaş Veli, Yeniçeri Ocakları'nın Piri kabul ediliyordu. Ocak ile Bektaşi Şeyhleri arasında yakın ilişki vardı. Vaka-i Hayriye sonrasında birkaç Bektaşi Şeyhi idam edildi, yüzlercesi sürgün edildi. Tekkelerin mal varlığı müsadere edildi. Bektaşiler için gizlilik devresi başladı. Sultan Abdulmecit döneminde baskı gevşedi. Kendisi de Bektaşi muhibbi olan Sultan Abdulaziz döneminde ise rahata kavuştular.

MASON DERVİŞLER

Tekkeleri kapatılınca Bektaşiler Mason Locaları ile işbirliği içine girdiler. Pek çok Bektaşi şeyhi Mason oldu. İrene Melikoff'a göre Bektaşiler kendilerini korumak için masonluğa girdiler. Hatta Bektaşilik masonluk ritüellerinden etkilendi. Üçler Beşler Yediler kavramı Masonluktan girmedir. Bektaşiler, sonraki dönemlerde Genç Osmanlılar, Jöntürkler ve İttihat-Terakki içinde etkin rol oynadılar. Ahmet Rıza, Ahmet İzzet Paşa, Ali Rıza Paşa, Gazi Ahmet Muhtar Paşa, Şeyhulislam Ürgüplü Hayri, Tunuslu Hayrettin Paşa, İbrahim Temo, Mithat Şükrü Bleda, ünlü Teşkilat-ı Mahsusacılar Yakub Cemil , Ömer Naci ve Atatürk'e suikast davasında idam edilen Dr. Nazım Bektaşi'ydi. Kemal Derviş'in amcası Asaf Derviş Paşa ve eski Başbakanlardan Recep Peker Bektaşi idi. Hem Mason hem Bektaşi olan ünlüler arasında Şeyhülislam Musa Kazım Efendi, Bektaşi Şeyhi Mehmet Ali Erel Baba, Ziya Paşa, Namık Kemal, Rıza Tevfik Bölükbaşı, Prens Sabahattin, Talat Paşa, Cemal Paşa ve Kara Vasıf da var.


  • Abdullah Muradoğlu: Vaka-i Hayriye yeni bir asrın başlangıcı

      DİĞER YAZILAR
  • 1978'de 'Genç Subaylar' ortalığı fena karıştırdı
  • Berlinli gençlerin gözü Türkiye'de
  • 'Parlamento yangını' Hitler'in işine yaradı
  • Casus Lavrens'in Tecavüz yalanı
  • 'Deniz Gezmiş'lerin idamında CHP'lilerin de payı var
  • Allah, 'Müslüman Türkiye' sözümden geri döndürmesin
  • 'Kırmızı Kitap' Soğuk Savaş'ın mirasıydı
  • 31Mart'ın mürtecileri arasında kimler vardı?
  • CHP'liler Atatürk'ün Mareşaline kin kustular
  • Payitaht Bursa'da Osmanlı coşkusu
  • Fişlemelerle geçti beyhude ömrümüz
  • MASON İHTİLALCİLER Çırağan Sarayı'nı bastı
  • Başı belaya giren üstad-ı azam Paşakay, Enver Paşa ailesinden
  • 1977'de Şemdinli'yi andıran iddialar bir paşayı yerinden etti
  • Atatürk Osmanlı mirasını gözetiyordu
  • Ecevit, Yaser Arafat'ı Başbakanlık'ta karşılarken Baykal Enerji Bakanı'ydı
  • Sultan İkinci Abdulhamit, Hz. Peygamber'e hakaret edilince aslan gibi kükredi
  • 55 yıl önce CHP'nin mal varlığına el kondu
  • 1926'daki eylem Türkçe namaz içindi
  • Demirel rejimi yıkacakmış!
  • Org. Faruk Gürler kahrından öldü
  • Atatürk ve silah arkadaşlarının arasına girdiler
  • Atatürk 1923'te islami tesettürü savunuyordu
  • Dünkü zihniyet devam ediyor
  • Geri dön   Yazdır   Yukarı


  • ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
    Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
    Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi