T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
O K U R S Ö Z C Ü S Ü | 12 HAZİRAN 2006 PAZARTESİ | ||
|
Bu haber, Rumeli'deki Müslümanların önemli bir kısmını oluşturan Çingenelerle ilgili. Rumeli'yi anlamaya ve anlatmaya ihtiyacımız var. Çünkü onlara çok borçluyuz. Peki, Rumeli'yi anlarken, Çingeneler'i ihmal edebilir miyiz?
Geçen hafta, Yeni Şafak'ın 2. sayfasında güzel bir haber vardı. Haberin başlığı 'Rumeli'nin esmer Müslümanları'ydı ve 2. sayfanın yarısını kaplıyordu. Deniz Feneri Derneği, Makedonya'daki Hamidiye Medresesi'ni restore etmişti. Muhabirimiz Recep Yeter, medresenin açılışı için oraya gitmiş ve Balkanlar'ın çok az konuşulan bir yönünü görmüştü. Makedonya'da, kimilerinin 'Roman' kimilerinin 'Çingene' diye adlandırdığı insanlar vardı. Recep Yeter, haberde, Hamidiye Medresesi'nin açılışını anlatmıştı. Ama, Recep'in 'esmer Müslümanlar' diye adlandırdığı 'Çingeneler' daha dikkat çekici bulunduğu ve daha az bilindiği için, haberin gövdesini bu konu oluşturmuştu. Değerli okurumuz, Balkanlar konusunda ciddi akademik çalışmaları olan Yıldırım Ağanoğlu, haberde bazı hatalar gördüğünü yazıyor. Bunlardan birincisi, medresenin açılışına çok az yer verilmesi. Sayfaya baktığımda, bu konuda büyük bir eksiklik görmedim. Medresenin açılışı, fotoğrafıyla birlikte 3 sütuna 20 santimlik bir alan işgal ediyor. Ayrıca, 'haberin gövdesi' dediğim bölümde de, medrese açılışından söz ediliyor. Mamafih, Hamidiye Medresesi ile ilgili haber önceden verilip, 'esmer Müslümanlar' konusu ayrı bir günde işlenseydi, Ağanoğlu'nun işaret ettiği eksiklikler bir ölçüde bertaraf edilebilirdi. Ağanoğlu'nun dikkat çektiği asıl nokta, haberde 'Müslüman Çingeneler' olgusuna daha fazla yer verilmesi. Şöyle diyor Ağanoğlu: "Eğer birilerini incitmek istemiyorsanız, öne çıkarılması gereken en son konu, bu sizin yaptığınız olabilirdi. Rumeli adını keşke esmer vatandaşlarla birlikte anmasaydınız." Burada bu konuyu ele almamın sebebi, değerli araştırmacı Ağanoğlu'na cevap bulmak değil, Yeni Şafak'ın bir yanlışı varsa yanlışını, bir doğrusu varsa doğrusunu ortaya koymak. Bu yüzden çerçeveyi genişletiyorum. Yeni Şafak'ta, bir kaç hafta önce Ağanoğlu'nun kaleme aldığı Sancak referandumu ile ilgili yazı dahil, Rumeli'yi anlatan sayısız yazı, haber yayımlanmıştır. Bu haber ve yazıların tamamı, olaya Ağanoğlu'nun baktığı perspektifle yaklaşmıştır. Sadece, Recep Yeter'in bu haberinde farklı bir boyuta yer verilmiştir. Rumeli'yi konuşurken, 'esmer Müslümanlar'ı konuşmamak bir eksikliktir. Ben şimdi düşündüm, o insanlardan biri, Yeni Şafak'ın yayımladığı belki yüzlerce belki binlerce Rumeli'ye dair yazı ve habere bakarak, "Kardeşim, iyi de, Rumeli'de biz de varız, bizi niye hiç yazmıyorsunuz' dese ne diyeceğiz? Ben hemen şunu söylerim: Evet haklısınız, Rumeli'de sizler de varsınız, sizi görmemek hatadır. Sadece 'onlar ne der' diye değil, sosyolojik bir gerçeklik olarak da, herkesi dikkate almamız gerekir, diye düşünüyorum. Rumeli, Saru Saltuklardan beri, yani neredeyse sekiz yüz yıldır, büyük bir 'emanet'i taşıyor. Özellikle son üç yüz yıldır, taşıdığı emanetin bedelini de en ağır şekliyle ödüyor. Biz, oradaki Müslümanların hepsine, -Türkler'e, Boşnaklar'a, Arnavutlar'a, Pomaklar'a, Çingeneler'e Tatarlara ve diğerlerine- borçluyuz. Borçlu olan biz olduğumuz için, onlara yardım ettiğimiz zaman, bize minnet etmelerine gerek yok. Haberdeki 'teknik' hatalara gelince... Bu hatalar yapılmamalı. Muhabirler, haberi yazarken, daha özenli olmalı. Evet, bir bilimadamı gibi, enine boyuna araştırmaya vakitleri olmayabilir, ama hiç olmazsa bir kitaba bakarak, bir telefonla, interneti tarayarak önlenebilecek yanlışlardan kurtulabilseler! Değerli araştırmacı-yazar Ağanoğlu'na yakın ilgisi sebebiyle teşekkür ediyorum. 'Bunu da mı YÖK engelliyor?'
Yeni Şafak okurları, gazetelerinin İmam-Hatip okulları konusundaki dikkatini bilirler. Hem bu okulların, hem de diğer meslek okullarının mağduriyetlerinin defalarca manşetlerden verildiğini hatırlarlar. Bu yüzden de, İmam-Hatip camiasının haberlerinin kendi gazetelerinde hakkıyla verilmesini isterler. Verilmediği zaman da, haklı olarak üzülürler. Dr. Habibullah Aktaş'ın mektubu,bu gerçeği çok yalın bir dille anlatıyor. Şöyle diyor Dr. Aktaş: "Ben bir Yeni Şafak okuruyum. İmam-Hatip mezunuyum. Doktorum. Çocukluğumdan beri gazete okurum. Her köşesine bakarım. Şu anda 4 gazete 2 dergiye aboneyim." "Geçen pazar Ankara'ya İmam-Hatip Kurultayı'na gittim. Ertesi gün gazetenizde doyurucu bir haber bekledim. Hayal kırıklığına uğradım. Canım sıkıldı. Yeni Şafak'tan kurultay hakkında kapsamlı bir haber verir diye bekledim. Ama yanıldık. Okur kitleniz bunu haketmiyor. Bunu da mı YÖK engelliyor? Sizden açıklama bekliyorum." Dr. Aktaş'ın sözünü ettiği haber, Yeni Şafak'ta yer alıyor. Kısa bir haber de değil, fotoğraflı, ortadan biraz daha uzun bir haber olarak verilmiş. Ama, Aktaş'ın işaret ettiği gibi, 'doyurucu' değil. Geniş bir camiayı ilgilendiren bir kurutay, daha zengin, daha ilgi çekici ayrıntılar ve fotoğraflarla işlenebilirdi. Araştırdım. Gördüm ki, haberin geldiği gün içindeki 'iletişim' eksikliği sonucu, adeta haberi atlamışız. Ne yazık ki, sık olmasa da haberleri hakkıyla değerlendiremediğimiz zamanlar oluyor. Yeni Şafak'ın bu tür haberler konusundaki hassasiyetini bir kez daha teyid ediyorum. Sayın Aktaş'a uyarıları için teşekkür ediyorum. Keşke faizler yüzde sıfır olsa Ekonomi 'sütliman'ken faizleri yüksek tuttu diye Serdengeçti'yi eleştiren Yeni Şafak'ın, Durmuş Yılmaz yönetiminin dalgalanan piyasayı faiz artışıyla kontrol etme çabasını soğukkanlı bir üslupla verdi. Neden?
Faizin iyi mi kötü mü olduğunu en iyi o faizleri ödeyenler bilir. Bir dostum, yıllarca önce bir miktan kredi almış ve o krediyi ödemek için imanı gevrediği sıralarda bana, "Yusuf" demişti, "Faizin haram olduğunu şimdi anladım." Burada konumuz, faizin fıkhi yönü değil. Bu konulara vukufunu herkesin çok iyi bildiği Hayreddin Karaman Hoca, geçen hafta faizi anlatmıştı. Benim yeniden fikir beyan etmeme gerek yok. Zaten, geçen hafta "Din konusunda bilen de bilmeyen de hüküm veriyor" diye şikayet eden ben değil miydim? Bizim konumuz, Merkez Bankası'nın faizleri. Malum, enflasyon yüzde 6-7 civarında dolaşırken ve ekonomi 'sütliman'ken, Merkez Bankası'nın faizleri yüzde 15-16 civarındaydı. Biz de zaman zaman, bu aşırı faiz hadlerinin ekonomide üreten sektörleri kısıtladığını, yerine göre kilitlediğini anlatan manşetler atmıştık. Sonra, Merkez Bankası Başkanı değişti. Yeni Şafak'ın zaman zaman 'niye faizleri yüksek tutuyor' diye sorguladığı Süreya Serdengeçti'nin yerine Durmuş Yılmaz geldi. Durmuş Yılmaz geldikten bir süre sonra da, hem uluslararası piyasalardaki dalgalanmalar hem de içeride siyasi kriz üretmeye uğraşan, milleti ancak kendilerine köle yapmak için seven muhitlerin çıkardığı gürültüler yüzünden iç piyasada döviz fiyatları yükseldi, 'sıcak para'nın sahipleri tedirgin oldu. Bunu üzerine Merkez Bankası Para Kurulu olağanüstü toplantı yaptı ve faizleri 1,75 oranında yükseltmeye karar verdi. Biz de bu haberi, 'şok artış' başlığıyla verdik. Bir gün sonra da, Merkez Bankası Başkanı'nın konuşmasını ve piyasa aktörlerin faiz artışı konusundaki beyanatlarını haber yaptık. Vay efendim sen misin yapan! İkitelli'nin ofsayttan gol atmaya meraklı akl-ı evvelleri kaleme sarıldılar. (Bunlar, golleri hep ofsayttan atarlar ve attıkları golleri kendileri tescil ederler. Sadece millete yutturamazlar.) Niye vaktiyle Serdengeçti'yi faizleri düşürmüyor diye eleştirmişiz de Durmuş Yılmaz'a bir şey dememişiz. Efendim, arzedeyim. Serdengeçti, faiz hadlerini yukarıda tutarken eleştirmekte haklıydık. Serdengeçti, ekonominin 'sütliman' olduğu üç yıllık süre içinde faize kıyıp iki puan daha indirebilseydi, Haziran ayındaki dalgalanmada faizi arttırmak yine gerekebilirdi. Ama, o artışla bile, faiz yüzde 13-14 civarında kalırdı. Durmuş Yılmaz, fırtınaya yakalandı ve başkanlığı henüz çok taze iken başında bulunduğu kurumun 'para kurulu' faizleri arttırmaya karar verdi. Eğer, ekonomide bu tür bir dalgalanma yokken faiz arttırsaydı, Yeni Şafak, Serdengeçti için yazdıklarını, Durmuş Yılmaz için yazmaktan geri kalmazdı.
NEJDET KILIÇ
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |