T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
D Ü Ş Ü N C E   G Ü N D E M İ 13 MAYIS 2006 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

YÖNETEN:
Yusuf KAPLAN


Yeni bir andıç örneği: 31 MART SKANDALI

Neresinden bakarsak bakalım, 31 Mart olayını resmî tezler ve iddialara göre yorumlamanın hiçbir mantığı yoktur. Ama 31 Mart olayı, hâlâ ille de resmî tez ışığında yorumlanmakta ısrar ediliyorsa, bu, yeni 31 Martların kapıda olduğu anlamına gelir.

  • CAHİT SUCİ (*)
    Yakın tarihimize kara bir leke olarak geçen "andıç olayı"nın yıldönümünde, yalan haber üretme, dolayısıyla psikolojik savaş yöntemlerinin yine hız kazandığı gözleniyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kritik önemi nedeniyle bu tür dezenformasyon girişimleriyle toplumda yeni gerilimler yaratılmaya çalışıldığını söylemek, sanırım abartılı olmaz.

    OYUNA GELMEMEK İÇİN...

    Burada Şemdinli skandalı ve 31 Mart Skandalı gibi olayları, yeni andıçlar olarak görebileceğimizi düşünüyorum. O yüzden geçtiğimiz günlerde düşük ölçekli de olsa bir gerilim yaratan 31 Mart skandalı yeniden hatırlamak ve önümüzdeki süreçte bu tür skandalların daha fazla sahneye konulacağını hatırlatarak, tarihteki 31 Mart olayının iç yüzünü, gerçek boyutlarını ve "aktör"lerini iyi bilmemiz gerektiğini vurgulamak istiyorum.

    "Size bir haber ge(tiri)ldiğinde acele etmeyin, araştırın" anlamındaki emr-i ilâhîsi sosyal, siyasal ve ekonomik hayatta son derece önemli bir denge unsurudur. Ulaşan bir haberin doğruluğu araştırılmadan harekete geçilmesi, arzu edilmeyen olayların başlangıcı anlamına gelir. Telafisi mümkün olmayan acılar doğar. Kargaşa ortamının haksızlıklara, zarar-ziyana, hatta yeni gerilimlere yol açması önlenemeyebilir. Bu nedenle, toplumda sorumluluk bilincinin aslâ zaafiyet göstermemesi gereken kişi ve kurumların, yayınlanan haberleri, estirilen yapay gerilim ortamları dikkatli bir gözle incelemelerini, araştırmalarını salık veren bu denge unsuruna çok hassas olmaları gerekir.

    Ortaya attığı yalanın nerelere varacağı bilinciyle hareket eden art niyetli insanların dumanlı havayı sevdikleri bilinen bir gerçektir. Bu ruh haletine sahip insanlar, çıkarlarını zedeleyeceği düşüncesiyle, istikrarlı ortamları "sevmezler"; istikrarı bozacak ortamları ararlar; o yüzden diğerlerinin mutlu olmasından, toplumun huzur ve refah içerisinde yaşamasından rahatsız olurlar. Bu tür insanların hayat felsefeleri, ne yazık ki, çıkarlarını pekiştirecek ortamlar ve fırsatlar oluşturmaktır. O yüzden, yaşamaları için teneffüs ettikleri hava, dumanlı ve puslu havadır.

    Geçtiğimiz günlerde bir gazetenin sür manşetten verdiği bir haberi hatırlayalım. Haberde şöyle deniyordu: "İstanbul Üniversitesi'ne bağlı Ali Yücel Eğitim Fakültesi'nde 31 Mart Olayı kutlandı." Haberin ardından, doğruluğu araştırılmadan üzerlerinde sorumluluk taşıyan siyasetçi ve yazarların açıklama ve yorumları gerginlik doğuracak boyutta gelişti. Aslında haber ve sonrası çok alışageldiğimiz bir "kriz klasiği"nden başka bir şey değildi. Böyle bir haberin çıkışı, besbelli ki, açık ve berrak havanın karartılmasına yönelik nokta atışlarından biriydi.

    31 Mart Vak'ası sıradan ve basit bir olay değildir. Tarihimizde derin izler bırakmıştır. Olayı çıkaranlar ve olaydan faydalananlar açısından bakıldığında birçok tez ileri sürülür.

    31 MART OLAYI TEZLERİ

    Birincisi, Sultan II. Abdulhamid'in sorumlu olduğu iddiasıdır. Resmi tarih başta olmak üzere birçok tarihçi onu sorumlu tutmaktadır. Ancak olayın sistematik olmayışı, başsız ve hedefsiz oluşu onun sorumlu tutulmasını yersiz kılmaktadır. Şunu da söylemek lazım ki, II. Abdulhamid bu olayın sonuçlarından yararlanarak gücünü artırmıştır.

    İkinci sorumlu tutulan Volkan Gazetesi sahibi ve "İttihad-ı Muhammedi Cemiyeti" kurucusu Derviş Vahdeti'dir. Bunun sebebi ise Volkan Gazetesi'nde çıkan dini içerikli yazı ve yorumlardır. Volkan Gazetesi, dini içerikli yazılar yayımlamakla birlikte meşrutiyete karşı değildir. Paradoksal olan ve atlanan asıl önemli noktalardan biri de, Vahdeti ve Volkan Gazetesi "istibdat" karşıtı olmasıydı.

    Üçüncüsü, olayların Ahrar Fırkası tarafından organize edildiği iddiasıdır. Bu iddia, olayın arkasında Prens Sabahattin'in varlığını sözkonusu etmekteydi. Prens Sabahattin'in o dönemdeki en önemli özelliği, adem-i merkeziyetçi bir anlayışı dillendirmesi, İttihat ve Terakki'ye muhalefet etmesiydi. Ancak ne var ki, olaydan sonra zararlı çıkanların başında o gelmekteydi.

    Dördüncüsü ise, İttihat ve Terakki'nin "tezgâhladığı" iddiasıdır. Buna göre, İttihat ve Terakki Cemiyeti olay öncesinden haberdardır ve bu olayı bahane ederek muhalif grupları tasfiye etmek için ayaklanmaya göz yummuştur. İngiliz Gizli Servisi'nin tahrikleri sonucu İttihatçılar, Avcı Taburları'nın gergin durumunu fırsat bilerek , onlara mensup askerlerin silahlarını patlatmışlar, böylece başlarında subay bulunmayan askerler isyan etmiştir. Anlaşılacağı üzere İngilizler olayın doğurucu etkeni olarak görülmektedir.

    31 Mart Vak'ası sonrasında İttihat ve Terakki, ülkenin tek hâkim gücü olmuştur. Bu olay sonuçları itibariyle İttihat ve Terakki'nin işine yaramıştır.

    YENİ ANDIÇLARA DİKKAT!

    31 Mart Olayına bir irtica ayaklanması olarak bakmak bir bakış yanılmasının çok ötesinde bir yer tutar. Bu olayı hiçbir aklı başında Müslüman kutlama cehaletinde bulunamaz. Çünkü kutlanmasını gerektirecek hiçbir yanı yoktur. Kaldı ki, bu olayda yumruğu yiyen kendisidir. Ancak mazoşist bir ruh yediği yumruktan haz alır.

    Neresinden bakarsak bakalım, 31 Mart olayını resmî tezler ve iddialara göre yorumlamanın hiçbir mantığı yoktur. Ama 31 olayı, hâlâ ille de resmî tez ışığında yorumlamakta ısrar ediliyorsa, bu, yeni 31 Martların kapıda olduğu anlamına gelir. O yüzden, yeni puslu havaların icat edilmeye çalışıldığı bir zaman diliminde, yeni andıçlara karşı bilinçli olmak ve haberleri, dikkatle incelemek zorundayız. İktidara da burada önemli görevler düşüyor: İktidar, yeni andıçlar, yeni 31 Mart skandalları konusunda halkı uyaracak, müteyakkız kılacak açıklamaları ihmal etmemelidir.

    (*)Cahit Suci, eğitimci, yazar.

    Geri dön   Yazdır   Yukarı


  • ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
    Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
    Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi