T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
O K U R   S Ö Z C Ü S Ü 24 NİSAN 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Yusuf Ziya CÖMERT

31 Mart haberleri belki 1 NİSAN ŞAKASIDIR

Size yol soran birine yolu yanlış tarif ederseniz, eğer aranızda 'şaka'yı bu kadar ileri götürmenize yetecek bir samimiyet yoksa, o insana saygı duymuyorsunuz demektir. Gazeteyle toplum arasındaki ilişkiyi, buna kıyas edebiliriz

Temel ile Dursun, banka soymuşlar. Paraları alıp, ıssız bir yere gitmişler. Sonra Temel, "Hadi sayalım şu paraları" demiş. Dursun, üşenmiş. "Boşveeer, saymayalım", demiş, "Nasıl olsa yarın gazeteler kaç para çaldığımızı yazacak."

"Olmaz", demiş Temel, "Parayı sayacağız. Gazetelerin yazdığı birbirini tutmaz."

Doğru, gazetelerin farklı bakış açıları vardır, yazdıkları birbirini tutmaz. Ama, fıkradaki "Temel"in söylediği, gazetelerin 'masum' yanılmalarına örnek olabilir. Böyle yanılmalarda 'kasıt' yoktur. Bir muhabirin, bilgiyi eksik alması, ya da kaynağın eksik, yetersiz bilgi vermesi, gazetenin yanılmasına ve istemeyerek okurlarını da yanıltmasına sebep olabilir.

Bir de bile bile yanıltmalar var. Size yol soran birine yolu yanlış tarif ederseniz, eğer aranızda 'şaka'yı bu kadar ileri götürmenize yetecek bir samimiyet yoksa, o insana saygı duymuyorsunuz, onun kişiliğini küçümsüyorsunuz demektir. İnsan insana ilişkide, 'yanıltmak' böyle yorumlanır.

Gazeteyle insan, gazeteyle toplum arasındaki ilişkiyi, buna kıyas edebilir miyiz? Yani okuyucusunu yanıltan gazetelerin, ya okurlarıyla çok samimi olduklarını, şaka yaptıkları, ya da okurlarına saygı duymadıklarını düşünebilir miyiz?

Bana sorarsanız, gazeteler, haberin ya da olayın kendisi öyle gerektirmediği halde, okurlarını farklı bir yöne sevketmek için haberin kimyasını bozuyorsa, bu kıyasın uygun düşeceğini söyleyebiliriz.

Geçen hafta birkaç gazetede Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi kantininde bir grup öğrencinin, Abdülhamid döneminde vaki olan 31 Mart isyanını kutladığına dair bir haber vardı. Bu gazetelere göre, öğrenciler, Mart'ın 31'inde, 31 Mart vakasını kutlarken Kur'an okumuşlar ve kantindeki bazı kız öğrencilerin başlarını zorla örttürmüşlerdi.

Haberi gördüğümüzde, garipsedik. Memleketimizde, askeri darbe yıldönümünü bayram ilan etmek gibi garip adetlerin icad edildiğini biliyorduk ama, 31 Mart vakasının kutlandığını ilk kez duyuyorduk. Araştırdık.

31 Mart isyanının kutlandığı, yanlıştı. Kız öğrencilerin başlarının zorla veya gönüllü olarak örtüldüğü yanlıştı. Sadece, birkaç öğrenci kendi aralarında Kur'an okumuştu.

(Kampüsleri, kantinleri hepimiz biliriz. Öğrenciler, oralarda bildiriler yazarlar, okurlar. Görüşleri doğrultusunda, marş da söylerler, Das Kapital'i de başka şeyleri de okurlar. Şu halde, bu yapılanlar arasında, sadece Kur'an okumak sakıncalıymış mı dememiz gerekiyor?)

Üstelik, 31 Mart, o devirde kullanılan Rumi takvimin 31 Mart'ıydı. Rumi takvimdeki 31 Mart, şimdi kullandığımız miladi takvimde 13 Nisan'a denk geliyordu.

Gazete haberlerine inanarak, ana muhalefet lideri Baykal da, çok vahim bir hadisenin altını çizer gibi, "20 yıl sonra kızın başının zorla örtülmesini ister misin?" diye 'veciz' bir ifade kullandı ve gazetelerden biri bu ifadeyi manşet yaptı.

Bütün bunlar, sansasyonel haberlerle nasıl irtica hortlatıldığına güzel bir örnek oldu. Şimdi, yeryüzünde hiç kimsenin kutlamadığı 31 Mart'ın kutlandığını yazan ve bu haberi gerçekdışı unsurlarla süsleyen gazetelerin maksadı, okurlarını yanıltmak mıydı?

Haberlerin gazetelerde yer aldığı tarihler Rumi takvime göre Nisan'ın ilk günlerine rastlıyor. İsterseniz biz iyimser bir yorum yapalım ve bu haberlerin gecikmiş 1 Nisan şakaları olduğunu düşünelim.

Başkalarını bilemem. Biz, yanıltmak için haber yapmayız. Çünkü biz, bu toplumla 'özdeş'iz. Bu ülkenin insanlarını aldatmanın, kendimizi aldatmakla eşdeğer olduğuna inanırız.


101 derece ama, Celsius değil Fahrenheit

İşte, istemeyerek haberi 'yanlış' vermenin güzel bir örneği. Okan Özbek ve arkadaşlarına teşekkürler. "Yıllardır gazetenizin abonesiyim ve severek takip ediyorum. Kaynak kitaplarınızı da kütüphanemde eksikliği doldurmuş durumda. Hepsi için teşekkür ediyorum. Benim bir sorum olacak. 19 Nisan 2006 tarihli gazetenizin arka sayfasında Dallas'ta hava sıcaklığı 101 derece ölçüldü başlıklı bir haber okudum. Bu hava sıcaklığının olamayacağı kanısına vardık. Belirtilen hava sıcaklığı doğru mu? Bununla ilgili bir delil belge var mı acaba? Merakımızı giderirseniz sevinirim. İyi çalışmalar dilerim."
Okan Özbek

Sayın Özbek, haberi araştırdım. Haber doğru. Ama bir sorun var. Önce haberin İngilizcesini sunayım:

NATIONAL WEATHER SERVICE MON APR 17 2006
...RECORD HIGH TEMPERATURE SET AT DALLAS FORT WORTH... AT 453 PM...THE TEMPERATURE AT DFW AIRPORT REACHED 101 DEGREES. THIS BREAKS THE OLD RECORD HIGH FOR APRIL 17 OF 94 DEGREES... SET IN 1913 AND 1925. THE TEMPERATURE MAY CLIMB FURTHER... AND AN UPDATED RECORD EVENT REPORT WILL BE SENT IF NECESSARY. THIS ALSO BREAKS THE RECORD HIGH FOR THE MONTH OF APRIL. THE PREVIOUS RECORD WAS 100 DEGREES...SET ON APRIL 18, 1925.

Sizin de farkedebileceğiniz gibi, Dallas'ta Nisan ayı için rekor sayılabilecek bir sıcaklık ölçülmüş. Ama, bence bu ölçüler 'Celsius' değil Fahrenheit sistemine göre tespit edilmiş. Yani, haberi çevirirken, sizin aklınıza gelen çelişki görülememiş. Arkadaşlarımız, iyi sorgulamadan ölçü biriminin 'Celsius' olduğunu zannetmemize yol açacak şekilde vermişler. 101 Fahrenheit derece, yaklaşık 40 Celsius dereceye denk geliyor. Dikkatiniz, ilginiz ve bize düzeltme fırsatı verdiğiniz için teşekkür ediyorum.


ESAN GÜL
Bugünkü manşetiniz harikaydı. Tebrik ederim. çalışmalarınızda başarılar dilerim.

KEMAL SERDENGEÇTİ
Son günlerde yaptığınız haberler ve attığınız manşetler çok olumlu. Devamını diler, başarılar dilerim.

ADNAN TOPÇU
Ben bir Yeni Şafak okuruyum. Ufak bir şikayetim var. Sayfanızda "politika","sinema","spor"," "dünya" vb. bölümler var, güzel. Ama neden eğitim bölümü yok? Olursa güzel olurdu. Bir öğretmen olarak bunu rica ediyorum.

ADEM ÖZKARA
Sizi kutluyorum. Kamu vicdanını yaralayan bir olayı manşete taşıdığınız için sizi tebrik ederim. Halk çoğunluğunun sesi olarak ülkemizin bence en önemli bir hukuk skandalına dikkat çekmeniz bizleri rahatlattı. Sizler inşallah ucu nereye varırsa varsın bu olayın peşini bırakmazsınız.

ÖZHAN TUNCAY
Gazetenizi sürekli takip etmeye çalışan bir okuyucunuz olarak öncelikle tesekkür ediyorum. Halkın düşünceleriyle bağlantısı olmayan ve aydın ve gazeteci geçinen belli kesimlerin ideolojik saldırılarına karşı güçlü ve itidalli duruşunuzdan dolayı tebrik ederek bu çizginizden hiç sapmamanızı diliyorum. Özellikle Ahmet Kekeç, Kürşat Bumin ve Hayrettin Karaman hocanın hislerimize tercüman olan yazılarının devamını diliyorum.

BİLAL ÖĞE
Gazetenizde karikatür göremiyorum bu bir eksik değil midir? Gerek birinci sayfada gerek diğer sayfalarda karikatürler görmek isterim çünkü karikatür de bir köşe yazısı kadar yorum taşır.

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi