T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
O K U R S Ö Z C Ü S Ü | 24 NİSAN 2006 PAZARTESİ | ||
|
Size yol soran birine yolu yanlış tarif ederseniz, eğer aranızda 'şaka'yı bu kadar ileri götürmenize yetecek bir samimiyet yoksa, o insana saygı duymuyorsunuz demektir. Gazeteyle toplum arasındaki ilişkiyi, buna kıyas edebiliriz Temel ile Dursun, banka soymuşlar. Paraları alıp, ıssız bir yere gitmişler. Sonra Temel, "Hadi sayalım şu paraları" demiş. Dursun, üşenmiş. "Boşveeer, saymayalım", demiş, "Nasıl olsa yarın gazeteler kaç para çaldığımızı yazacak." "Olmaz", demiş Temel, "Parayı sayacağız. Gazetelerin yazdığı birbirini tutmaz." Doğru, gazetelerin farklı bakış açıları vardır, yazdıkları birbirini tutmaz. Ama, fıkradaki "Temel"in söylediği, gazetelerin 'masum' yanılmalarına örnek olabilir. Böyle yanılmalarda 'kasıt' yoktur. Bir muhabirin, bilgiyi eksik alması, ya da kaynağın eksik, yetersiz bilgi vermesi, gazetenin yanılmasına ve istemeyerek okurlarını da yanıltmasına sebep olabilir. Bir de bile bile yanıltmalar var. Size yol soran birine yolu yanlış tarif ederseniz, eğer aranızda 'şaka'yı bu kadar ileri götürmenize yetecek bir samimiyet yoksa, o insana saygı duymuyorsunuz, onun kişiliğini küçümsüyorsunuz demektir. İnsan insana ilişkide, 'yanıltmak' böyle yorumlanır. Gazeteyle insan, gazeteyle toplum arasındaki ilişkiyi, buna kıyas edebilir miyiz? Yani okuyucusunu yanıltan gazetelerin, ya okurlarıyla çok samimi olduklarını, şaka yaptıkları, ya da okurlarına saygı duymadıklarını düşünebilir miyiz? Bana sorarsanız, gazeteler, haberin ya da olayın kendisi öyle gerektirmediği halde, okurlarını farklı bir yöne sevketmek için haberin kimyasını bozuyorsa, bu kıyasın uygun düşeceğini söyleyebiliriz. Geçen hafta birkaç gazetede Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi kantininde bir grup öğrencinin, Abdülhamid döneminde vaki olan 31 Mart isyanını kutladığına dair bir haber vardı. Bu gazetelere göre, öğrenciler, Mart'ın 31'inde, 31 Mart vakasını kutlarken Kur'an okumuşlar ve kantindeki bazı kız öğrencilerin başlarını zorla örttürmüşlerdi. Haberi gördüğümüzde, garipsedik. Memleketimizde, askeri darbe yıldönümünü bayram ilan etmek gibi garip adetlerin icad edildiğini biliyorduk ama, 31 Mart vakasının kutlandığını ilk kez duyuyorduk. Araştırdık. 31 Mart isyanının kutlandığı, yanlıştı. Kız öğrencilerin başlarının zorla veya gönüllü olarak örtüldüğü yanlıştı. Sadece, birkaç öğrenci kendi aralarında Kur'an okumuştu. (Kampüsleri, kantinleri hepimiz biliriz. Öğrenciler, oralarda bildiriler yazarlar, okurlar. Görüşleri doğrultusunda, marş da söylerler, Das Kapital'i de başka şeyleri de okurlar. Şu halde, bu yapılanlar arasında, sadece Kur'an okumak sakıncalıymış mı dememiz gerekiyor?) Üstelik, 31 Mart, o devirde kullanılan Rumi takvimin 31 Mart'ıydı. Rumi takvimdeki 31 Mart, şimdi kullandığımız miladi takvimde 13 Nisan'a denk geliyordu. Gazete haberlerine inanarak, ana muhalefet lideri Baykal da, çok vahim bir hadisenin altını çizer gibi, "20 yıl sonra kızın başının zorla örtülmesini ister misin?" diye 'veciz' bir ifade kullandı ve gazetelerden biri bu ifadeyi manşet yaptı. Bütün bunlar, sansasyonel haberlerle nasıl irtica hortlatıldığına güzel bir örnek oldu. Şimdi, yeryüzünde hiç kimsenin kutlamadığı 31 Mart'ın kutlandığını yazan ve bu haberi gerçekdışı unsurlarla süsleyen gazetelerin maksadı, okurlarını yanıltmak mıydı? Haberlerin gazetelerde yer aldığı tarihler Rumi takvime göre Nisan'ın ilk günlerine rastlıyor. İsterseniz biz iyimser bir yorum yapalım ve bu haberlerin gecikmiş 1 Nisan şakaları olduğunu düşünelim. Başkalarını bilemem. Biz, yanıltmak için haber yapmayız. Çünkü biz, bu toplumla 'özdeş'iz. Bu ülkenin insanlarını aldatmanın, kendimizi aldatmakla eşdeğer olduğuna inanırız.
101 derece ama, Celsius değil Fahrenheit
İşte, istemeyerek haberi 'yanlış' vermenin güzel bir örneği. Okan Özbek ve arkadaşlarına teşekkürler. "Yıllardır gazetenizin abonesiyim ve severek takip ediyorum. Kaynak kitaplarınızı da kütüphanemde eksikliği doldurmuş durumda. Hepsi için teşekkür ediyorum. Benim bir sorum olacak. 19 Nisan 2006
tarihli gazetenizin arka sayfasında Dallas'ta hava sıcaklığı 101 derece ölçüldü başlıklı bir haber okudum. Bu hava sıcaklığının olamayacağı kanısına vardık. Belirtilen
hava sıcaklığı doğru mu? Bununla ilgili bir delil belge
var mı acaba? Merakımızı giderirseniz sevinirim. İyi çalışmalar dilerim."
Sayın Özbek, haberi araştırdım. Haber doğru. Ama bir sorun var. Önce haberin İngilizcesini sunayım:
NATIONAL WEATHER SERVICE MON APR 17 2006
Sizin de farkedebileceğiniz gibi, Dallas'ta Nisan ayı için rekor sayılabilecek bir sıcaklık ölçülmüş. Ama, bence bu ölçüler 'Celsius' değil Fahrenheit sistemine göre tespit edilmiş. Yani, haberi çevirirken, sizin aklınıza gelen çelişki görülememiş. Arkadaşlarımız, iyi sorgulamadan ölçü biriminin 'Celsius' olduğunu zannetmemize yol açacak şekilde vermişler. 101 Fahrenheit derece, yaklaşık 40 Celsius dereceye denk geliyor. Dikkatiniz, ilginiz ve bize düzeltme fırsatı verdiğiniz için teşekkür ediyorum.
ESAN GÜL
KEMAL SERDENGEÇTİ
ADNAN TOPÇU
ADEM ÖZKARA
ÖZHAN TUNCAY
BİLAL ÖĞE
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |