T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 10 OCAK 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Fatma Karabıyık BARBAROSOĞLU

Kurban tartışmalarından dilinizi ve gözünüzü koruyun!

Bir iki yıl önceydi zannediyorum. Dini içerikli yayınlar yapmaya gayret eden radyo kanallarının birinde, bir süpermarket reklamı vardı. "Kurbanlarınız, siz alış-verişinizi yaparken güvenli bir şekilde kesilir, kemikleri ve etleri birbirinden ayrılmış olarak paketlenir."

Pek çok kadını, bu reklam etkilemiştir şüphesiz. Apartman dairelerinin dar mutfaklarında, gerekli alet ve edavattan yoksun olarak kurban etlerini bölüp parçalamak hiç kolay değil. Bu zorluğa; her Kurban Bayramı'nda tekrar tekrar verile verile, herkesin bilincine kazınmış olan kaçan boğa ve inek görüntülerini, kurban keserken kendini kesti haberlerini ilave edin. Reklamın etkileyiciliği daha bir ortaya çıkar.

Seküler dünyada; dini olanı anlatmanın güçlüklerini aşmak için pek medyatik ilahiyat hocalarının, dini emirlerin sosyalliğine ve güncelleştirmesine yaptıkları yorumları eklerseniz "neyse parası veririz" diyerek, kurbanını, süpermarketlerden paketlenmiş etler olarak almayı tercih edenleri anlarsınız. Hayvanı hiç görmeden. Akan kanına şahit olmadan. Bayram önce almış olduğu gibi, birkaç kg et olarak. Kurban bu mu? Hanelerin topluca et görmesi mi?

Bayram boyunca, ihtimal birkaç kaçan boğa haberinin ardından, ekrandan bilincinize servis edilip, kes-yapıştır bir düzenek içinde "kurban"ın manasından çıkarılarak, hayvan ölümüne getirilişini; dindar insan saygınlığının "dinci" ile değiş-tokuş edilişini fark etmeyeceksiniz bile.

Medyanın dini olana getirdiği her türlü vizeden daha öncelikli olarak İslami kesimdeki kurbanın anlatılış biçimi bendenizi endişelendiriyor. Kurbanın ibadet boyutundan çıkarılarak vurgunun sosyalliğe yapılıyor olması, amellerin seküler bir zihniyet ile algılanması neticesini doğuruyor çünkü. Halbuki, kurban ibadeti, fakirler et yesin diye değil. Bu yan anlamlarından sadece birisi. Esas mesele insanın belli sınırlara mahkum olduğunun; ölümün ve dirimin sahibinin Allah olduğunun şuuruna varılmasıdır. İnsanlar bu şuura sahip olunca dünyada kan dökücülük artmaz, azalır.

Kurban ve akrabanın aynı kökten geldiğini biliyor muydunuz? İkisi de yakınlaşmak demek. Samimiyet demek.

Kurban sadece Allah'ın rızasını kazanmak için ona yaklaşmak üzere kesilir. Sosyal tarafı daha sonradır. Bunu sakın unutmayın. Ve lütfen kurban üzerine tartışmayın. İbadeti tartışmaya başladığımız zaman kendi dilimizle, İlahi olan düzlemi aşağıya çekmeye çalışanlara yardımcı oluruz. İbadetlerin ruhu, merak edenlere anlatılır. Merak etmeyen ve hele hele karşı olanlara bu ruhu anlatmak mümkün değildir.

Senin dinin sana, benim dinim bana. Hepsi bu.

Bu bizim bayramımız. Tatil yapmak isteyenlerin tatili olabilir. Ama biz önce kendi bayramımızı bayram bilelim.

Bayramımız bayram, ibadetimiz tamam olur inşaallah.


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi