T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
İ Z D Ü Ş Ü M 29 OCAK 2006 PAZAR
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

YÖNETEN:
Abdullah MURADOĞLU

1926'daki eylem Türkçe namaz içindi

Subaşı Camii'ndeki olayın bir benzeri 70 yıl önce de Göztepe Camii'nde yaşandı. Olaya, Türkçe namaz kıldırmak isteyen cami imamı sebep oldu.

Geçen hafta Cuma günü Üsküdar Müftülüğü'ne bağlı Subaşı Camii'nde kadınlı-erkekli bir grubun karışık olarak Cuma namazı kılması "İslam'da reform" tartışmalarını canlandırdı. Benzer bir olay 70 yıl önce, Atatürk'ün Cumhurbaşkanı olduğu, 1926'da yine Üsküdar Müftülüğü'ne bağlı Göztepe Camii'nde meydana geldi. O olayda da gazeteler ve yazarlar ikiye bölündü. Yine İslam'ın protestanlaşmasından söz edildi. Göztepe Camii'ndeki olay da bir Cuma namazında yaşandı. Bu kez oIaya sebebiyet veren, Göztepe Camii İmamı Cemalettin Efendi'ydi. Cami cemaatı, imama tepki gösterdi. İmam, Üsküdar Müftülüğü ve Diyanet İşleri Başkanlığı'na şikayet edildi. Olayın sebebi, Cemalettin Efendi'nin Osmanlı ve Cumhuriyet tarihinde ilk kez, namazı Türkçe kıldırmaya teşebbüs etmesiydi. Diyanet İşleri Başkanlığı imamı görevden aldı.

İMAMI GÖREVDEN ALDILAR

Türkçe namaz olayı, Subaşı Camii'nde olduğu gibi hemen gazetelere yansıdı. Başak Ocak Gez'in Toplumsal Tarih dergisinin Kasım 1997 tarihli nüshasında "Fikirden Eyleme Türkçe Namaz Meselesi" başlıklı makalesinde yer alan bilgilere göre Vakit gazetesi "Münevver bir hocamız Türkçe namaz kıldırdı" başlığıyla olayı verdi. Vakit'e konuşan Cemalettin Efendi, "Nasıl ki, Hıristiyanlık içinde bir Protestanlık zuhur etmiştir, Müslümanlık içinde de musaffa bir Müslümanlık lazımdır kanaatindeyim" diyordu. Vakit'ten Mehmet Asım'a göre, konunun Diyanet'e intikal etmesi normaldi. Ama Türkçe ibadet edenleri Müslümanlıktan çıkmış gibi görmek doğru değildi. Asım Bey, "herkes ibadet dilinde serbesttir. Ancak imamların resmi bir yetkisi olmadığından ibadet dili konusunda Diyanet'in karar vermesi en doğru yoldur" demişti. Asım Efendi, "Filan caminin imamı namazları Türkçe kıldıracakmış. Eğer imama iktida eden cemaat kendi fikrinde ise buna hiçbir kimsenin itiraz etmesi varid olamaz. Fakat o camiye müdavim olan cemaat imam efendiden Kur'an'ın aslı ile namaz kıldırmasını isterler ise, bu talebi reddetmek doğru olamaz. Fakat bizim bu mütalaamız imamların hiçbir vaziyet-i resmiyesi olmadığına göredir. İmam ve hatiplerin herhalde kendi başlarına hareket etmeleri doğru olamaz" diye yazmıştı.

BASIN İKİYE AYRILDI

İkdam gazetesinden Ahmet Cevdet de "Medeniyetin bazı levazımı vardır" başlıklı yazısında Diyanet'ten izinsiz Türkçe namaz kıldırmanın doğru olmadığını belirtmişti. Cemalettin Efendi'nin kendi kendisine bu işe kalkışmasını usüle uygun bulmayan Cevdet "Bu imam resmi vazife ile görevliyse usul dışında namaz kıldıramaz, fakat resmi bir vazifesi yoksa, ahlaka aykırı olmamak kaydıyla istediği gibi hareket edebilir" diyordu. Milliyet gazetesinden Ahmet Ağaoğlu ise Cemalettin Efendi'yi inkılabın esaslarına hizmet eden biri olarak değerlendirip desteklemiş, "O halde böyle bir hoca nasıl oluyor da inkılabın başında bulunan bir müdüriyet böyle bir hocayı icra-yı vazifeden men ediyor" diyordu. Cumhuriyet'in ilk Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Börekçi ise Kur'an-ı Kerim'in resmi bir heyet tarafından Türkçe'ye çevrilmiş olması halinde bile namazın Arapça kılınmak zorunda olduğunu açıklıyordu. Tartışmalar 1928'de "Dini İslah Projesi" taslağının Vakit'te manşete taşınmasına kadar kesilecekti.

"CAMİLERE SIRA KOYSAK"

"Dini Islah Beyannamesi'ni 20 Haziran 1928 tarihli Vakit gazetesi duyurdu. Habere göre projeyi, İlahiyat Fakültesi'nde kurulan bir komisyon hazırlamıştı. Projenin altında Fuat Köprülü, İsmail Hakkı İzmirli, Halil Halit, İsmail Hakkı Baltacıoğlu, Yusuf Ziya Yörükan, Mehmet Ali Ayni, Mehmet Şerafettin Yaltkaya gibi profesörlerin imzaları vardı. Ferit Kam ve Babanzade Ahmet Naim ise imza atmamıştı. Vakit gazetesinin coşkuyla verdiği, İslam'da reform olarak nitelediği "Dini Islah Projesi" dört ana başlıktan oluşuyordu. İsmail Kara'nın "Türkiye'de İslamcılık Düşüncesi-II" eserinde yer verilen beyannamenin girişinde "Dini ıslahatımızın esaslarını tetkik ve tesbit etmek üzere ictima eden komisyonumuz bu babtaki ilmi kanaatini ber-vech-i zir arzeder" diye başlıyordu. Projenin 4. maddesi ibadetin şekli ile ilgiliydi: "Mabetlerimiz temiz, muntazam, kabil-i iskan hale getirilmelidir. Mabetlerde sıralar, elbiselikler tesis edilmeli ve temiz ayakkabılarla mabetlere girilmesi terviç edilmelidir. Bu, dini ıslahatın ibadete olan sıhhi şartıdır."

NECİP FAZIL SUÇLADI

Beyannameye göre ibadetin dili Türkçe olmalıydı, ayetlerin, duaların, hutbelerin Türkçe şekilleri kabul ve istimal edilmeliydi. Ayrıca mabetlere musiki aletlerinin kabul edilmesi gerektiği belirtilerek, "Mabetlerde ilahi mahiyetinde asri ve estrümantal musikiye kati ihtiyaç vardır" deniliyordu. Camilerde verilecek hutbeler için, yeni din adamları yetiştirilinceye kadar dışardan din filozoflarından istifade edilecekti. İsmail Hakkı Baltacıoğlu'nun kaleme aldığı bilinen taslak proje, Vakit gazetesine yansıtıldı. Haber bomba gibi patladı, ancak tekzip edildi. İddialara göre Atatürk, olaya el koymuş, projenin iptal edilmesini sağlamıştı. Proje 40'lı 50'li yıllarda Necip Fazıl tarafından Büyük Doğu gazetesinde "Bu dini nasıl tepelediler" başlıklarıyla eleştirildi, beyannamede imzası olan isimler suçlandı. 1930'larda'Dini Islah Projesi'nden sadece ezanın, kametin ve hutbelerin Türkçe okunmasıyla ilgili kısmı uygulandı. Camilerde, namaz dışında kalmak üzere Kur'an'ın Türkçe mealinin okunması da gerçekleştiriliyordu.

Camilere 'sıra' çılgınlık

1928 tarihli Dini Islah Beyannamesi'ne imza attığı iddia edilen isimlerden birisi de, İngiliz kaynaklarında "Uluslararası antiemperyalist İslamcı Entelektüel" olarak nitelenen Prof. Çerkeşizade Halil Halit idi. 1913'de Osmanlı'nın Bombay Konsolosu olan ve İslam Birliği'nin savunduğu "Türk ve Arap" adlı risalesiyle ünlenen Halit Halit hakkında Ertuğrul Düzdağ Hoca, adı geçen risalenin Türkçe tercümesinin girişinde bu iddiayı yalanlar. Düzdağ Hoca, Halil Halit'in Vakit gazetesini tekzip ettiğini belirterek, "camilere sıralar koymak, müzik çalmak ve daha benzeri çılgınlıkların teklif edildiği böyle bir layihaya imza atmak için insanın dinsiz olması bile yetmeyip, fazladan ya deli ya da terbiyesiz olması gerekir" diyor.

Atatürk, dinde reform taslağına çok kızmış

"Dini Islah Beyannamesi"de imzası olduğu belirtilen isimlerden Prof. Yusuf Ziya Yörükan, İslam Türk Ansiklopedisi Mecmuası'nın 15 Haziran 1947 tarihli 73. Sayısında "Dini inkılap ve ıslahat hakkında" başlıklı söyleşide işin gerçeğini anlattı. Yörükan, Necip Fazıl'ın Büyük Doğu gazetesinde suçlayıcı sözler sarfetmesi üzerine konuşmak zorunda kaldığını belirtti.

EMRİ VAKİ YAPACAKLARDI

Yörükan, "Yalnız benim değil hiçbir arkadaşımın da imzası yoktur. Böyle bir layiha ne müderrisler meclisinde ne de başka bir komisyonda müzakere bile edilmedi. Arkadaşlardan biri , müderrisler meclisinde müzakere edilmek üzere böyle bir şey kaleme almış, müderrislere birer suret vermiş, bir suret de gazeteye göndermiş. Bir emrivaki karşısında bırakılmak istenildiği anlaşılınca çok canımız sıkıldı. Meselenin aslından haberimiz yokken bütün müderrisler namına işin gazetelere aksetmesi pek tuhaftı. 'Bunun bir müzakere mevzuu yapılması doğru değildir' denildi ve müderrisler meclisi toplanmadı. Layiha denilen bu şey imza edilmek şöyle dursun , müzakere bile edilmedi " dedi. Yörükan'a göre, dini ıslahat esasları bir komisyon tarafından tespit edilmemişti, hatta ortada komisyon dahi yoktu. "Bizim işittiğimize göre bu mesele gazetede intişar edince Saray'da büyük hiddet ve infial husule gelmiş. Atatürk, Reise çok şiddetli sözler söylemiş, 'Siz kime sordunuz da böyle boyunuzdan büyük işlere kalkıştınız' demiş. Onun üzerine bu işe teşebbüs edenler de iki cami arasında beynamaz kalmışlar, işi kapatmışlar" şeklindeki bir açıklamaya katılan Prof. Yörükan, "Biz de böyle işitmiştik. Bu husus hakkında da Fuat Köprülü size esaslı malumat verebilir" diyerek karşılık veriyordu.

  DİĞER YAZILAR
  • Demirel rejimi yıkacakmış!
  • Org. Faruk Gürler kahrından öldü
  • Atatürk ve silah arkadaşlarının arasına girdiler
  • Atatürk 1923'te islami tesettürü savunuyordu
  • Dünkü zihniyet devam ediyor
  • Geri dön   Yazdır   Yukarı


    ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
    Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
    Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi