|

Tarihimizdeki en büyük tehdit

Meclis’in 15 Temmuz Raporu tamamlandı. 630 sayfalık raporda TSK içine yerleşmiş bir terörist grubun gerçekleştirdiği darbe girişimi tüm ayrıntılarıyla anlatıldı. Raporda, darbe girişiminin Türkiye tarihi boyunca devletin bekası açısından ortaya çıkmış en önemli tehdit olduğu vurgulanırken, terör örgütünün 15 Temmuz’a yarım asırlık bir süreçte hazırlandığı belirtildi.

Yeni Şafak ve
04:00 - 27/05/2017 Cumartesi
Güncelleme: 03:49 - 27/05/2017 Cumartesi
Yeni Şafak
Tarihimizdeki en büyük tehdit​
Tarihimizdeki en büyük tehdit​

TBMM Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu Başkanı Reşat Petek’in açıkladığı 15 Temmuz Raporu, Türkiye’nin terörle mücadeledeki zaaf noktalarını gözler önüne serdi. Devlette bulduğu her açığı örgütlenmek için mahirce kullanan Fetullahçı Terör Örgütü’nün röntgeninin çekildiği raporda, yeni 15 Temmuz’lar yaşanmasın diye, başta ‘istihbarat’ ve ‘din işleri’ olmak üzere birçok alanda yapılması gerekenler sıralandı. Komisyon üyelerine gönderilen taslak rapor, 10 gün içinde son halini alacak. İşte, MİT ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın önemli uyarılarının da bulunduğu 630 sayfalık rapordan önemli satır başları...

*15 Temmuz 2016 gecesi yaşanan darbe girişimi, oluşturduğu tehdidin kapsamı ve boyutları açısından Türkiye tarihi boyunca devletin bekası açısından ortaya çıkmış en önemli tehdittir.

*Ülkemiz demokrasi tarihinde karşılaşılan hiçbir darbeyi önceden haber alıp bağlı olduğu makam ve mercilere haber veremeyen MİT’in bu husustaki yetersizliğinin sebepleri dikkatle araştırılmalıdır.

*ABD’de 11 Eylül olaylarında FBI’nın yetersiz olduğu görülerek yeniden yapılandırılmaya gidilmiş olması örnek alınmalıdır. Ülkemizin mevcut kurumsal istihbarat yapısının iç ve dış istihbarat ihtiyacını tam anlamıyla tatmin edici bir şekilde karşılamadığı açıktır.

*Mevcut yapının sorunlu ya da yetersiz noktaları gözden geçirilmeli, ülkemizin istihbari ihtiyaç ve hedeflerini karşılayacak yeni bir iç ve dış istihbarat konsepti ve yapılanması tüm yönleriyle müzakere edilmelidir.

*İstihbarat alanındaki tehdit algısının farklılık göstermesi ve kurumlararası koordinasyonsuzluk, bu konuda bir körlük oluşturdu. FETÖ de bu körlükten azami ölçüde istifade ederek en kritik noktalara kadar sızabildi.


İŞTE MİT’İN ÖNERİLERİ

*Ülke yönetimini illegal yollardan ele geçirmek isteyen yapılanmaların, öncelikli hedefinin stratejik nitelikteki kurumlara sızmak olmasından hareketle, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri, Adalet Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü başta olmak üzere kritik öneme haiz kurum ve kuruluşların personeliyle ilgili güvenlik tahkikatları titizlikle sürmeli.

*Personel seçme ve yerleştirme aşamalarında liyakat esaslarına riayet edilmesine özen gösterilmeli.

*Güvenlik birimleri içerisindeki olası hareketliliğin tespiti amacıyla kontrol mekanizmaları güçlendirilmeli.

*Devlet güvenliği açısından önem arz eden kurum-kuruluşların bünyesinde, personelin güvenilirliğinin kontrolü açısından iç güvenlik birimleri oluşturulmalı.

HER TEMAS İZLENMELİ

*Devlet memurlarının, yabancılarla ilişkilerinin/temaslarının kayıt altına alınmasına yönelik yasal düzenlemeye gidilmeli. ‘İstihbarata Karşı Koyma’ bilincinin artırılmalı.

*MİT Müsteşarlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün, TSK içinde istihbarat toplamasına izin vermeyen yönetmelik değişmeli. MİT’te olduğu gibi TSK ve EGM bünyesinde de personeli denetleyecek ‘İç Güvenlik Birimi’ teşkil edilmeli.

*TSK ve diğer istihbarat birimleri arasındaki iletişim ülke bekası için büyük önem arz etmektedir. TSK, MİT, Jandarma ve EGM arasında mükemmel bir seviyede işbirliği ve koordinasyonun sağlanması gerekir. Bu koordinasyonu sağlayabilmek için halihazırdaki uygulamalardan farklı olarak çeşitli yöntem ve mekanizmalar geliştirilmeli.

‘ÇATI KURUM’ OLSUN
BEŞTEPE’YE BAĞLANSIN

*Tüm istihbarat verilerinin tek bir merkezde toplanacağı ve bu merkezin dengeleyici ve yönlendirici işlevi doğrultusunda muhtelif istihbarat makamlarının işbirliği içinde çalışacağı bir yapı teşkil edilmeli.

*FETÖ’nün dış bağlantılarıyla birlikte hareket ettiği gerçeği dikkate alındığında, bugüne kadar faaliyetlerini ağırlıklı olarak iç istihbarata yönelten MİT, dış istihbarat alanındaki faaliyetlerini yoğunlaştırmalı.

*Yurtdışında görev yapan askeri personelin ve kolluk görevlilerin elde edeceği bilgiler, kurulacak ‘çatı’ biriminde toplanarak dış istihbaratı yapacak olan üniteye iletilebilmeli.

*Çatı birimi doğrudan Cumhurbaşkanına bağlı olmalı. Bu hem koordinasyon hem de demokratik dünyanın gerçekleriyle uyum açısından çok daha yerinde olacaktır.

*Doğrudan Cumhurbaşkanına bağlı olacak bu çatı birim, MGK, TSK, Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve MASAK’tan oluşan istihbarat ve güvenlik kurumlarını uyumlu bir şekilde koordine edecek ve güvenlik ve kolluk kuvvetlerinin azami başarı kazanabilmesi sağlanacaktır.

Tehdit
küresel
ölçekte

*Türkiye’de FETÖ’nün 2 bin 236 eğitim kurumu kapatıldı. Yurtdışındakilerle Türk Maarif Vakfı mücadele ediyor.

*Ülkemizin, eşine evvelce rastlanmamış ölçüde küresel bağlantıları bulunan bir örgütle mücadele ettiği bir gerçektir. Elimizdeki bilgiler, FETÖ’nün 160’a yakın ülkede mevcut olduğunu, 800’e yakın okul ve üniversite, 100’e yakın öğrenci yurdu, 1000’den fazla STK, vakıf, dernek, 200’den fazla yazılı ve görsel medya, 500’den fazla şirketten oluşan devasa bir ağ üzerinden faaliyet gösterdiğini ortaya koymaktadır.

*FETÖ’nün toplam sermayesinin 25-50 milyar dolar civarında olduğu tahmin edilmektedir. Bu küresel ağ içerisinde sadece yönetici konumunda bulunan şahısları dikkate aldığımızda sayıları 3 bini geçmektedir.

Silahlı örgüte
dönüşebilir

*FETÖ lideri Fetullah Gülen’in “Her yerde olmalısınız. Her yerde değilseniz hiçbir yerde değilsinizdir” talimatı gereği örgüt üyeleri TSK, mülkiye, emniyet, adliye ve MİT’e öncelik verdi.

*Stratejik birimlere sızılmasına, sınav sorularının çalınması yardımcı olmuştur. Sınavların güvenliği mutlaka sağlanmalıdır.

*Askeriye, adliye, MİT, polis teşkilatı, mülki idare, dışişleri gibi kurumlara alınacak personelin sadece adli siciline değil, kurumların görev alanlarının gerektirdiği hususlara da bakılmalıdır.

*FETÖ’nün kurumlardaki yapılanması çoğunlukla yukarıdan aşağıya doğru işgal hareketi şeklinde geliştiği dikkate alındığında atama, insan kaynakları ve denetim birimlerinde görev alan üst yöneticilerin titizlikle seçilmesi gerektiği anlaşılmıştır.

*Örgütün yeni bir kalkışma yapabilecek kapasitesinin kalmadığı düşünülmektedir. Ancak örgütün TSK ve diğer güvenlik birimlerinde gizlenmeye devam eden kripto elemanlarının varlığı noktasından hareketle, FETÖ’nün marjinal bir silahlı terör örgütüne dönüşme olasılığı da gözden uzak tutulmaması gereken çok önemli bir diğer husustur.

*FETÖ’nün marjinal silahlı bir terör örgütüne dönüşmesi durumunda, Türkiye’ye karşı birtakım odaklar tarafından kullanılması ve hatta Türkiye’de faaliyet gösteren terör örgütleriyle işbirliği olasılığı öncelikle dikkatlerden kaçırılmamalıdır.

*FETÖ tamamen etkisiz hale getirilinceye dek Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde yeralmalıdır ve istihbarat kurumlarının bu örgüte karşı teyakkuzda olmaları hayati derecede önemlidir.

Yurt açığını
kapatın

*Birçok veli, çocuğunu Kredi Yurtlar Kurumu veya Türkiye Diyanet Vakfı gibi resmi öğrenci yurtlarında yer bulamadığı için mecburen örgüte teslim etmek zorunda kaldı. Barınma ihtiyacı henüz giderilemedi. Bu açık en kısa sürede öncelikle resmi kurumlar ve güvenilir sivil toplum kuruluşları tarafından karşılanmalı.

*FETÖ başarılı, üstün yetenekli öğrencileri özellikle hedef haline getirdi. Bu çocuklara yönelik özel yatırımlar yapılmalı ve bir tür beyin göçüne engel olunmalı.

*Din eğitiminde MEB ile Diyanet ortak projeler geliştirmeli. Yaz ve sömestır tatillerinde öğrenciler için isteğe bağlı amaç nitelikli projeler yapılmalı.


RTÜK’e
ilahiyatçı
atansın

*Sosyal medya, internet ve TV’de din algısına zarar verici, temel kaynaklara aykırı ve çatışmaya yol açıcı odaklar bilinçli bir propaganda yürütüyor. Medya üzerinden toplumun dini bilgisi manipüle ediliyor.

*Çeşitli özel TV kanalları ve sanal medya aracılığıyla her geçen gün ortaya yeni dini karizmalar ve lider tipleri çıkabiliyor ve ilmi yetkinlikleri olmadığı halde dini istismar edebiliyor. Bu denetlenmeli.

*Yüzlerce özel dini kanaldan, toplumun kafasını karıştıracak, bölücü, kin ve nefret söylemi taşıyan, şiddet ve teröre özendiren yayınlar karşısında ne yazık ki RTÜK dışında hiçbir denetim aygıtı bulunmuyor.

*FETÖ’nün çok sayıda medya organını çok etkin bir biçimde kullandığı unutulmamalı. Acil bir tedbir olarak RTÜK bünyesinde en az birkaç yetkin ilahiyat hocasının veya Din İşleri Yüksek Kurulu üyesinin daimi üye olarak istihdam edilmesi uygun olacaktır.

Diyanet
bu haliyle
savaşamaz

*Siyasi tarihte laiklik adına yapılan kimi haksız ve yanlış uygulamalar, birleştirici olması gereken laikliği ayrışmaların kaynağı haline getirdi. Devlet, inanç özgürlüğünü teminat altına alırken, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı da acilen takviye etmeli.

*Mevcut haliyle Diyanet, bu tür yapıların inanç özgürlüğünü istismar ederek yol açtığı zararlarını, tehditlerini önleyebilecek durumda değildir. Bu boşluklar doldurulmadığı sürece Diyanet’in bu unsurlarla mücadelesi başarılı olamayacaktır.

*FETÖ örneğinde olduğu gibi, halkın çeşitli dini yapılar adı altında bölüp parçalanmaması, en azından Avrupa’da yaşadığımız camilerin çeşitli dini yapılar altında klikleşmesi şeklindeki tecrübenin bir benzerinin ülkemizde de ortaya çıkmaması için acilen çeşitli tedbirler alınmalı.

*Son yıllarda çeşitli dini yapılar, Diyanet’ten bağımsız ve izinsiz olarak kendi binalarında cuma namazı kılmakta, kendi anlayışları çerçevesinde hutbeler okuyup vaaz vermektedir. Bu durum, dini bilginin sıhhati ile ilgili olmasının dışında aynı zamanda bir iç güvenlik meselesi haline dönüşmektedir.

*Gerekli yasal zemin hazırlanarak Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde Ankara’da faaliyet göstermek üzere Diyanet Araştırma Merkezi ile Diyanet Akademisi kurulabilir. İstanbul’daki İSAM tecrübesinden de yararlanarak Diyanet Araştırma Merkezinde oluşturulacak çeşitli birimlerde yasanın çizdiği görevler dahilinde Türkiye’deki ve yurt dışındaki dini oluşumlar, dini gelişmeler, dini sorunlar hakkında ilgili alan uzmanlarına çeşitli projeler tevdi etmeli ve ortaya çıkan sonuçları kamuoyuyla paylaşmalıdır.

*Toplumsal hayatın gerekleri ve dini bilgilerle mücehhez, topluma önderlik yapacak donanımlı personelin yetiştirilmesi için meslek memuru olarak hizmet veren kişilerin eğitim alacakları Diyanet Akademisi kurulmalıdır.



FETÖ’nün
5 bölgesi

MİT’in 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili komisyona gönderdiği raporda, FETÖ’nün teşkilat yapılanması ve Türkiye’yi ayırdığı 5 bölge grafikleriyle yeraldı. ‘Örgütün darbe girişiminde bulunabileceği’ uyarısını 15 Temmuz öncesi devlet kurumlarına ilettiğini bildiren MİT, ancak TSK bünyesinden istihbarat toplanamadığından ötürü kalkışmanın tarihi konusunda net bir bilgi elde edilemediğini açıkladı. 15 Temmuz öncesi ‘legal’ olarak 50 binin üzerinde çalışanıyla FETÖ’nün ülkedeki en büyük işverenlerden biri durumuna geldiğini ifade eden MİT, ‘örgüt içinde örgüt’ durumundaki illegal yapılanmayı ise ‘İllegal Teşkilat’ ve ‘Hususiler’ olarak ikiye ayırdı. MİT raporunda şu hususlar dikkat çekti:

HUSUSİLER GÜLEN’E BAĞLI

*Teröristbaşı Fetullah Gülen’in altında ‘Mütevelli Heyeti’ ve ‘Özel Kalem’ var. Mütevelli Heyet’in altında legal ve illegal yapılanmalar bulunuyor.

*Polis, asker, MİT ve yargı teşkilatı içerisindeki örgüt mensuplarıyla ilgilenen ‘Hususiler’ ise doğrudan ABD’de Gülen’le aynı çiftlikte kalan ve örgüt liderinin sözde özel kalemi Cevdet Türkyolu’na bağlı.

*Hususilerin önde gelen isimleri MİT’in kendilerini deşifre ettiğini anlayınca Ocak-Şubat 2014’te ülkeyi terketti.

*Örgüt, 2016 itibariyle Türkiye’de sorumluluk 5 bölgeye ayırdı ve yeni bölge/il sorumluları görevlendirdi.

*FETÖ’nün Türkiye’yi ayırdığı 5 bölgenin merkezleri İstanbul, İzmir, Ankara, Gaziantep ve Erzurum’dan oluşuyor.

MİT temiz

17 Aralık 2013’ten 15 Temmuz’a kadar 181, bugüne kadar ise toplam 558 MİT personeli hakkında FETÖ’den işlem yapıldı. Bu kişilerden 167’si kamudan atıldı, 70’inin çeşitli nedenle ilişiği kesilirken, geçici görevlerinin sona erdirilmesi vs gibi sebepler de dahil olmak üzere toplamda 509 kişi MİT’ten uzaklaştırıldı. Geriye kalan 49 MİT’çiden 22’si halen pasif görevde, 7’si hakkında naklen atama işleminin sonuçlanması beklenirken 5’i haklarında yürütülen soruşturma sonrası görevlerine iade edildi. 15’i hakkındaki soruşturma ise sürüyor.

Yetersiz aday
7 yıl beklemiş

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın komisyona gönderdiği raporda çarpıcı detaylar yeraldı. Diyanet kayıtlarına göre, 10 Temmuz 1959’da vaizlik görevine başlayan teröristbaşı Fetullah Gülen, ‘yetersiz’ olduğunun değerlendirilmesine rağmen gizli bir elin himayesi sayesinde korundu. 7 yıl ‘aday memur’ olarak çalışan Gülen’in 1966’da asaleti tasdiklendi. Gülen’in yaşamında 20’li yaşlardan itibaren olağan dışı olaylar gerçekleştiğini, belirli amaçlar için kendisinin seçilip yetiştirildiğini ve zorda kaldığında gizli ellerin ona yardım ettiğini dile getiren Reşat Petek, “Elde ettiğimiz bütün bilgiler, belgeler şu gerçeği ortaya koyuyor: Fetullah Gülen bir sahtekardır, sahtecilik suçları işlemiştir. Başka bir kişi yaptığında ağır cezaya çarptırılacak sahtecilik eylemlerinden dolayı hiçbir soruşturma geçirmemiştir. Yeşil pasaportu, düzenlediği sahte belgelerle almıştır. Emeklilik işlemlerini yine sahte evraklarla sağlamıştır” dedi.



Darbeciye uçaksavar

MİT raporuna göre, istihbarat kurumunda görevli 351 memur, 15 Temmuz gecesi üstün başarı gösterdikleri için taltif edildi. Darbe gecesi Ankara Yenimahalle’deki MİT karargahı dışında İstanbul Beşiktaş’taki MİT Bölge Başkanlığı’nın kurşunlandığı da ortaya çıktı. O gece saat 01.45’te darbecilerin kullandığı helikopter, kurum binasına ateş açtı. Ankara’daki yerleşke ise 2 mm’lik topla 5 kez seri şekilde tarandı. MİT raporunda ayrıca, 16 Temmuz sabahı Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne, darbecilerden korunmak için hava savunma sistemi (Korkut) getirildiği, otomatik algılama özelliği olan hava araçlarının bu sistemi görerek uzaklaştığı anlatıldı. Darbecilerin kullandığı uçaklara Korkut sisteminden atışlar yapıldığı da raporda yeraldı.

ABD’de
60 bin
öğrenci

*FETÖ’nün yurtdışında toplam 767 ayrı adreste okulu bulunuyor. Afrika 63, Asya 222, Avrupa 150, Kuzey Amerika 315, Güney Amerika 7, ve Avustralya 10 okulla listede.

*Örgüt, ABD’de 12 yeni okul açabilmek için 2016’da başvuru yaptı. Halen ABD’de 500 milyon dolar gelir elde ediyorlar. Buralarda 60 bin öğrenci eğitim alıyor, 5 bin kişi çalışıyor, 27 eyalette 155 charter okulu dahil olmak üzere örgütün 315 okulu bulunuyor. FBI sadece 4 eyalette bu okullara yönelik soruşturma açtı.

*FETÖ, dünya genelinde ‘din-politika-para’ üçgeninde faaliyet gösteren bir organizasyon hüviyetine büründü. FETÖ faaliyet gösterdiği ülkelerdeki okul müdürleri genel olarak o ülkeden sorumlu FETÖ imamıdır.

*FETÖ, tabanını motive etmek amacıyla internet tabanlı uygulamalar üzerinden mesajlar göndermekte, “her şeyin değişeceği, kısa vadede ülkede ciddi olaylar ve ekonomik kriz yaşanacağı, ikinci bir darbe veya devlet büyüklerine suikast olacağı” gibi iddiaları paylaşmaktadır.


Yarım asırlık proje

15 Temmuz’u FETÖ’nün işlediğinin açık bir şekilde ortaya çıktığına işaret eden Reşat Petek, buna ‘kontrollü darbe’ demenin en hafif tabiriyle 80 milyon insanı saf ve aptal yerine koymak olacağını söyledi. Petek, “15 Temmuz’la ilgili bir ‘kontrollü’ yorumunun gerçekten FETÖ’nün amacına hizmet eden bir açıklama olduğundan hiç kuşku duymuyorum” dedi. Teröristbaşı Gülen’in onlarca yıldır dönemsel olarak her siyasi partiye yakın davrandığını anlatan Petek, “Gülen’in 15 Mart 1967 yılında CHP’ye bir tahsilat makbuzu var, 5 bin lira bağışta bulunduğu anlaşılıyor” dedi. Kendilerine MİT’ten ByLock listesi gelmediğini, böyle bir talepte bulunmadıklarını dile getiren Petek, “Bu görev yargınındır. Bir milletvekilinin ByLock kullandığı iddiası varsa savcılar inceleme başlatır. Şu ana kadar bu konuda herhangi bir fezleke gündeme gelmedi” açıklaması yaptı. Darbe girişiminin önceden haber alınamamasının bir istihbarat zaafı olduğunu dile getiren Petek, “Kara Havacılık’tan gelen pilot subayın MİT Müsteşarı’na yönelik verdiği bilgilerden sonra MİT’in ve Genelkurmay Başkanlığının önleyici girişimleri sayesinde darbe girişim saatinin gece 03.00’ten 20.30’a çekilmesi, darbenin önlenmesinde en önemli faktörlerden biri olarak görülmektedir” diye konuştu.

Petek ayrıca FETÖ’nün yarım asırdır darbeye hazırlanan bir Vatikan projesi olduğunu kaydetti.

#FETÖ
#15 Temmuz
#MİT
7 yıl önce