2002 yılında Borno eyaletinin başkenti Maiduguri'de kurulan ve şeriat yanlısı olduğunu savunan Boko Haram örgütü, özellikle Nijerya'nın kuzey kesiminde etkisini yıllardır sürdürüyor. Zaten şeriatla yönetilen bölgede 'dine dayalı yönetim' istediğini iddia eden Boko Haram örgütü, 2009 yılından bu yana 10 binden fazla kişinin ölümünden sorumlu tutuluyor ve örgütün kundaklama eylemleriyle ülkeye milyonlarca dolarlık zarar verdiği tahmin ediliyor.
Kiliselere düzenlediği saldırılarla ülkede din çatışmasını tetikleyen örgüt, kendini eleştiren İslam alimlerini de hedef alıyor. Polis merkezleri başta olmak üzere kamu binalarına saldırılar düzenlenirken, köy baskınlarında ve sivillerin toplu halde bulunduğu alanlarda da saldırılar sürüyor.
Örgütün yeniden dünya gündemine gelmesinin nedeni ise militanların 14 Nisan'da Chibok'taki okula baskın düzenleyerek çok sayıda kız öğrenciyi kaçırması oldu. Bu tarihten itibaren Nijerya'da Boko Haram'ın neden olduğu saldırıların en kanlı ve yoğun olduğu günler yaşanıyor. Mayıs ayından bu yana yaşanan şiddet olaylarında Boko Haram'ın 2011 yılında öldürdüğü toplam insan sayısından daha çok sivil öldürüldü.
Uzun yıllar Güney Afrika Cumhuriyeti'nde yaşayan ve Africa Social Studies and Research Centre' da Afrika Çalışmaları yapmış olan Afrika uzmanı Mustafa Efe, sivil ölümlerinin basına yansıyan kısmının çok düşük olduğunu gerçek sayının binlerle ifade edilebileceğini söylüyor. Bölgede artan şiddet olaylarına dikkat çeken Efe, artık saldırıların daha sık ve daha kanlı gerçekleştiğinin altını çiziyor.
Amerika'nın şaibeli örgütleri kullanarak bölgede varlığını arttırmayı hedeflediğini belirten Mustafa Efe, Amerika Birleşik Devletleri Silahlı Kuvvetleri Afrika Komutanlığı (AFRICOM) merkezinin Almanya'dan Afrika'ya taşınmak istendiğini ve bunun için 'İslami terör' vurgusunun kullanıldığını belirtiyor. Amerika ayrıca Boko Haram örgütünün saldırılarını sıklaştırdığı Nijer'de yeni bir drone üssü kurmak için hazırlıklarını sürdürüyor.
Mustafa Efe, tüm dünyada olduğu gibi Nijerya'da da İslami terör örgütü olarak gösterilen grupların en çok Müslümanlara zarar verdiğinin altını çiziyor. Nijerya'nın İslam ve Hristiyan kuşağının buluştuğu en önemli ülkelerden biri olduğunu belirten Efe, kiliselere ve camilere düzenlenen saldırılar sonrası bölgede bir iç savaş çıkması ihtimalini düşük bulduğunu söylüyor. Ancak Efe'ye göre bu tarz örgütler teknolojik imkanları kullanarak kısa sürede ilerleyebildikleri için Boko Haram tehlikesi kısa vadede biteceğe benzemiyor.
Bölgede benzer yapılar ortaya çıkabileceği ihtimalinin altını çizen Efe, 'proje ve sipariş örgütler' olarak Boko Haram ve Işid'in birbirine çok benzediğini belirtiyor. Nüfusun yarısından fazlasının Müslüman olduğu Nijerya'da Boko Haram'ın saldırılarının bir gerekçesi olmadığını, örgütün bölgede Müslümanların elini zayıflattığını söyleyen Mustafa Efe, Müslümanların saldırılardan rahatsız olduğunu çeşitli gösteriler düzenleyerek, bazı kiliseler için nöbet bekleyerek gösterdiklerinin altını çiziyor.
5-6 Ağustos'da Washington'da düzenlenen ve 50 liderin katıldığı ABD-Afrika zirvesinde bir oturumun Boko Haram'a ayrıldığını belirten Mustafa Efe, bunun bir tesadüf olmadığını düşünüyor. Amerika'nın Afrika'da, Fransızların güçlü olduğu bölgelerden ziyade eskiden İngiltere'nin güçlü olduğu fakat daha sonra zayıfladığı bölgelere yatırım yaptığını belirtiyor. Bunun amacı ise İngiltere'den kalan boşluğu doldurmak.
Küresel hesapların hedefi olan Afrika kıtasının ve bölgenin en kalabalık nüfuslu ve en büyük ekonomiye sahip ülkesi Nijerya'da terör saldırıları sürerken, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), Boko Haram'ın saldırılarından kaçıp Çad'a sığınanların sayısının 3 bini geçtiğini belirtiyor.