|

İsrail'in Aksa'ya saldırılarının perde arkasındaki senaryo

Mescid-i Aksa'yı ibadete kapatmaya çalışan ve ardından Aksa'nın girişlerine metal dedektörler yerleştiren Netanyahu hükümeti, geri adım attı. Daha önce de birçok konuda önce gerilimi artıran daha sonra geri çekilip yaşananların 'meşrulaştırılması' için zemin hazırlamaya çalışan İsrail'in adımları Müslüman toplumundan büyük tepki gördü. İslam ülkelerinin sessizliği ise Mescid-i Aksa ve Kudüs'ün geleceği ile ilgili bir takım kaygıların ortaya çıkmasına neden oluyor. İsrail'in Aksa'ya saldırılarının perde arkasında yatan senaryo ise dikkatleri çekiyor...

Yeni Şafak
11:59 - 25/07/2017 Salı
Güncelleme: 13:33 - 25/07/2017 Salı
Yeni Şafak
Mescid-i Aksa, Kudüs'ün doğusundaki 'Kadim Şehir' sınırları içerisinde yeralıyor. Mescid-i Aksa isimlendirmesi, 'Kubbetü's Sahra' ya da 'Kurşun Kubbeli Mescit' için değil, surlarla çevrili kadim şehrin güney doğu köşesinin en uzak noktasına kadar uzanan, surla çevrili bölge içerisindeki alanın tamamı için kullanılıyor.
Mescid-i Aksa, Kudüs'ün doğusundaki 'Kadim Şehir' sınırları içerisinde yeralıyor. Mescid-i Aksa isimlendirmesi, 'Kubbetü's Sahra' ya da 'Kurşun Kubbeli Mescit' için değil, surlarla çevrili kadim şehrin güney doğu köşesinin en uzak noktasına kadar uzanan, surla çevrili bölge içerisindeki alanın tamamı için kullanılıyor.

14 Temmuz’da Mescid-i Aksa’da 3 Filistinliyi şehit eden ve ardından Mescid-i Aksa’yı ibadete kapatan işgalci İsrail, dün akşam gerçekleştirdiği güvenlik toplantısının ardından Aksa’nın girişlerine yerleştirdiği metal dedektörleri ve kameraları kaldırma kararı aldı. 1967’den bu yana ilk kez iki hafta üst üste Cuma namazının kılınamadığı Mescid-i Aksa’nın ibadete kapatılmasına Filistinlilerin tepkisi sert oldu. Günlerce Aksa’nın kapısında, Kudüs’te, Batı Şeria’da ve Filistin’in diğer kentlerinde toplanan yüz binlerce Filistinli, İsrail’in saldırgan politikalarını ve yasaklarını protesto etti. Kudüs sokaklarında ibadetlerini yapan Müslümanlara, Kudüs’teki kiliselerden de destek geldi.

İsrail Başbakanı Netanyahu, dün yapılacağı açıklanan güvenlik zirvesinden önce yaptığı açıklamada, Mescid-i Aksa’da gerçekleşen İsrail zulmü ve Aksa’nın ibadete kapatılması için ‘Alınmış doğru bir karar’ diyerek geri adım atmayacaklarının sinyallerini de verdi. Netanyahu, "Tapınak Tepesi'nde (Harem-i Şerif), Kadim Kudüs'te ve tüm şehirde güvenliği sağlamak için doğru şeyi yapıyoruz." ifadelerini kullanmıştı. Bu durum bölgedeki gerilimin daha da artmasına yol açtı.

Müslüman liderler suskun

İşgalci İsrail güçlerinin Aksa’daki saldırıları ve engellemelerine karşı, Müslüman dünyasından da büyük tepkiler geldi. Ancak bu tepki Müslüman ülkelerin liderlerinden değil, Müslüman toplumundan geldi. Türkiye ve birkaç ülke haricinde birçok ülke yaşananlara sessiz kaldı.


Körfez ülkeleri sessiz kaldı

5 Haziran’dan bu yana Katar’a uygulanan ambargo konusunda birbiriyle yarış içerisine giren ve Katar’ı ‘teröre destek vermekle’ suçlayan Körfez ülkelerinde büyük bir sessizlik hakimken, Mescid-i Aksa’nın ‘koruyuculuğunu’ üstlenen Ürdün’den ise cılız tepkiler geldi. Müslüman dünyasının bu bölünmüşlüğünün en net fotoğrafı ise Mescid-i Aksa’da görüldü.

Yahudi yerleşimci: Araplar sizi terk etti

İsrail güçleri, yasağı protesto etmek için Aksa’da toplanan binlerce Filistinliye saldırırken, bölgedeki bir Yahudi yerleşimci ise megafon ile Müslümanlara sesleniyordu. Yahudi yerleşimcinin Filistinlilere ''Araplar nerede? Sizi terk edip bizimle birlikte oldular" sözleri Filistin’de yaşananların bir özeti aslında.


Arapların ve Müslümanların Kudüs ve Filistin hassasiyetinin son çeyrek asırda gittikçe zayıfladığı görülüyor. Kudüs’te yaşananlara tepkilerin büyük çoğunluğu ‘kınama’ metinleriyle sınırlı kalırken, İsrail’in şiddet ve saldırıları konusunda İsrail’i uyaran birçok ülkeden ise sessiz bir tepki geliyor.

'İbadet özgürlüğüne saldırı' değil, işgaldir

İsrail’i cesaretlendiren ise İslam ülkelerinin bu halidir. ‘Kudüs’ün İslam dünyası için önemi ortadayken’ İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği gibi kuruluşlardan da sadece kâğıt üzerinde kalan bir ‘kırmızı çizgi’ ve ‘ibadet özgürlüğüne aykırı’ uyarısı geliyor. Oysaki son 50 yılda İsrail’in gerçekleştirdiği şey sadece ‘ibadet özgürlüğüne saldırı’ değildir, aynı zamanda bir işgal senaryosunun hayata geçirilmeye çalışılmasının en net resmidir. Son iki haftadır Aksa'nın kapatılması sorunu da sadece ibadet özgürlüğüne saldırı ile ilişkilendirilemeyecek kadar derin bir problemdir.

Müslüman ülkelerin sessizliğine karşın, Müslüman toplumu sokaklara dökülerek İsrail’in saldırına karşı Filistinlilerle dayanışma içerisinde olduklarını gösterdi. Türkiye, Ürdün, Fas, Pakistan, Malezya, Endonezya… İslam ülkelerinin birçoğunda Müslümanlar, söz konusu saldırıları ve işgal girişimlerine tepki gösterdi. Bu durum Müslümanların beklenti ve duruşları ile Müslüman liderlerin duruşu arasındaki derin çatlağı da gözler önüne seriyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Aksa diplomasisi

İsrail’in saldırılarına en büyük tepki ise Türkiye’den geldi. İslam İşbirliği Teşkilatının Dönem Başkanı olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Müslüman ülkelerini İsrail’e karşı birlikte hareket etmeye çağırmış ve İsrail’in Kudüs’teki saldırılarına sert tepki gösterdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail Cumhurbaşkanı Rivni ile görüşerek söz konusu yasakların kaldırılmasını istedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kudüs’teki saldırılarla aynı zaman denk gelen Körfez turu kapsamında Suudi Arabistan, Kuveyt ve Katar liderleri ile de Kudüs’teki saldırıları görüşmüş ve dayanışmanın artırılması mesajını verdi. Türkiye’ye döndükten sonra Ürdün Kralı Abdullah ile görüşen Cumhurbaşkanı Erdoğan, yasakların kaldırılması için geniş kapsamlı bir diplomasi yürüttü.

Saldırıları meşrulaştırma çabası

İsrail’in yasak kararı, Mülsüman dünyasından tepki gördüğü gibi, Batı dünyasından da İsrail’e ‘gerilimi düşürme’ çağrısı geldi. İsrail’e en büyük desteği veren ABD yönetimi, İsrail’in gerilimi düşürmesini istedi ve AB de aynı şekilde yaşanan gelişmeler karşısında İsrail’i uyardı. Bu durum İsrail’in meşrulaştırmaya çalıştığı saldırılarının uluslararası toplumdan da tepki almaya devam ettiğini gösteriyor. Ancak İsrail yönetimi 50 yıldan daha uzun süredir ısrarla sürdürdüğü politikalarla hem Doğu Kudüs’te hem de Filistin’in diğer kentlerinde ‘uluslararası meşruiyeti’ olmamasına rağmen yeni adımlar atmayı sürdürüyor. Yasa dışı yerleşim yerleri inşası, ilhak ve işgal politikaları ile son 50 yılda Filistin’i hem bölmüş hem de topraklarına el koydu. İsrail’in son adımı da uluslararası toplumu ve Müslümanların tepkilerini sınamak ile ilişkili olabilir. Bu adım gelecekte atılması düşünülen daha büyük adımların habercisi şeklinde görülmeli ve buna karşın etkili tedbirler alınmalı.



#Filistin
#Kudüs
#Mescid-i Aksa
#İsrail
7 yıl önce