Özen Altıparmak hayatını bal işine adamış bir isim. 40 yıldır bal konusunda çalışıyor, yatırım yapıyor. 8 yıl arıcılarla birlikte çadırlarda kalıp, bal konusunda uzun süre araştırma yaparak markası Balparmak'ı kuran Altıparmak, Türkiye'deki ve dünyadaki bal üreticilerini, arıcıkla ünlü köyleri geziyor, ileri teknolojinin son olanaklarını da kullanarak yalnızca Türkiye'de değil dünyada da bilinen bir bal markası olmayı hedefliyor. Altıparmak Gıda Analiz Laboratuvarı (Lapilab) Avrupa'da ilk 4 arasında sayılan bal ihtisas laboratuvarlarından biri. Balparmak markası bugün ambalajlı bal pazarında yüzde 55'lik payla lider. Hürriyet'te yer alan habere göre Özen Altıparmak üzerine basa basa söylüyor: “En sağlıklı balı tüketiciyle buluşturmak için çalışıyoruz. Sahte bal ile gerçek balı ayırmak hiç kolay değil.”
Kişi başı yılda 650 gr kadar... Dünyada ortalama 200 gr'a yakın. Almanya gibi gelişmiş ülkelerde ise 1.5 kg civarında. Türkiye bal üretimi yapan bir ülke olmasına rağmen bal tüketimi yüksek değil.
Türkiye'de kovan başı üretim 17 kg kadar. Bu çok düşük. Bu oran Çin ve Meksika'da 33 kg, Arjantin'de 40 kg, Avusturalya'da 55 kg, Kanada'da ise 64 kg. Rekor Kanada'da.
Biz dünyadaki bal hareketlerini çok iyi takip ediyoruz. Türkiye'de arıcılık verimli olmadığı için kovan başı üretim düşük. Bunun gelişmesi lazım.
Biz Türkiye'nin her yerinden bal topluyoruz. Bu balların üretimini biz yapmıyoruz. Burası bal fabrikası değil. Burada yalnızca gerçek balı arıyoruz. Gerçek bal mı değil mi onu analiz ediyoruz. Bununla da işimiz bitmiyor. Balın içeriğine bakıyoruz. Çünkü balın içinde arıcıların bilinçli olmamasından kaynaklanan nedenlerle kalıntılar olabiliyor. Buna da çok rastlanıyor. Arıcılar petekte güve olmasın diye ilaç verebiliyor, farklı nedenlerle ilaç veriliyor arılara. Bunun dışında antibiyotikli ballar var.
Maalesef. Bu da yalnış uygulamalar nedeniyle oluyor. Arıya antibiyotik olarak verilen ilaçlar baldan çıkıyor.
Verilebilir ama bunun zamanlaması önemli. Ne yazık ki bu konuda da bilinçsizlikten yanlış zamanlamada arıya antibiyotik verilince bu antibiyotik bala geçiyor. Balı yiyen tüketiciler de ister istemez antibiyotik alıyor.
Tüketicilerin de kafası çok karışık. Bir kere balı nasıl alacak? Markasız farklı üreticilerin doğal dediği ürüne güvenenler var. Bal mı değil mi emin olmaları mümkün değil. Kavanozda mı alsın, petekte mi alsın? Bilmiyor tüketici.
Biz Türkiye'deki gücümüzü koruyarak global bir marka olmayı hedefledik. Bunu belki herkes söylüyor ancak Türkiye'den bir bal markası çıkarmak çok önemli.
Yapıyoruz. Üretimimizin yüzde 5'ini ihraç ediyoruz. Çin, Almanya, Hollanda, Fransa, İngiltere, Belçika, BAE, Suudi Arabistan, Azerbaycan ve Kıbrıs'a ihracatımız var.
Anlaşılmaz. Öyle bir damak hassasiyeti yok. Bal en kolay taklit edilen ama en zor tahlil edilen bir gıdadır. Ayrıca içinde kalıntı olan bal sahte baldan da tehlikeli olabilir.
Evet. 12 milyon liralık bir tesis. İşimiz yalnızca balcılık. Biz balı alıyoruz ve Ar-Ge tesisimizde bal mı değil mi diye bakıyoruz. Bal diye tamamen glukoz ve fruktoz yemiş olabilirsiniz. Şekere bal diye fazla verip, sağlıksız bir şey yapmış olabilirsiniz. Sahtekarlık kolay bu işte. Biz balın içindeki kalıntılara ve antibiyotiğe de bakıyoruz. Her gelen baldan örnek alınıyor ve tahlil ediliyor. 35 mühendis çalışıyor bunun için.
ÖzenAltıparmak, petek bal ile ilgili de şu değerlendirmeyi yaptı: “Petek bal hiç kontrol edilemediği için daha tehlikeli. Petekler esnek olsun diye parafin kullananlar çok. Petek 100 liradır, bir peteğin tahlili ise 1000 lira. Bu yüzden hiç tahlil edilmezler. Petek yerken ne yediğinizi bilemezsiniz” dedi.