|

Büyüme 6 yılın zirvesinde

Türk ekonomisi üçüncü çeyrekte yüzde 11,1 büyüme ile 6 yılın ardından Çin ve Hindistan'ı da geçerek büyük bir başarıya imza attı.Cari işlemler açığı da beklentilerin altında gerçekleşerek, 2017 yılı Ekim ayında 3,8 milyar dolar oldu. Piyasanın beklentisi 4,1 milyar dolar düzeyindeydi.Ekonomistler, Türk ekonomisinde yüksek bir büyüme beklentisinin olduğunu ancak bu rakamların bütün beklenenlerden de yukarıda olduğunu ifade ederek, üretime dayalı ekonomik büyüme modeline geçişe önem verilmesi gerektiğini ifade etti.

Yeni Şafak ve
17:00 - 11/12/2017 Pazartesi
Güncelleme: 17:56 - 11/12/2017 Pazartesi
Yeni Şafak
Türk ekonomisi beklentilerin üzerinde bir performans göstererek yüzde 11,1 büyüme kaydetti.
Türk ekonomisi beklentilerin üzerinde bir performans göstererek yüzde 11,1 büyüme kaydetti.

Türkiye ekonomisi üçüncü çeyrekte yüzde 11,1 büyüme ile 6 yılın ardından en yüksek büyüme oranına ulaştı. Bu rakam ile Türkiye, Çin ve Hindistan'ı geride bırakarak üçüncü çeyrekte en hızlı büyüyen ülke oldu.

Cari işlemler açığı da beklentilerin altında gerçekleşerek, 2017 yılı Ekim ayında bir önceki yılın aynı ayına göre 2 milyon 191 bin dolar artarak 3 milyon 827 bin dolar oldu.



Türkiye üçüncü çeyrekte G-20 ülkeleri arasında yüzde 11,1 ile en büyük büyümeyi kaydeden ülke oldu. Türkiye'yi yüzde 6,8 ile Çin, yüzde 6,3 ile Hindistan takip etti. G-20 ülkeleri arasındaki en kötü performans ise yüzde 0,8 ile Güney Afrika, yüzde 1,4 ile Brezilya'ya izledi.

Teşvikler büyümeyi destekledi

Ekonomist Murat Tufan, 2011 yılının üçüncü çeyreğinden bugüne en yüksek büyüme rakamını gördüğümüzü ifade ederek, "Türkiye ekonomisinde geçtiğimizden yıldan bugüne kadar bir yavaşlama söz konusuydu. Ve daha sonra birçok önlem alındığını gördük. Ve bu önlemlerinde orta ve uzun vadede etkisinin olabileceğini söylemiştik.
Nitekim KGF olmak üzere hem istihdam tarafını hem de vergi teşvikleri noktasında büyümenin önemli ölçüde desteklenmiş olduğunu gördük
" dedi.
"Burada en önemli noktalardan bir tanesi de iş talep öncülüğünde bir büyüme performansı gösteriyoruz" diyen Tufan, "Baktığımız zamanda büyümenin potansiyelinin Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkenin potansiyel büyümesini yüzde 5 bilemedik yüzde 6 olması gerekiyor.
Şu andaki potansiyelimizin çok üzerinde bir büyüme performansımız var.
Bu tabii ki kulağa hoş geliyor. Özellikle büyüme rakamının yüzde 11 olması kısa vade TL varlıkları açısından pozitif bir etki yaratıyor" ifadelerini kullandı.
  • Büyümenin kompozisyonundan bahseden Tufan şu açıklamalarda bulundu:
  • "İmalat sanayi ve hizmetler tarafında özellikle büyüme rakamlarının kalemlerinin önemli ölçüde destek sağladığını görmüş olduk. Hizmetlerdeki yüzde 20,7’lik büyüme hızı ve imalat sanayisindeki 15,2’lik büyüme hızı büyümenin lokomotifi olarak değerlendirilebilir. Ve diğer taraftan da inşaat özellikle çok çok etkili olmuş. Ve tarım tarafında da maalesef zayıf bir büyüme performansı var, yüzde 2,8, Ama genel büyümenin kompozisyonuna baktığımız zaman iş talebe dayalı bir büyümenin olması en azından ekonomiye dair de ilerleyen dönem de de büyüme rakamlarının iyi geleceğini gösteriyor.
  • Muhtemelen yılı yüzde 6 büyüme rakamıyla kapatabiliriz. Ancak burada büyümeyle ilgili şu notu iletmek istiyorum. Kısa vadede hem yabancı algısı hem de iç taraftaki TL varlıkları açısından pozitif algılanacak olan büyüme rakamları orta ve uzun vadede enflasyonun mevcut yüksek seyrini daha da negatif etkileyebilir. Maalesef Türkiye’de büyümenin kompozisyonun baktığımız zaman talebe dayalı ve ithalat ve ihracata dayalı bir büyüme söz konusu olduğu için aşırı ısınmasına yol açabilecek nedenler olabilir. O yüzden önümüzdeki dönemde 2018 yılında özellikle enflasyonu kontrol altına alarak bu büyüme performansımızı sergilememiz gerekiyor."
Tufan, bu hafta açıklanacak olan Merkez Bankası faiz kararının çok önemli olduğunu vurgulayarak, "Bu hafta enflasyon verisinden sonra açıklanan büyüme rakamımızı baz alarak nasıl bir karar verecek bu çok önemli. Merkez Banaksının kararından sonra TL varlıkları açısından çok daha net bir tablo ortaya çıkacaktır. Şu andaki tabloya baktığımız zaman ekonomik gelişmelerin dışında yabancı algısı ve raporlarıyla,
ABD’deki tutuklama haberleriyle daha çok yön bulan TL varlıkları o haberlerde en kötüyü fiyatladıktan sonra daha ekonomik gerçekler ve verileri fiyatlamaya başladığını görüyoruz.
Genel görüntü şu anda büyüme rakamı TL varlıkları açısında kısa vadede pozitif orta ve uzun vadede enflasyonu tetiklememesi gerekiyor" dedi.

"Üretime dayalı ekonomik büyüme modeline geçmeliyiz"

Gedik Yatırım Müdür Yardımcısı Beste Naz Köksal, büyümenin yüzde 11,1 gibi çok yüksek düzeyde oluşmasını sağlayan etmenleri şöyle sıraladı:

"İlk olarak geçtiğimiz yıl 15 Temmuz darbe girişiminin etkisiyle ekonomi yüzde 0,8 daralma göstermişti.
Hesaplamalardan oluşan baz etkisinin olumlu yansıması
ile yüzde 11,1 rakamının elde edildiğini görüyoruz. ikinci olarak
Avrupa ekonomisindeki toparlanma 2017 yılında ivme kazandı.
Bununla beraber
ihracatın geçtiğimiz yıla göre katkısı çok arttı.
Üçüncü olarak ise
hane halkı harcamaları üçüncü çeyrekte de devam etti.
Harcamaların büyük bir kısmını dayanıklı mallar oluşturdu.
Eylül ayı itibariyle son bulan beyaz eşyada ÖTV indirimi tüketici harcamalarını öne çekti. Muhtemelen 4. çeyrek ile birlikte bu harcamalarda kısılma göreceğiz. Dördüncü olarak Kredi Garanti Fonu (KGF) etkisiyle
sermaye yatırımlarındaki artış büyümenin yine katalizörlerinden olmuş
. Makine ve teçhizat yatırımları 4 çeyrektir daralma gösteriyordu. 2017 yılı 3.çeyreğinde görülen artışın sürekli hale gelmesi gerekli. Ekonomide inşaatın büyüdüğü kadar makine teçhizatı yatırımlarının da büyümesi gerekir ki işsizliğin düştüğünü görebilelim. Son olarak ithalattaki artış her ne kadar net etki olarak alınsa da ekonomiye dahil edildiğinden büyüme içerisinde gösteriliyor. Enflasyona yönelik alınan ithalat önleminin de katkısı olduğunu düşündüğümüz
ithalat kalemini büyümenin içerisinde suni değişken olarak kabul edebiliriz."
Büyümenin yüzde 11,1 olarak açıklanması tartışmaları da bitirmediğini vurgulayan Köksal, "İşsizlik ve enflasyonun çift hanelerde katılaşması,
cari açığın geçtiğimiz yıla göre yaklaşık 9 milyar dolar artması
büyümenin de kalitesini sorgular hale getirdi. Bu nedenle ekonomi çevresini pek tatmin etmeyen içerik,
sürdürülebilir bir büyüme olmadığına işaret ediyor." ifadelerini kullandı.
Köksal, "Sözün özü;
üretime dayalı ekonomik büyüme modeline geçmediğimiz sürece
, ithalatın suni katkısıyla, işsizliğin düşmediği, enflasyon ve cari açık vererek büyümeye devam eder, bu kısır döngüyü sonlandıramayız" dedi.

"Beklentilerin üzerinde bir büyüme gerçekleşti"

KapitalFX Araştırma Müdür Yardımcısı Enver Erkan, "Büyümenin alt kırılımları itibariyle,
en önemli katkının hanehalklarının nihai tüketim harcamalarında ve gayrisafi sabit sermaye oluşumundan geldiğini görüyoruz.
Sabit sermaye oluşumundaki büyümenin artarak devam ediyor olması olumlu, diğer yandan tüketim harcamalarındaki büyüme ise talep bacağının ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor. Bu durum aynı zamanda enflasyonda da yukarı yönlü baskının devam etmesi demek olacaktır. Net ihracat büyümesi pozitif olmakla beraber, ithalatın en önemli büyüme katalistlerin birisi olması bu büyüme patikasında aynı zamanda yüksek cari açığın da süreceğini göstermekte" dedi.
  • "Maliye politikalarının genişleyici olması, KGF’nin yatırımlara ve sektörlere pozitif etkisinin görülmesi, sektörel teşvik ve vergi indirimleri kapsamında artan canlılık ile iç talebin pozitif etkilenmesi, bunun yanında
    Avrupa gibi önemli ihracat pazarlarımızdaki toparlanmanın dış talebi pozitif etkilemesi
    ile üretim ve ihracatta görülen artışların büyüme momentumu üzerindeki pozitif etkilerini 2017'nin birinci çeyreğinde görmüştük" diyen Erkan, "2016 yılının üçüncü çeyreğinde yaşanan ve Türkiye ekonomisinin daralmasına yol açan malum olaylardan sonra,
    Türkiye’nin daha düşük büyüme patikasına çekilmemesi için yapılan teşvik ve desteklerin katkısı çerçevesinde, yüksek bir büyüme 2017 yılının üçüncü çeyreğinde de zaten bekleniyordu, ancak bu rakam bütün beklenenlerden de yukarıda oldu" açıklamasında bulundu.

Ortada olan durumun enflasyon açısından riskler barındırmakla ve yüksek cari açık ile bütçe açığı oluşumuna meydan vermekle birlikte, niteliksel büyüme açısından da çok fazla tüketim ve daha az yatırım katkısı almasından dolayı sürdürülebilir olmadığını vurgulayan Erkan, "Çeyrekten çeyreğe olan büyümenin de yüzde 1,2 seviyesinde gerçekleşmesi, geçen yıldan gelen düşük baz etkisinin de gözardı edilmemesi gerektiğini gösteriyor. Geçmiş serilere ait sektörel büyümelerin de yüzde 4-5 bandını işaret ediyor olması, mevcut büyüme rakamlarının sürdürülebilir olmadığını, ekonomide ısınma olduğunu ortaya koymaktadır" ifadelerini kullandı.

Erkan, "2017'nin ikinci çeyreğinden sonra KGF kullanımı azaldı. Hem 2017'nin üçüncü çeyreğindeki gibi geçen yıldan gelen bir baz etkisi olmaması, hem de sektörel teşvik ve desteklerin etkisinin azaldığı bir dönem olması itibariyle 2017'nin dördüncü çeyreğinde büyüme yüzde 5’li bantlara doğru yavaşlayacaktır. Bu yavaşlama, 2017'nin dördüncü çeyreğinde ilk öncü göstergeleri ışığında çok da korkulduğu ölçüde olmayacaktır.

Bu kapsamda 2017’nin tamamı için de büyümenin yüzde 6 bandı üzerinde gerçekleşmesini bekliyoruz. Birçok kurumun da 2017 büyüme beklentilerinde son bir yukarı yönlü revizyon yapacaklarını düşünüyoruz" dedi.

"Büyüme her zamanki gibi hanehalkı tüketime odaklı devam ediyor"

İntegral Yatırım Araştırma Direktörü Tuncay Turşucu, yıllık büyümede geçen yıldan gelen düşük baz etkisi olduğunu ifade ederek, geçen yıl üçüncü çeyrek döneminde yüzde 0.8 daralma yaşandığını belirtti.

  • Turşucu, "
    Tarım grubundaki verilerin zayıf olduğu söylenebilir. Bunun dışında yıllık bazda imalat sanayi, inşaat, hizmetler, vergi gibi kollarda iyi performanslar görülüyor
    . Ancak bu performansların hemen hepsinde geçen yılın düşük baz etkisi bulunuyor" dedi.

Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış çeyreksel verinin ise güçlü olmadığını görüyoruz" diyen Turşucu, "Burada yüzde 1.8 beklentiye karşılık yüzde 1.2 büyüme oluşurken, Tarım, imalat sanayi, finans ve sigorta, gayrimenkul gibi kollarda negatif veriler alıyoruz. İmalat sanayinin çeyreksel bazda büyümeye katkısının zayıf olması ilginç, çünkü sanayi üretim verilerinde arındırılmış verilerde üretim atışı yüzde 0.9 seviyesindeydi" ifadelerini kullandı.

Yine çeyreksel veride inşaat, hizmetler kollarında iyi bir performansın olduğunu vurgulayan Turşucu, "Özellikle inşaat sektör ilk iki çeyreğe göre büyümeye en fazla katkıyı bu çeyrekte sağlamış" dedi.

Turşucu, "B
üyüme her zamanki gibi hanehalkı tüketimi odaklı devam ederken, ihracatın büyümeye pozitif katkısı devam ediyor.
Ancak önemli bir faktörde geçen yıldan gelen düşük baz etkisi. Çeyreksel bazda ise çok güçlü bir veri olduğunu söylemek zor" açıklamasında bulundu.

"TCMB sıkı para politikasına daha rahat devam edecektir"

TCMB açısından bakıldığında sıkı para politikası duruşuna rağmen büyüme kanadının yüksek gelmesi pozitif ve Merkez’in elini rahatlatacağını ifade eden Turşucu, "TCMB sıkı para politikasına daha rahat devam edecektir" dedi.

"Türkiye uygulanan başarılı ekonomi politikalarıyla ortalamasının üzerinde büyümeyi başardı"

Ziraat Bankası Ekonomisti Bora Tamer Yılmaz, "Türkiye, geniş yüzölçümü, genç, dinamik, güçlü nüfusu ile Asya'daki Filipinler, Endonezya gibi yüksek büyüme ülkelerini andırıyor. Türkiye’nin 60 yıllık büyüme ortalaması yüzde 5,2. 2017 yılında Türkiye uygulanan başarılı ekonomi politikalarıyla ortalamasının üzerinde büyümeyi başardı. Yıl büyümesi yüzde 6,5 oranı üzerinde gerçekleşebilir" dedi.


  • Yılmaz, Türkiye'yi bu sene ekonomi yönetimi anlamında dünyanın önde gelen ülkesi yapan faktörleri şöyle sıraladı:
  • * İstihdam seferberliği,
  • * Kredi Garanti Fonu,
  • * Sigorta primlerinin ertelenmesi, beyaz eşya vergi indirimi gibi disiplini bozup borç yükü ortaya çıkarmayan mali teşvik politikaları,
  • * Turizmde toparlanma,
  • * Küresel ticarette canlanma

Alt-yapı projeleri büyüme performansını destekliyor

"Yüzde 80’e yaklaşan kapasite kullanım oranı ile yılın ikinci ve üçüncü çeyreğinde yatırımların hız kazanmaya başladığını görüyoruz" diyen Yılmaz, "Yatırım harcamalarını tüketim harcamalarından ayrıştırmak gerekiyor. Çünkü; tüketim harcamaları cari işlemler. Genellikle gerçekleştirildikleri dönemle sınırlı kalıyorlar. Yatırım harcamaları ise uzun dönemlere yayılmakta.
Alt-yapı projelerinin ya da kurulu kapasitenin arttırımı bir çeyrekle sınırlı kalmıyor. Bu nedenle yatırımların devreye girmesi, önümüzdeki süreçte ekonominin yüzde 5 üzeri büyüme performansını sürdüreceğine yönelik işaretler" dedi.
Yılmaz, "Küresel ticaret hacimleri bu sene artış eğilimindeydi. Değer zinciri parçası bulunduğumuz Avrupa’dan gelen öncü göstergeler önümüzdeki altı aylık süre için pozitif sinyaller içeriyorlar.
Türkiye’de küresel ekonomiye entegre sanayi yapısından söz edilebilir.
Sanayi üretiminden gelen veriler olumlu. Önümüzdeki altı aylık süreçte dış talebin büyümeyi sırtlamasını bekliyoruz. Enflasyon ve döviz kuru nedeniyle iç talebin tüketim harcamaları tarafında sakin görünüm, yatırım harcamaları tarafında ise canlılığın süreceği düşüncesindeyiz" açıklamasında bulundu.
#Türk ekonomisi
#Büyüme rakamları
#TCMB
6 yıl önce