Gazetecilik yaparken notlar almaya, analiz yapmaya başlamıştım. Türkmenbaşı adlı liderin baskılarını eleştirdiğim kitabım yayınlandı. Arkasından 11 Eylül öncesinde Usame bin Ladin’den bahsettiğim “Hedef Ülke Afganistan” yayınlandı. Almanya’ya döndüğümde basit bir danışmanlık için orduya başvurdum. Ancak 8 ay ağır eğitim sonrası binbaşı oldum. Kitabımı öğrendiler ve beni Alman ordusuyla birlikte Afganistan’a gönderdiler. Burada Türk askerleri de vardı. Türk olduğumu öğrendiklerinde kaynaştık.
Amerika El Kaide’yi kurdu ve başına Usame bin Ladin’i geçirdi. Silahları verdi. Ardından peş peşe saldırılar oldu. Amaç Afganistan’daki Rus hakimiyetini kırmaktı. Karşıda düşman kalmadığında bu örgütün silahları Amerika’ya dönecekti ve nitekim öyle de oldu.
Afganistan 40 yıldır savaşta. Orası diğer ülkeler için bir deneme tahtası. Afgan Hükümeti ve Taliban savaş içinde. İki tarafın arkasında farklı ülkeler var.
Evet, ben Kabil’deki Amerikan Elçiliği önünde ve Hilmant’tayken bombalı saldırılar oldu. Beyin kanaması geçirdim, arkadaşlarımın bacakları koptu, olmadık şeyler gördüm. O dönemde saldırılar çok artmıştı. Stresli günlere babamın rahatsızlığı da eklenince 2008’de Almanya’ya geri geldim ve istifa ettim. Askerde bağırarak emir alıp veriyorduk, sosyal hayatta değişik tepkilerim vardı. Çok zor adapte oldum. Bir yıl sonra da Türkiye’ye döndüm.
Afganistan ve Türk dünyası üzerine belgeseller yaptım. “Türkistan Yollarında” bunlardan biri. Onun dışında kitaplar, konferanslar, televizyon çekimleri devam ediyor.
Çocuklar normal hayatı unutmuş durumda. Hatta bir zaman okullardaki matematik problemlerinde bile kendini gösterdi. Çocuklar toplama işlemini öğreten bir soru şöyleydi: 5 tane Rus öldürdün, 2 tane daha öldürürsen toplam kaç kişi öldürmüş olursun? Ülkede artık kaleşnikof oyuncak haline geldi. Afganistan’da sudan daha kolay silah bulabilirsiniz.
Afgan Parlamentosu’nda mücahid ile komunist, açık kadın ile 10 sene açık kadınları kırbaçlayan Taliban lideri yan yana Afganistan’ın geleceği için çalışıyor. Bu bize barışın mümkün olabileceğini söylüyor. Oradaki ateş kendiliğinden sönecektir ama dışardan sürekli benzin dökülüyor. Osmanlı zamanında bir çavuşla yönetilen yerler şimdi kaç parçaya bölünmüş durumda.
Muazzam geçmişimizle uyum sağlamalıyız. Saf İslam zamanında bilim ve aklı bağdaştırıp çalışmalar yapılıyordu. Astronomi, matematik, kimya alanlarında öncü isimler çıkarttık. Halife, Bizans’tan Bağdat’a matematçi istediği zaman önce kabul etmiyorlar ama sonra 900 küp altın karşılığı bilim adamı geliyor. Bugün en iyi futbolcuya verilen paralar gibi. Çin’den de gelen bilim adamları var.
Afganistan, Pakistan, Irak gibi bölgelerle ilgili televizyonda, akademide, konferanslarad konuşanları dinledim ve varolan bir boşluğu doldurmak istedim. Cafcaflı unvanlarıyla masabaşında oturup hiç gitmedikleri bölgelerle ilgili bilgiler anlatıyorlar. İnternetten indirdikleri İngilizce makaleleri ezberleyip çok güzel konuşuyorlar ama anlatılan şeyler sahayla, yerel gerçeklerle uyuşmuyor. Gazeteciler de böyle. Ben bildiğimi, gördüğümü ve analiz ettiklerimi yazdım.
Örneğin Amerikan ordusunun Afganistan’da hareket kabiliyetini arttırmak için çelik yelek giymediğini ve PKK’ya karşı Türk askerinin de bunu yapabileceği söylendi. Halbuki Afganistan’dayken bize zırhlı aracın içinde bile yeleği çıkartmamız yasaktı. Türk dünyasıyla ilgili de böyle sorunlar var.
20 yıldan beri 5 Orta Asya ülkesi Türkmenistan, Özbekistan, Kazaksitan, Kırgizistan, Tacikistan’ı çalışıyorum. Ne isteniyor, aramızdaki bağ ne kadar yakın gidip yerinde görüyorum. Örneğin Kazaklar aşırı duygusal olduğumuzu, mantıkla hareket etmemiz gerektiğini söylüyor. ‘Ruslar’ın beynimizde yaptığı 150 yıllık tahribatı ortadan kaldırmadan hadi sarılalım, canımız ciğerimizsiniz diyorsunuz. Biz ortaokulda Ruslar ve Bulgarlar karşısında Osmanlı kötüdür diye öğrendik. Önce bu olumsuz imajı silmeniz gerekiyor’ diyorlar. Bu insanları beyin ve kalp olarak kazanmamız gerekiyor.