|

"Akıllı yatırımlar"

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Hatice Karahan köşesinde "Asya açılımı" başlıklı yazısını kaleme aldı. Ömer Lekesiz, Hasan Öztürk, İsmail Kılıçarslan ve Abdullah Muradoğlu da gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Şafak
09:07 - 29/08/2017 Salı
Güncelleme: 09:23 - 29/08/2017 Salı
Yeni Şafak
Ömer Lekesiz, İsmail Kılıçarslan, Hatice Karahan, Abdullah Muradoğlu, Hasan Öztürk
Ömer Lekesiz, İsmail Kılıçarslan, Hatice Karahan, Abdullah Muradoğlu, Hasan Öztürk

Hatice Karahan, Ömer Lekesiz, Hasan Öztürk, İsmail Kılıçarslan ve Abdullah Muradoğlu'nun yazılarının en dikkati çeken bölümleri:

Ortaya çeşitli fırsatlar çıkıyor

Vietnam, son yıllarda %6’lı büyüme rakamları görmeyi kanıksamış dinamik bir ekonomiye sahip. Dolayısıyla çevresindeki Asya kaplanlarının izinden gittiğini söyleyebiliriz. Gerçi ekonomik cüsse açısından bölgede nispeten minyon kalıyor ancak 93 milyona yakın nüfusuyla da dikkat çekiyor.   Şöyle hafif geriye dönüp baktığımızda, 2000’lerin başında yoksul ülkeler kategorisinde olan Vietnam’ın, azimle sürdürdüğü güçlü büyümeyle düşük-orta gelirli sınıfına eriştiğini görüyoruz. Yüksek-orta gelir menziline ise henüz mesafe var. Bu bağlamda ülke, bir nevi Çin’in 20 yıl önceki hali şeklinde tasvir ediliyor. Vietnam’ın, hoş büyüme performansını önümüzdeki yıllarda da sürdürmesi bekleniyor. Bu beklentinin izahı ise, sadece güçlü iç pazardan ibaret değil. Nitekim ekonominin gelişimine ihracatın da sıkı destek verdiği biliniyor. 

Biz’lik köprüsü

Ne yalan söyleyeyim, bu hitapları önce yadırgamıştım. Ancak arkadaşın yüzünde en küçük bir ifade değişikliğine rastlamayınca (ki, bir kadınla böyle konuşabilmek, hemen her erkeğin suretine pis bir sırıtma ekler) İran kültüründe, kurban kelimesinin gündelik hayatta böylesine rahat, numarasız ve samimi bir şekilde kullanıldığının farkına vardım.Ardından kurban kelimeli hitapların ilk çağrışımı belirdi zihnimde. Merhume Annem, çocukları olarak ona “ana” diye seslendiğimizde, spontane bir şekilde “anan kurban olsun yavrum, söyle” diye karşılık verirdi.Daha o gün, Tahran ile Yozgat arasında, sadece kurban kelimesi üzerinden kurulan biz’lik köprüsü, bana üzerinde çokça düşünülmesi gereken bir değer olarak görünmüştü. Şimdi, yüzümüzü Kurban vakitlerine döndüğümüz şu saatlerde, söz konusu çağrışımların zihnimin derinlerinden çıkıp gelmesi sebebiyle, bana kendilerini hatırlatan o hatıraları hatırlamaktan sevinç duydum.

Parktaki o tabelanın karşısına geçtim

Gelibolu’da bir caminin avlusunda akşam serinliğinde bir banka oturmuş yorgunluk atıyorduk. Bir ara sigara içmek için cami avlusunun dışına çıktım. (O zamanlar içiyordum şimdi şükür kurtuldum illetten.)Hemen yolun karşısında küçük yeşil bir alan vardı. Karşıya geçmek için hamle yaptım. Yolun ortasındaydım, sabırsızlıkla sigarayı yaktım. Yeşil alana geldiğimde çimenlerin üzerinde bir tabela gördüm, “Dikkat! Her yer şehitliktir!” Rengim attı. Elim ayağım boşaldı. Sigarayı dudaklarımdan önce avucuma aldım. Sonra hızla geri döndüm. Koşar adım yolun ortasına yöneldim. Elimdekini asfalta attım. Bir de üzerine bastım. Sonra izmariti menfezden içeriye ayağımla ittim. Geri döndüm. Parktaki o tabelanın karşısına geçtim. Ve dua ettim. Hiç unutmuyorum bir ara, “Rabbim benim kurt dedem de Çanakkale şehidi. Belki de şuracıkta bir yerde yatıyor. Onun da ruhuna…” diyerek...

‘Yeni seküler düzen’in nefret ettiği ilk şey

Benim ‘yeni seküler düzen’ dediğim düzeni nasıl tanımlayabileceğimize dair şöyle bir yaklaşımım var: ‘Günaha ‘günah’ demeyen, kendi ayarsız vicdan terazisinin öngördüğü bazı kuralları ‘ahlak’ sayan, son derece kendine gömülü bencil insan teklerinin oluşturduğu kaotik nizam.Dikkat isterim. Günah işleyen değil, günahı ‘günah’ olarak görmeyen. Ve yine dikkat isterim: Ahlaksız değil; ahlakı bir dinden, bir ideolojiden, bir düşünce sisteminden, bir cemaatten, bir cemiyetten, bir etnik aidiyetten, hatta bir aileden değil kendi vicdan terazisinden alan... Hiç kuşku yok ki tek ölçünün vicdan olduğu bir düzlemde ‘vicdana sığdırılabilen şeyler’ meselesi sonsuz kere çeşitleneceği için bir ahlakın varlığından da söz edilemez.‘Yeni seküler düzen’in böylece nefret ettiği ilk şey ‘ahlak’ meselesidir. Azıcık ahlaktan bahsettiğinizde size ‘ahlakçılık yapmak’ yaftasını yapıştırıverirler. Başa dönersek... 

Trump’ı ikna etmeyi başardılar

Trump ABD Başkanı olduktan sonra Savunma Bakanı General James Mattis, Ulusal Güvenlik Danışmanı General H.R. McMaster ve Genelkurmay Başkanı General Joseph Dunford’un Afganistan’a ek kuvvet gönderilmesi yönündeki taleplerine ayak direyerek yeni bir strateji için kapsamlı rapor istedi. Beyaz Saray’da başını Steve Bannon’un çektiği radikal Sağcı hizbin tüm engelleyici çalışmalarına rağmen Generaller Trump’ı ikna etmeyi başardılar.Trump 21 Ağustos gecesi yaptığı konuşmada ABD’nin Afganistan’daki pozisyonunun zamana değil sahadaki koşullara göre belirleneceğini ilan etti ve herhangi bir çekilme tarihi vermedi. Dikkat çeken bir diğer ayrıntı ise, Pakistan’a yönelik sert suçlamalar oldu. Trump, Pakistan’ın hasmı Hindistan’ın Afganistan’da daha fazla rol oynamasını da istedi. Amerikan medyası, Trump’ın Pakistan’a yönelik yaklaşımını “Daha fazla sopa, daha az havuç” olarak yorumladı. “U” dönüşünü  “Dünya ABD Başkanlığı koltuğunda çok farklı görünüyor” diyerek tevil eden Trump Afganistan’a 4 bine yakın asker gönderilmesine yeşil ışık yaktı.Trump’ın “U” dönüşünü eleştirenler ABD’yi 1979’da Afganistan’ı işgal eden “Sovyetler Birliği”ne benzettiler.

#Hatice Karahan
#Ömer Lekesiz
#Hasan Öztürk
#İsmail Kılıçarslan
#Abdullah Muradoğlu ​
7 yıl önce