|

Almanya’da Nazi söylemi tescillendi

AfD partisi sanıldığı gibi toplumdaki dezavantajlı, başarısız ama hırslı Almanlardan oluşmuyor, tam aksine, partinin tanınan yüzleri profesör, hakim, yönetici veya emniyet görevlisi kişilerden oluşuyor. Almanya’da ırkçılık tabandan tavana çıkan bir olgudan ziyade tavandan tabana inen bir boyuta dönüştü. Asıl endişe uyandıran da tam bu!

Yeni Şafak ve
04:00 - 26/09/2017 Salı
Güncelleme: 02:54 - 26/09/2017 Salı
Yeni Şafak
Gündem
Gündem

61,5 Milyon seçmeni olan Almanya 19. Federal Parlamento seçimini gerçekleştirdi ve 709 parlamenter seçildi. Katılım oranı son seçime oranla %3,5 artış göstererek %76,2’ye ulaştı. Geçtiğimiz dönem Federal Parlamento’da dört parti temsil edilirken bugün itibari ile 6 parti temsil edilecek. Dördüncü dönem şansölye olan Merkel siyasi olarak geçmiş dönemlerden daha zayıf, Almanya ise istikrarsız konumda. Almanya’nın geleneksel merkez partisi CDU ve SPD yaklaşık bir buçuk milyon oyunu yeni kurulan Nazi partisi AfD’ye kaptırdı. Geleneksel partiler Alman seçmeninin güvenini kaybediyor.

Merkel, CDU lideri olarak en kötü oy oranını, CDU partisi ise tarihinin en kötü ikinci seçim sonucunu aldı. Sosyal demokratların hükümet ortağı olmayacağını açıklamasıyla beraber noelden önce hükümeti kurmayı planlayan Merkel için çok fazla seçenek yok. Hür Demokrat Parti FDP ve Yeşiller ile üçlü koalisyon kuracak ve dört yıl boyunca iki güçlü muhalif parti SPD ve AfD ile karşı karşıya kalacağa benziyor.

TÜRKİYE DÜŞMANLIĞI KAYBETTİRDİ

Schulz liderliğindeki Sosyal Demokrat Parti SPD ikinci dünya savaşı sonrası en başarısız seçim sonucunu aldı. Halbuki Schulz genel başkan olduğunda medyanın desteği ile yeni başbakan adayı olarak büyük umutlar ile gelmişti. Seçim sonucu, tarihin en başarısız genel başkanı olduğunu gösterdi. 2009 Federal Parlamento seçiminde şimdiki Cumhurbaşkanı, eski SPD Genel Başkanı Frank-Walter Steinmeier partisine %25,7 oy kazandırırken, 2013 yılında dönemin genel başkanı Peer Steinbrück ise %23 oy kazandırmıştı.

Orta okul mezunu ve eski alkolik olan Martin Schulz AB Parlamento Başkanı ve AB Milletvekili olarak tanınan ve Alman kamuoyunda sevilen bir siyasetçi olmasına rağmen iç siyasette başarısız oldu. Seçim kampanyasını ‘adalet’ kavramı üzerine kuran Schulz, söylemde kalan adalet arayışının seçim kazandıramadığını gösterdi. Schulz, kampanya boyunca özellikle Türkiye üzerinden popülizm yaparak gündemde kalmaya gayret gösterdi. Şansölye adayı olarak seçmene daha yaşanılabilir bir Almanya’yı nasıl oluşturacağı yönünde ikna edici olamadı.

Schulz’un Türkiye politikası geleneksel olarak SPD’ye oy veren Türk kökenli Alman vatandaşlarını partiden tamamen uzaklaştırdı. Türkiye karşıtı, Erdoğan düşmanı ve ayrımcı söylem ortaya koyması medya önünde geçici sempati toplamasına yol açsa da, ırkçı seçmeni ikna edemedi. AfD gibi Nazi zihniyetini benimseyen, Türkiye ve Türk düşmanı olan, göçmen karşıtı politika üreten İslam düşmanı bir parti varken taklidine oy vermek tercih edilmedi. Türkiye düşmanlığı hiç bir partiye kazandırmadı!

SEÇİM SONUÇLARI TEHLİKENİN HABERCİSİ

Seçim sonuçları göçmenlerin gözünde realitenin oy oranları ile tastiklenmesi niteliğinde ve hiç şaşırtıcı değil. Almanya’da yaşayan etnik ve dini azınlık gruplar yükselen ırkçılığa her fırsatta dikkat çekiyordu. Mülteci krizi ile birlikte toplum içerisindeki tahammülsüzlük, hoşgörüsüzlük, ırkçı saldırılar daha fazla görünür olmaya başladı. ‘Salon Nazileri’ daha büyük özgüven ile demokrasi düşmanı ve faşist söylemlerini seslendirir oldu. Hitler dönemini kutsayan zihniyet, AfD içinde kendine siyasi zemin oluşturdu. Korkulan gerçekleşti. AfD’nin oyları bazı seçim bölgelerinde %30’lara ulaşarak birinci parti konumuna yükseldi. Bölgede her üç seçmenden birisinin Nazi zihniyetine oy vermesi ülkenin geleceği açısından sorunlu.

Merkel, seçim sonuçları açıklandıktan sonra yapmış olduğu açıklamada AfD’ye kaydığı tahmin edilen bir milyon CDU seçmenini geri kazanmak için çalışacaklarını ve toplum içerisinde büyüyen korkuları daha ciddiye alacaklarını ifade etti. Alman toplumunun İslam düşmanlığı ve ırkçılığı besleyen yapay korkularını ciddiye alacağını vurgulayan Merkel aslında Almanya’nın bu dönem daha fazla içine kapanacağının sinyalini veriyor. AfD’nin seçim stratejisi olarak önyargılar ile büyüttüğü korkular, Merkel Hükümetinin siyasetini şekillendirecek.

IRKÇILAR BUNDESTAG’DA

Seçim sonuçlarının açıklandığı ilk dakikalarda Nazi söylemleri kamuoyu oluşturmaya başladı. AfD’nin popüler ismi Gauland yeni kurulacak olan hükumetin peşine düşerek bu ülkeyi geri “kazanacaklarını” söyledi. AfD’li bir diğer isim Weidel, parlamentoda araştırma komisyonu kurarak Merkel’in şimdiye kadar sürdürdüğü mülteci politikasının incelenmesini talep edeceklerini bildirdi. Parlamentoda yüzde 20 çoğunluk yakalandığı takdirde komisyon kurulabiliyor. AfD bu çoğunluğu belki yakalayamayacak ancak Merkel’i birçok alanda sıkıştırarak siyasi baskı oluşturacak.

Thüringen Meclisi AfD Grup Başkanı Björn Höcke bir konuşmasında AfD’li seçmenlere yönelik “Almanya tarih yazabiliyor. Tarih yazalım” diyerek Nazi zihniyetini tekrar iktidar yapalım imasında bulunmuştu. 24 Eylül Parlamento seçim sonuçları Almanya yakın tarihini nasıl etkileyecek göreceğiz. Yahudi Toplumu eski Başkanı Knobloch AfD’nin parlamentoya girmesine yönelik “nefret ve aşağılamayı körükleyen ruhlar yine ortaya çıktı” dedi. Dördüncü Merkel-Dönemi, Almanya demokrasisinin sınandığı ve kendini ispat etmesi gereken bir dönem olacak.

Soykırım ve ırkçılık konusunda ağır sabıkalı olan Almanya için AfD’nin 94 milletvekili ile parlamentoya girmesi, AB içerisinde yükselişte olan diğer ırkçı ve popülist partiler ile aynı düzlemde değerlendirilemez. Almanya uzun yıllardır ırkçılıkla mücadele ve sağ terörizmi önleyici projeler için milyonlar harcıyor. 2016 yılında almış olduğu karar ile yıllık 50 Milyon Avro olan ırkçılıkla mücadele bütçesini 2017’de iki katına çıkararak 100 milyon Avro yaptı. Irkçılığı önlemek üzere yüzlerce projeye maddi destek sunmasına rağmen artan ırkçılığın ve sağ terörün önüne geçemiyor. NSU cinayetleri, yanan mülteci evleri ve camiler, sokakta saldırıya uğrayan Müslümanların oranı düşmek yerine artıyor. Almanya’da salon-nazilerinin parlamentonun yedide birini ele geçirmiş olması bu zihniyetle mücadelenin asıl şimdi başlaması gerektiğini gösteriyor. AfD partisi sanıldığı gibi toplumdaki dezavantajlı, başarısız ama hırslı Almanlardan oluşmuyor, tam aksine, partinin tanınan yüzleri profesör, hakim, yönetici veya emniyet görevlisi kişilerden oluşuyor. Almanya’da ırkçılık tabandan tavana çıkan bir olgudan ziyade tavandan tabana inen bir boyuta dönüştü. Asıl endişe uyandıranda tam bu!

ALMANYA-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ NORMALLEŞMELİ

Jamaika-Koalisyonu gerçekleştiğinde Hür Demokrat Parti ve Yeşiller Partisinin Merkel ile yürüttüğü koalisyon pazarlığı sonucu her iki parti liderinden birisi dışişleri bakanı olacak. Yeşiller eşbaşkanı Cem Özdemir’in bu göreve gelmesi durumunda Almanya-Türkiye ilişkisine olumlu katkı sunmayacağı şimdiden söylenebilir. Seçim sonucunun ortaya çıkardığı resim, Merkel hükümetinin daha içe kapanık siyaset yürüteceğe benziyor. 6 siyasi partinin mecliste bulunduğu bir denklemde harmonik bir siyasi ortamın oluşmayacağı şimdiden söylenebilir.

Federal Parlamentoya bu dönemde SPD’den 6, Yeşillerin 5, Sol Parti’den 3 toplam 14 Türkiye kökenli milletvekili seçildi. CDU’nun tek Türkiye kökenli adayı Cemile Yusuf Türk seçmenleri tarafından cezalandırıldığı için birinci oyları alamayarak seçilemedi. Türkiye-Almanya ilişkilerine şimdiye kadar olumlu hiçbir katkısı olmayan, hatta ilişkilerin kötüleşmesi için çaba sarfeden Türkiye kökenlilerin parlamento içerisinde olması bir anlam ifade etmiyor. Kimileri geçmişte olduğu gibi PKK lobiciliğine, kimileri ise İslam düşmanlığını körükleyerek Alman toplumunu Türklere karşı kışkırtmaya devam edecek.

Geleneksel partilerin seçim kampanyası boyunca yürüttüğü Türkiye düşmanı politikanın onlara bir katkısı olmadı. Merkel ağırlıklı olarak mülteci politikası nedeniyle oy kaybederken, Türkiye düşmanlığı üzerinden popülist siyaset izleyen Schulz Almanya’nın iç politik sorunlarına çözüm üretemediği için kaybetti. Türkiye ile krizi büyütmek, Türkiye gibi önemli bir müttefiki kaybetmek, terör ile mücadelede ve mülteci krizinin kontrol altına alınmasında büyük rol oynayan Türkiye’ye karşı hasmane tutuma devam etmek Almanya’ya birşey kazandırmayacak, tam aksine yeni çatışma alanları oluşturacak. Bu Merkel’e ve kuracağı hükümete ancak şimdi olduğundan daha çok kaybettirir.

Asiye Bilgin -
UETD Genel Başkan Yardımcısı
#Almanya
#Nazi
#Seçim
#AfD
7 yıl önce