İslam medeniyetinin yaşatılması için bu zamana kadar farklı çalışmalara imza atan hattat Hüseyin Kutlu, şimdilerde farklı bir projenin heyecanını yaşıyor. Geçtiğimiz sene Moskova Camii'nin iç tezyinatını hat yazıları ile süsleyen Kutlu'nun tek amacı kaybettiğimiz değerleri ve medeniyetimizi sadece sözle değil somut eserlerle bugüne taşımak. Kutlu'nun bu hayalinin gerçekleşmesi için Beykoz'daki Ataullah Tekkesi bahçesinde hummalı bir çalışma var. “İslam Medeniyetleri Bahçesi” adı altında kaybolmaya yüz tutmuş geleneksel sanatlarımızın kurulacak çadırlarda icra edileceğini söyleyen Kutlu,” Burada hüsn-i hat, tezhip, ebru, çini ve musiki gibi klasik sanatlardan Osmanlı mutfak kültürüne kadar, Endülüs ve Osmanlı bahçe örneklerinden edebiyatın ve masalların sembolü olan çiçek ve hayvanlara kadar pek çok şey olacak. Proje, dünyaya İslam medeniyetinin ne olduğunu anlatmayı amaçlıyor” diyor.
Hekimoğlu Ali Paşa Camii'nde imamlık yaparken bir kütüphane oluşturmuştuk. İslam medeniyetinin merkezi camiler olduğu için imam olmak istemiştim. Bir bahçe oluşturma fikri 90'lı yıllarda başladı. Ben Süleymaniye'ye aşık birisiyim. Diyanet'in de o sıralar restorayon çalışmaları vardı. Gelin burayı idealimdeki İslam medeniyetinin merkezi hüviyetine kavuşturalım dedim. Süleymaniye hamamı, Darülkurra, Darülhadis ve Süleymaniye kütüphanesinin ahşap konakları da içine alan bir vaha oluşturalım istedim. Süleymaniye'ye hayat veren kudreti ortaya koymak istedik. Bizim mimarimiz, musikimizin uygulamalarıyla imalat, eğitimi ve öğretimimiz orada temsil edilecekti. 2 yıl içinde programı hazırlamıştım. Fakat bunu gerçekleştirmek nasip olmadı. Şimdi o projeyi minyatürize ederek böyle bir bahçe kurmak istiyorum.
Bahçede çadırlarımız olacak. Bu çadırların her birinde ayrı bir sanat icra edilecek. Osmanlı medeniyetinin bütün unsurları bu bahçede olacak. Bir medeniyetin ete, kemiğe bürünmüş hali diyebiliriz bu bahçe için. Bu medeniyetimizi ağaçlarla, çadırlarla, havuzlarla, hayvan barınaklarıyla anlatacağız.
Örneğin, Ferîdüddîn-i Attâr'ın Mantıku't-Tayr diye bir kitabı var. Yani Kuşların dili. Burada hayvani seviyede bulunan insanın hazreti insan makamına ulaşması için çıktığı yolculukta nefsinin bahaneleri anlatılır. Hayvan barınaklarında biz de bunu anlatacağız. Yoksa derdimiz ördek, kaz değil. Burada hayvanlar ve bitkiler insanı anlatacak. Ayrıca her ağacın, çiçeğin, otun künyesi olacak. Bunların Latince adı yazacak.
Çocuklarımızın da faydalanacağı bir bahçe olacak burası. Şimdiki çocuklar hep bilgisayarda vakit geçiriyor. Ya da izledikleri çizgi fimler onlara hiçbir şey katmıyor. Çocuk bahçelerinde de sallan ya da kay mantığı var. Peki bizler çocukken hiç oynamadık mı? Oynadık ama kendimiz gibi oynadık. Ben burada torunlarımla harmanbiç oynayacağım. Toprakla oynanan bu oyun sayesinde çocuklar vücudundaki elektiriği atar ve sabrı öğrenir. Burada bir kum havuzu olacak. Renkli ve ahşaptan yapılmış evler bulunacak bu bölümde. Ayrıca şimdiki çocuklar trambolini çok seviyor. Bunu da ilave edeceğiz.
İbn-i Mes'ûd (r.a.) “Biz Efendimiz'in terbiyesinde o hale gelmiştik ki boğazımızdan geçen lokmaların tesbihhini işitirdik” demiş. Yani dinimizce lokma çok önemli. Biz burada insanın çiğneyip kursağından geçen bir lokmayı anlatacağız. Ayrıca çadırlarımızda Osmanlı mutfak kültürüne ait unsurlar bulunacak ve yemekler pişecek.
Kurslarımızda Osmanlı Türkçesi, hüsn-i hat, tezhip, minyatür, ebrunaht, çini, kalem işi, tanbur, ney, klasik müzik, kemençe,ud, kanun, şükufe, katı ve adab-ı muaşeret gibi dersler veriyoruz. Bu dersler klasik usulle meraklılarına bu işin üstadları taafından veriliyor. Ayrıca kültür sanat seminerleri ile hat terapi, tezhip terapi, ebru terapi gibi uygulamalar da yapıyoruz. Bunlar yeni sayılabilecek bir uıygulama. Musiki terapisinin insan psikolojisine iyi geldiği ve tedavi amaçlı kullanıldığını biliyoruz. Neden hattın, tezhibin böyle bir işlevi olmasın dedik. Tabii bunu uygulayacak hocanın psikoloji de bilmesi gerekiyor. Biz bu sanatları öğretirken farklı bir eğitim sistemi uyguluyoruz. Bunu farkedenler sayesinde kurslarımıza olan ilgi her geçen gün artıyor. Ayrıca bu yıl burada çocuklar için ebru, bendir, bağlama ve çocuk korosu sınıfları açıyoruz. Biz burada ayrıca doğal kağıtlar üzerine hat çalışıyoruz.
Elbette, yurtdışındakilerin de bu tarz projelere ilgisi hayli fazla oluyor. Proje, yıl sonuna kadar tamamlacak ve daha sonra tanıtımı yapılacak. Biz Müslümanların en büyük problemi medeniyetsizlik. Ne yazık ki Batı medeniyetini yaşıyoruz. Ama bu medeniyet bizim değil ki. Biz bunu medeniyet zannederek kimliğimizi kaybettik. İşte biz de buna bir kvılcım çakabilir miyiz diye uğraşıyoruz. Asıl amacımız da bu.
Bahçemizde konserler, tarih, edebiyat, tasavvuf ve musiki sohbetleri toplantıları yapmayı düşünüyoruz. Ayrıca sevinçli günlerimizde sünnet, düğün, kına ve nişan gibi törenlerde eğlenirken geleneksel oyunlarımızla ve kendi musikimizle oynamamız gerekiyor. Bunlarla ilgili modeller oluşturacağız. Çadırlarımızda bunların kılık kıyafeti, oyunları, yemek, ikramları ve dekorlarını için tanıtımlar yapacağız.
