|

Bir kamış hayatın sırrını verir

Hat sanatı alanında özgün çalışmalar ortaya koyan Mete Üge, yoğun iş temposunda çalışan kimselerin de bu sanatlarla uğraşması gerektiğini söylüyor. Üge, "Hat sanatıyla uğraşmak kişinin öfkesini kontrol etmesine yardımcı olur ve sabrı öğretir. Örneğin kaleme ne kadar mürekkep koyacağını öğrenen bir yönetici, kişiye yüklenebileceği güç nispetinde iş yükler. Böylece sanatla sosyal hayat iç içe geçmiş olur" diyor.

Yeni Şafak
04:00 - 9/07/2017 Pazar
Güncelleme: 14:08 - 9/07/2017 Pazar
Yeni Şafak
Bir kamış hayatın sırrını verir
Bir kamış hayatın sırrını verir

Uzun yıllardır tasavvuf ve hat sanatıyla uğraşan Mete Üge, eğitimini elektronik ve haberleşme mühendisliği üzerine almış. 84 yılından itibaren ticaret hayatına atılan Üge, 2001 yılından beri de önemli şirketlere danışmanlık yapıyor. Hat sanatının yanı sıra ahşap, sedef, taş oyma ve vitray ile uğraşan Üge, yoğun çalışma temposunun stresini hat sanatıyla atmış. İş hayatında olan kimselerin hat sanatıyla uğraşması gerektiğini belirten Üge'nin üst düzey yönetici olan pek çok talebesi de var. Üge, "Hat sanatıyla uğraşmak kişinin öfkesini kontrol etmesine yardımcı olur ve sabrı öğretir. Örneğin kaleme ne kadar mürekkep koyacağını öğrenen bir yönetici, kişiye yüklenebileceği güç nispetinde iş yükler. Böylece sanatla sosyal hayat iç içe geçmiş olur" şeklinde konuşuyor.

Ne kadar süredir hat sanatıyla uğraşıyorsunuz?

2003 yılında Hüseyin Kutlu hocamızın talebesi olan Ali Rıza Özcan hocama talebe oldum. 8 sene onun talebeliğini yaptım. Talik, sülüs ve nesih çalışmalarımı tamamladım. Onları yaparken en son dönemlerde de celi tarafına geçtim. Bu dönemlerde ilgim mezar taşları ve taşlara kaydı. Taşlarda oyma ve vitraylama modelleri yapmaya başladım. Bu alandaki ilk eserim de Toygartepe Selamsız'daki Selâmi Ali Efendi Tekkesi Cami'de bulunuyor. Onun öncesinde çocukken sık sık babamın el eserlerindeki başarısını izlerdim. Onun nefesini nasıl tuttuğunu görerek yazı yazmayı öğrendim. Hattat Hamit Aytaç'la çalışmıştı babam. Babam annemin tahta mandalını alıp ona siyah mürekkep damlatarak bana Elif'in nasıl yazıldığını öğretmişti. Ayrıca kompozisyon ve resim sanatını öğrenmek için İsmet Kırdar'ın talebesi olmuştum.


KENDİME YOLCULUK YAPIYORUM
Eserlerinizi nasıl ortaya çıkarıyorsunuz?

Herkesin dediği gibi aslında ilham gelmiyor. Örneğin bir keresinde bir caminin iki penceresine farklı şeyler yazmam istendi. Senin de önerin varsa bir çalışma yap dediler. Ben de oraya Kelime-i Tevhid'in yakışacağını düşündüm ve bu fikrim beğenildi. Bu sanat benim kendimde kendime yolculuk yapmamı sağladı. Eğer yaradılanı arayan bir düşünce yapınız varsa ve zihninizde bir soru işaretiniz varsa sanat sizin kendinize dönebilmeniz için açılan bir kapıdır. Tasavvufla olan çalışmam beni bu sanatın daha çok içine sokuyor. Bunun neticesinde ortaya çıkan eserlerin de benim olmadığımı fark ediyorum.

Bu sanatla uğraşmanın ne gibi faydaları var peki?

Öncelikle şunu söylemeliyim ki esere başladığınız zaman bir heyecanla başlıyorsunuz. Bu bir doğumdur. Süreç sonuna gelip etrafınızdakiler yaptığınız işi çok beğendiğinde ise fakirleşmek zorundasınız. Bunu yapabiliyorsanız bir sonraki eseri yapabiliyorsunuz. Başladığınızda iyi bir sanatkârsınız ama bittiğinde sanatkâr değilsiniz. İşte bu yolculuk hem kişinin kenini bulması hem de iş hayatında yaşadığı stresi atması için büyük bir fırsat. Elif'i nasıl çizeceğinizi öğrendiyseniz iş hayatınızdaki öfke kontrolü yaparsınız. Sabrınız değişir böylece. Nefsinizi tanımaya başlarsınız. Örneğin kaleme ne kadar mürekkep koyacağını öğrenen bir yönetici, kişiye yüklenebileceği güç nispetinde iş yükler. Böylece sanatla sosyal hayat iç içe geçmiş olur. Ecdadımız işte bunu yapmış.


Hat sanatıyla uğraşanlar sabırsız mı sizce? Neler gözlemliyorsunuz?

Hat ve diğer sanat dallarının başı sabırdır. Bir Elif'i yazmak 10 yılınızı bile alabilir. Hat sanatı sabrı öğretir. Bu sanata başlayıp bırakan kimseler tanıyorum."Hocam beni anlamadı, bıraktım. Başladım, bende kabiliyet olmadığı için bıraktım" diyenler oluyor. Ben bir keresinde yaptığım işi bitirememekten yakınmıştım. Ömer Tuğrul İnançer hocam bana "Peki taşa işlem yapmadan önce 'Ey taş! Biliyor musun sana Hz. Muhammed'in ismini kazımaya başlıyorum. Müsade et de yumuşa. Sonra taşı seyret!" demişti ve o bölümler üç ayda bitti. Taşla iletişim kuruyorsunuz. Çünkü o da toprak siz de.

İnsan atölyesi açacağım
Yeni çalışmalarınız olacak mı?

Yaklaşık 2017'in sonunu bulacak 1,5 metre ebadında bir daire çerçeve oyuyorum. Selçuklu'nun geometrik desenlerini işleyerek hattı onun üzerine yapmak istiyorum. Eser, 140 kilogram ağırlığında olacak. Burada Efendimiz ismi önde görülecek. Karşısında Allah lafzı onu karşılayacak. En arkada ise zeminde siyah yazı fontunda 'Hiç' yazacak. Yokluktan Allah'a, Allah'tan Muhammed'e olan bir hayat oalcak orada. Ayrıca bir de atölye açmak isiyorum. Cam işlemeciliği ve çini olacak orada. Bunları bir araya getirebileceğim bir sergi açmayı planlıyorum. Sonrasında o serginin geliriyle açacağım bu atölyeyi. Atölyenin adını da 'İnsan Atölyesi' koyacağım. Burada sanatı değil insanların kendini keşfetmesini sağlayacağız. Sanat zaten bahane, amaç kendini keşfetmek...

Üst düzey yöneticiler var
Sizin aynı zamanda talebeleriniz de var. İş hayatında olup da bu sanatla uğraşam kimseler var mı?

Evet var. Bu talebelerim içinde iş hayatında yüksek poziyonda olan kimsler de var. Örneğin üst düzey bir yönetici talebeme ortamın tozunu almasını söyledim. O da "Ben genel müdürüm neden böyle bir iş yapayım dedi?" Ben de ona "Ama sen gittiğinde o tozu ben alacağım, bana neden usta diyorsun o zaman?" dedim. Artık iki yıldır bu arkadaşımız insanlara egosuyla davranmıyor. Çalışanlarına daha toleranslı davranıyor. Herkesle talepkâr konuşuyor. Bu da ayrı bir sanat.

Bir ton ağırlığında
taş oydum
Vaktinizi en çok hangi eser aldı?

Yaklaşık 500 kilogram ağırlığında 1,20 ye 2 metre ebadında bir ton ağırlığında olan iki kanatlı taş oyması yaptım. 14 ayda haftada 64 saat çalışmıştım. Dünyada ilk kez yapıldı bu çalışma. Bu eserim Selamsız'daki Selâmi Ali Efendi Tekkesi Cami'nin mihrap kısmında duruyor. Vitrayın taşa işlenmiş hali oldu bu eserim. Bu işe 2012'de başladım, 2014'te bitirdim. Tuğrul İnançer hocam, "Bu zamana kadar hattatlık yapıyordun senin ismin artık hakkak" dedi.

#Hat sanatı
#Mete Üge
7 yıl önce