|

'Biz buna Anadolu evlatlarının kaderi diyoruz'

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Hasan Öztürk köşesinde Anadolu’nun kaderini kaleme aldı. Hatice Karahan, Abdullah Muradoğlu, Leyla İpekçi ve Ali Saydam da gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Şafak
11:24 - 27/06/2017 Salı
Güncelleme: 11:32 - 27/06/2017 Salı
Yeni Şafak
Abdullah Muradoğlu, Leyla İpekçi, Ali Saydam, Hasan Öztürk, Hatice Karahan.
Abdullah Muradoğlu, Leyla İpekçi, Ali Saydam, Hasan Öztürk, Hatice Karahan.

Hasan Öztürk, Hatice Karahan, Abdullah Muradoğlu, Leyla İpekçi ve Ali Saydam'ın yazılarının en dikkati çeken bölümleri:

'Seferberlik bakiyesi' vardı...

Falih Rıfkı, Zeytindağı’nda anlatır. Özetle, Osmanlı Kudüs’ten çekilmiştir. Cemal Paşa, Zeytindağı’ndaki karargahı boşaltmış trene binip İstanbul’a doğru yola çıkmıştır. Tren Toroslardan Anadolu’ya girmişken Cemal Paşa Anadolu topraklarını gözleriyle süzerken yanındakilere şöyle söyler: “Anadolu’dan başka her yeri imar ettik. Buraları ihmal ettik.”Yine Zeytindağı’nda Falih Rıfkı başka bir konu daha anlatır.

Bir gün, Kudüs’teki Zeytindağı’nda bulunan Osmanlı karargahına haber ulaşır. Bir grup asker yürüyerek Kudüs’e gelmek üzeredir. Karargahtakiler kapıya çıkar askerleri beklemeye başlar. Biraz sonra yorgun bir şekilde askerler gelir. Askerlerin başındaki komutana nereden geldikleri sorulur, cevap, “Adana’dan” olur.“Peki nereye gidiyorsunuz” diye sorulduğunda cevap, “Aden’de bir ayaklanma çıkmış. Onu bastırmak üzere Aden’e gidiyoruz” diye cevap verir komutan. Cemal Paşa, “Peki treni neden kullanmadınız. Adana’dan buraya kadar neden yürüyerek geldiniz” diye sorduğunda aldığı cevap yakıcıdır!

V4 ait olduğu bölge için...

Herkese güzel bir bayram dilerim. Bu mukaddes günlerde huzur, kardeşlik ve dayanışma içinde nice bayramlara erişmeyi dilerken, yarından itibaren koşuşturmalara hızla dönüyor olacağız. Haftanın söz konusu ajandasında hem iş dünyası hem de siyaset tarafından takip edilecek gündemlerden biri ise, Macaristan Başbakanı Orban’ın Ankara ziyareti olacak. Bu kapsamda resmi görüşmelerin yanı sıra, bir de geniş katılımlı bir Türkiye-Macaristan İş Forumu düzenlenecek. 2016 verileri itibariyle iki ülke arasındaki ticaret hacmi 2,1 milyar doları aşmış durumda ancak son yıllardaki gelişimi izlediğimizde ilişkinin yavaş bir tırmanış içinde olduğunu da görüyoruz. Oysa ortada, daha evvel de çok kez dile getirilmiş bir 5 milyar dolarlık hedef var. İşte bu bağlamda, ilişkilerin daha canlı bir faza geçmesi için sıkı işbirliklerine ihtiyaç olduğuna şüphe yok. 

Geçtiğimiz haftalarda bir araya geldiğim Macaristan’ın İstanbul Başkonsolosu Balazs Hendrich ve Başkonsolos Vekili Tamas Torma ile de, bu amaç doğrultusunda özellikle birtakım stratejik alanlara odaklanarak ilerlemenin akılcı olacağını istişare ettik. Bu noktada, iki ekonominin gerek yoğunlaşılmış ortak alanlardan gerekse farklı uzmanlaşmalardan faydalanarak bir kazan-kazan stratejisi kurgulamasının önemli olduğu kanaatindeyim. Özellikle teknoloji meselesi, bu bağlamda odak noktalardan biri olmalı.

Kapitalizm insanlığa hayırlar getirmedi

"Soğuk Savaş” dünyasının zevâlinden bu yana insanlar temel bir soruya cevap arıyorlar:  “Dünya eskisinden daha iyi olabilir mi?” Neden olmasın! Ancak bunu yapabilmek için güçlü bir muhayyile ve iradeye sahip olmak lazım.  Müslüman zihinlerin de bu soruya bir cevapları olmalı. Nasıl bir İslam dünyası tahayyül ettiğimiz önemli. “Dünya sistemi”nin iflas ettiği ve insanlığın “endişe krizi” içerisinde bunaldığı 21. Yüzyıl'ın belirsizlik deryasında bu tahayyüllerimiz nasıl bir dünyaya kulaç atmak istediğimizin ipuçlarını verecektir bize. 

21. Yüzyıl küresel güç rekabeti için yeni bir aşamayı insanlığa dayatıyorsa,  Müslümanların “daha iyi bir dünya” kurulması için fikirlerin berraklaştırılması, çabaların ortaklaştırılması gibi bir mesuliyetleri var. Bu mesuliyet çağrısına kulak vermemek İslam dünyasına sadece zillet getirir. Zilleti değil izzeti, şerefi aramalıyız. Bu şeref bencilliğin, kibrin değil,  “eşref-i mahlûkat” olmanın, yeryüzünde adaleti, güveni, sulh ve selameti temin etmenin şerefidir.

Aşık oluyor, maşuk oluyor

Bayramda ne vakit şehirde kalsam içimdeki İstanbul’un sayfalarını çevirmeye başlıyorum. Doğduğum şehirde bayramlaşmak, akıp giden yılların unutulmuş hatıralarını yeniden canlandırıyor. Hep bir hüzün bulutuyla geziyorum tepemde. Görünmeyen bir İstanbul var gönlümde. Ona duyduğum özlemi, arzuyu, hayallerimi her daim yanımda taşıdığımı iki üç günlüğüne tenhalaşmış bir İstanbul’da iyiden iyiye hatırlıyorum çünkü. 

Herkes gitti şimdi, ya memleketine ya tatile. Bu kez hatıralarıma eşlik eden bir dergi oldu: Düşünen Şehir. Kayseri büyükşehir belediyesi adına merhum Akif Emre’nin danışmanlığında yayın hayatına başlamış olan genç bir dergi. Onun her sayfası görünmez kentlerimi bana hediye eden bir bayram hediyesi oldu bu kez.Yapım aşamasından başından beri haberdar olmama rağmen, hatta yayıncısı Dursun Çiçek’in incelikli ve titiz çalışmasının ürününü daha pek çok başka çalışmalardan bilmeme rağmen, Düşünen Şehir’in sayfalarını çevirmek ilk kez bu kadar ilham verdi bana.



Çürük raporunun maliyeti 10 bin lira

İletişim Danışmanlığı şirketindeki İdari İşler Müdürü olarak görev yapan arkadaşımız Yavuz Gürler, o gün de, her hafta başı yaptığı gibi, iyi bir hafta dilemek üzere odama geldi…Sohbetin bir yerinde ona satmak üzere olduğu apartman dairesinin durumunu sordum. Üsküdar Aziz Mahmut Hüdayi Mahallesi Öğdül Sokaktaki apartmanda zeminin bir altındaki dairesini satacak, çocuğunun eğitimi, annesinin sağlık durumları nedeniyle oluşan borçlarını kapatacak ve biraz rahatlayacaktı. Bir alıcı da bulmuştu. 350 bin liraya anlaşmışlardı. Alıcı kaparo da vermişti…

Birden suratı asıldı. “Sormayın başımıza gelenleri” dedi ve anlatmaya başladı:“Satın alacak kişi bankadan kredi alacaktı. Onun için Vakıfbank’a başvurmuş. Bu gibi durumlarda tüm bankaların yaptığı gibi Vakıfbank da ekspertiz için birini görevlendirmiş.

#​Hasan Öztürk
#Hatice Karahan
#Abdullah Muradoğlu
#Leyla İpekçi
#Ali Saydam
7 yıl önce