|

Dünyayı bayram havası sardı

Dünyanın farklı coğrafyalarında yaşayan Müslümanlar bugüne bayram sevinciyle uyandı. Her ülkenin kendi geleneklerine göre bayram ritüellerini gerçekleştirdiği bugün Gazzeliler tekbirlerle bayram namazını beklerken Tunuslu Sami Ben Youssef namaza eşiyle beraber gitti. Amerikalı Carol Solang Jimenez ise kendi gibi Müslümanlığı tercih eden iki kızıyla birlikte camide vakit geçiriyor. Açeli Sajida Dara Saputi de misafirlerine 'ketupat' pişiriyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 25/06/2017 Pazar
Güncelleme: 07:17 - 25/06/2017 Pazar
Yeni Şafak
​Dünyayı bayram havası sardı
​Dünyayı bayram havası sardı

Mübarek Ramazan-ı Şerif ayının sonunda müjdelenen bayrama bugün kavuştuk. Dünyanın farklı yerlerindeki Müslümanların hepsi sevinç içinde. Kimi Açe'de kimi ABD'de kimisi de Moro'da bu sabah uyanır uyanmaz bayram namazına gitti. Oradan da neşe içinde hazırlanan kahvaltı sofralarına oturuldu. Farklı renk farklı dil ve farklı ülkelerde bugün aynı sevinç var ve üç gün boyunca da devam edecek. Biz de farklı ülklerde yaşayan Müslümanlara bayramlarını nasıl geçirdiklerini sorduk. Açeli Sajida Dara Saputi her bayram olduğu gibi bugün de Hindistan cevizi yağında 'ketupat' pişirirken Amerikalı Carol Solang Jimenez kendi gibi Müslümanlığı tercih eden iki kızıyla birlikte bayramı camide diğer Müslümanlarla biraraya gelecek. Tunuslu Sami Ben Youssef bayram namazına ailece gittiklerini anlatırken Suriyeli Abir En Nahas'a göre ise bayram kocaman bir yürek yangını...

Bayramın gelişini etle kutlarız

Endonezya'nın Açe bölgesinde öğretmenlik yapan Sajida Dara Saputi'de bayramlarının nasıl geçtiğini şöyle anlatıyor: "Açe'de insanlar bayram gelmeden bazı hazırlıklar yaparlar. Bayramdan bir ya da iki gün önce, genelde Meugang Günü olur. Açe halkı için et yemek olan kültürün adı Ramazan'da Meugang'dır. Açelilerin gelir durumları düşük olduğu için gelirlerinden küçük miktarları bir köşede biriktirirler. Ve daha sonra bu biriken paradan Ramazan ayında et alıp ailece yemeyi önemserler. Bu aya hazırlıklar yıl içinde heyecan ile başlar. Meugang günü ya da et marketine gitmek bir gelenektir Açe'de. Her Meugang gününde sıradışı aktiviteler olur. Mesela marketlerin ve dükkanların önünde bir sürü et satan satıcıları olur. Bunun dışında Hindistan cevizi yağında pişirilen tavuk yemeği olan ‘ketupat’ yaparız. Akrabalar geldiğinde sunmak için kurabiyeler yapılır. Bayram namazından sonra insanlar çeşitli aktiviteler hazırlamak için evlerine gider. İlk önce çok hoş bir şekilde aile toplanır, selamlaşma, hikaye anlatma beraber gülme ile vakit geçer. Sonra, komşularla buluşulup bayramlaşılır. Daha sonra insanlar ölen yakınlarına dua etmek için mezarlığa giderler. En son ziyaret yeri de hocaların evi olur. Bizlere Kur’an okumayı öğreten hocalarımız ve okuldaki hocalarımızı ziyaret ederiz.”

Savaşın
gölgesinde
buruğuz

İnsani Yardım Vakfı’nın kurulduğu günden beri aktif olarak çalışan Ömer Kesmen, İnsanı Yardım Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi olarak Filipinler'de Mindanao adasında bulunan Moro bölgesi sorumlusu olarak görev yapıyor. Ailesiyle beraber 4 yılı aşkın süredir Moro’da yaşayan Kesmen, buradaki bayramları şöyle anlatıyor: “Kendi ülkemizden uzak olduğumuz için ilk gün keşke ile başlayan cümleler aklımıza gelmiyor değil. Bayram namazını burada genelde açık arazide binlerce Morolu Müslüman ile eda etmek bayramın en keyifli olan yanı. Daha sonra yüzlerce kişiyle bayramlaştıktan sonra yetimhanemizde bulunan kutsal emanetlerimizle bayramlaşıyoruz. Gerek onların ailelerinden uzak olması gerekse bizim uzak olmamız adeta birbirimizi teselli eden bir bayramlaşma merasimi şeklinde geçiyor. Daha sonra Morolu Müslümanlardan tanıdığımız aileler ile bayramlaşmaya devam ediyoruz. İlk gün keyifli bir şekilde bitiriyoruz. Morolu Müslümanlar uzun yıllar savaşın gölgesinde bayramlar yaşadığı için normalleşmesi henüz bitmedi. Hâla savaşın psikoloji ile hareket ediliyor. Özellikle bayramlarda bir önceki bayram beraber oldukları yakınlarını yanlarında göremedikleri için buruk bayramlar yaşanıyor. Çocuklar bir önceki bayramda ellerini öpüp bayramlaştıkları babaları bu bayram olmadığı için onlar için daha zor geçiyor. Arife günü herkes birbirlerini arayarak ertesi günkü bayram için birbirlerine tebrik ediyor. Bayramın ilk gününden sonraki günler ise normal hayatın akışında devam ediyor. Zira Filipin devleti Hristiyan olduğu için ilk gün tatil ilan ediliyor. Hatta yetimhanemizde bulunan çocuklarımız ikinci gün okullara gitmek durumunda kalıyor. Buda Morolu Müslümanlar için diğer bir handikap.”


Gelme ey bayram!...

Suriyeli yazar Abir En Nahas iç savaş nedeniyle terk ettiği ülkesinde geçirdiği bayramları özlemle yad ediyor. “Suriyelilerin kalbinde nicedir bayram sevinci yaşanmıyor” diyen Nahas’a göre artık bayramlar ağır bir yük. Çünkü en çok savaşta kaybettikleri yakınlarının yokluğunu bayramlarda hissediyorlar. Nahas şunları söylüyor: Oysa Suriye’de bayram demek bir zamanlar sevinç demekti. “Mutluluğun resmi” demekti. Şimdiyse babalar için kocaman bir yürek yangını, evlatlar için dipsiz bir acı. Esed’in elinden kurtulmuş bölgelerde, hayalet kasabaların enkazında yaşam savaşı verenler için bayramın özel bir anlamı yok. Tepesine bombalar yağıp da ölmediği için insanların şükrettiği sıradan bir gün işte. “Bayram tatlısı” yapmaya ne bedenlerde takat, ne de elde imkan mevcut. “En azından çocuklar için bayramlık alınsa iyi olur” diye düşünenleri ise etiketlerde yazan çıldırmış fiyatlar karşılıyor. Bayramlık diye satılanlar ise elde kalmış son ürünler. İstersen beğenme!... Hicret diyarlarında yaşayanlar en azından parasal açıdan daha iyi durumdalar diyebiliriz. Ama onların da gözü ne para, ne de pul görüyor. Vatan hasretiyle, sevdiklerinden uzakta geçirilen bir bayramın sevinci ne kadar olabilir ki?”

Babamın ellerini öpmeyi özledim

"Aklıma babamın ellerini öptüğüm an geliyor. Esed’in zindanlarına götürüldüğü günden bu yana başına neler geldiğini bilmiyorum. Küçücük bir ümit... Hala sağ mıdır?... Ve eşimin elinden bayramlık hediyemi aldığım an…. Ve dünya yakışıklısı, bilgisayar mühendisi oğlumu doya doya kucakladığım an… Şimdi ikisi de yok. “ diyen Nahas sözlerini şöyle sürdürüyor: “Evimi, ailemin yarısını kaybedeceğim ve herhangi bir yakınımın yaşamadığı bir ülkede tek başıma bir hayat kuracağım aklımın ucundan bile geçmezdi. Evlatlarıma anneliğin yanında bir de babalık yapacağım, ev geçindirme sorumluluğuyla yüzleşeceğim, bunca acıya rağmen tekrar yazmaya başlayacağım, çocuklarımın rızkını böylece temin edeceğim hiç aklıma gelmezdi. Türkiye gibi bir “ikinci vatan”a sahip olacağım da gelmezdi aklıma. Buradaki Müslüman kardeşlerimin aile şefkatiyle yanımızda duracağı. Birgün ülkeme dönersem onları çok ama çok özleyeceğim.”


Türkiye’deki bayramları
çok merak ediyorum

ABD’nin New Jersey eyaletinin Haclensack semtinde yaşayan web tasarım öğretmeni Carol Solang Jimenez, 2015 yılının Ramazan ayında ikinci eşinin vesilesiyle Müslüman olmuş. İlk evliliğinden de iki kız çocuğu olan Jimenez’in kızları da İslam’ı tercih etmiş. Jimenez’i Müslüman arkadaşları Hatice diye çağırıyor ve her bayram onlarla biraraya gelmeyi önemsiyor. Birlikte geçirdikleri bayramlar için şunları söylüyor: “New Jersey, Amerika'da Müslümanların en yoğunlukta yaşadığı eyalet. Ben bayramı bir tek burada yaşadım ve Müslümanlar hep kendi ülkelerinde daha farklı olduğunu söylüyor ama ben bu kadarını bile çok seviyorum. Eşim Türk, bu yüzden anlatıldığı gibi Türkiye’deki bayramları çok merak ediyorum. Burada Türklerin yaptırdığı yaklaşık 8 cami var. Ve hemen hepsi bayram namazlarından sonra kahvaltı programları düzenliyor. Böylece yakın yerlerde yaşayan Müslümanlarla hep beraber bayramlaşıyoruz. Ramazan’da birlik beraberlik var burada. Çok eğleniyoruz. Aktiviteler düzenleniyor. Her gün şükrediyorum Müslüman olduğuma. Özellikle bu tarihlerde kendi ülkesinde olmaya çalışanlarımız var. Birbirimizi bayram süresince ziyaret etmeye çalışıyoruz.”


Bayram namazına ailece gideriz

Tunus halkının nasıl bayram geçirdiğini bu ülkede faaliyetlerini sürdüren yardım derneklerinin başındaki Sami Ben Youssef’tan dinliyoruz: “Tunus’ta bayramlar günahlardan temizlenme, fıtrata dönüş olarak kutlanıyor. Bayram hazırlıkları için çarşılar dolup taşıyor. Tunus'un en büyük caddelerinde bayram pazarları kuruluyor. Bayram hazırlıklarında öncelik çocukların oluyor. Onlara yeni kıyafetler alınıyor. Aileler bayram öncesi eksikliklerini gideriyor. Biz ve bizim gibi olan birçok dernekler Ramazan boyunca topladıkları bağış, zekat, fitre ve sadakalarını bayramın ilk gününü başlamadan dağıtıyor. Böylece ihtiyaç sahiplerinin bayramlarının buruk geçirmesi engellenmek isteniyor. Evlerde kadınlar kurabiye ve bisküvi gibi tatlılar yapıyor. Genellikle bu tatlı ‘makrud’ tatlısı oluyor. Bayram için evlerimize gelen herkese bu tatlılar ikram ediliyor. Bayram namazına ise ailecek gidilir Tunus’ta. Bayram namazları burada çok kalabalık olur. Kadınlarda bize eşlik eder. Namazdan çıkınca ilk iş mezarlığa giderek yanımızda olamayan yakınlarımızı selamlarız. Daha sonra birbirimizle selamlaşırız. Yaşlılarımızla ilgilenir, ellerini öperiz. Büyük sofralar kurarak bayram yemekleri veririz. Bayram sofralarının vazgeçilmez lezzeti ise kuskus olur. Bu ziyafetler iki ve üçüncü günlerde de devam eder.”


Gazze’de sadece çocuklar gülüyor
Evli ve beş çocuk babası olan Mehmet Kaya, Gazze’de yaşıyor. İnsani Yardım Vakfı (İHH)’nın 9 yıldır Gazze temsilciliğini yapan Kaya, bir oğlunu da orada evlendirince Filistin’in gelenek ve göreneklerine iyice alışmış. Gazze’de yaşanan bayram adetlerinin Türkiye’ye yakın olduğunu belirten Kaya, “Burada bayramdan bir hafta önce heyecan başlar. Bayramlıklar ve hediyeler alınır. Arife gecesi bütün ev halkı özellikle çocuklar yeni elbisesini giyip deneme yaparlar. Bayram günü herkes sabah namazına gider. Genellikle aile fertleri hepsi sabah namazına gittikten sonra bayram namazına kadar camide tekbirler getirilir. Namaz kılındıktan sonra camide bir bayramlaşma yapılır ve çocuklar için getirilen çeşitli hediyeler dağıtılır. Evlere dönüldüğünde küçükler büyüklerin ellerini öper ve verilecek harçlıkları alırlar. Türkiye’den farklı olarak önemli olan bir özelliği ailenin büyükleri öncelikle kız kardeşlerini ziyaret ederler hatta kız kardeşleri küçük dahi olsa ilk onu ziyaret ederler. İlk iki gün kızkardeşler ve bayanlar ziyaret edildikten sonra yaşca büyük olanlar evlerinde oturur ve gelecek misafirleri karşılarlar. Her yerde olduğu gibi bayram çocuklar için güzeldir. Özellikle mahalle aralarında kurulan bayramlık luna parklarda oynarlar. Özellikle Ramazan bayramı sabahı Gazzeliler tuzlu balık(fıssihk) adı verilen yiyeceği yerler. Bu vazgeçilmez adetlerdendir. Hatta bayram sabahı bu balıktan dolayı hastanenin acilinde tansiyon hastaları başta olmak üzere bayağı hasta olur” şeklinde konuşuyor.

#​İnsani Yardım Vakfı
#Müslümanlar
#Ramazan Bayramı
7 yıl önce