|

Eğirdir'de istilacı tehlikesi

Eğirdir Su Ürünleri Araştırma İstasyonu Müdürü Çınar, göle 1950'li yıllardan sonra sudak balığının girmesi ile gavinne, siraz gibi birkaç türün kaybolduğunu, mevcut 15-16 türün en az 8'inin göle sonradan girmiş istilacı türler olduğunu söyledi. Çınar, "Bu konuya önlem alınmazsa ileride çok daha ciddi sıkıntıların yaşanacağını söyleyebiliriz" dedi.

Yeni Şafak
10:49 - 8/12/2014 Pazartesi
Güncelleme: 08:59 - 8/12/2014 Pazartesi
AA

Eğirdir Su Ürünleri Araştırma İstasyonu Müdürü Şakir Çınar, Eğirdir Gölü'ne 1950'li yıllardan sonra sudak balığının girmesi ile gavinne, siraz gibi birkaç türün kaybolduğunu, mevcut 15-16 türün en az 8'inin göle sonradan girmiş istilacı türler olduğunu bildirdi. Çınar, Türkiye'nin 14 bin kilometrekarelik iç su, 10 bin kilometrelik akarsu alanına sahip olduğunu söyledi. İç suların içme suyu kaynağı olmasının yanında su ürünleri açısından da değerlendirildiğini ifade eden Çınar, organik, inorganik ve ekolojik kirlenmenin sulardaki su ürünleri popülasyonunu etkilediğini vurguladı. İstenmeyen türlerin iç sulara girmesi ile ileride geri dönülmez tahribatların oluşabileceğini anlatan Çınar, suya bırakılan istilacı türlerin besin paylaşımı konusunda diğer balıklara zarar vererek yok olmasına neden olduğunu dile getirdi. 


GÖLDEKİ BAZI YEREL TÜRLER YOK OLDU

Bu durumun bir örneğinin 1950'li yıllarda Eğirdir Gölü'nde yaşandığının dile getiren Çınar, şöyle konuştu: "Eğirdir Gölü'ne 1950'li yıllardan sonra sudak balığının girmesi ile gavinne, siraz gibi birkaç türümüz kayboldu. Mevcut 15-16 türümüzün en az 8'i göle sonradan girmiş istilacı tür. Buradan yola çıkarsak, Eğirdir Gölü bu haldeyken Türkiye'de çok ciddi sıkıntılar olduğunu, bu konuna önlem alınmazsa ileride çok daha ciddi sıkıntıların yaşanacağını söyleyebiliriz. Bu durum da gölde ekonomik ve endemik türlerinin yok olmasına, halk arasında rağbet görmeyen ve ekonomik değeri düşük balıkların çoğalmasına neden oluyor." 


'VERİLEN EMEĞİN TÜMÜ BOŞA GİDEBİLİR'

Çınar, bugün balıklandırmanın çok bilimsel metotlarla yapılmadığını ifade ederek, "Balıklandırma yapılacak habitatlarda analizlerin yapılması gerekiyor. Besin, alan ve biyolojik rekabetlerin aydınlatılması neticesinde balıklandırmaya esas tür ve miktar üzerinden gerekli işlemlerin yapılması gerekiyor. Aksi halde balıklandırma faaliyetinde verdiğiniz emeğin tümü boşa gidebilir, habitatta geri dönüşü olmayan tahribatlar oluşur" dedi. 


BALIKLANDIRMA POLİTİKASI İÇİN SEMPOZYUM

Bu duruma dikkat çekmek için 2006 yılında balıklandırma konusunda bir sempozyum düzenlendiğini ancak konu ile ilgili sıkıntıların tam anlamıyla giderilemediğinin altını çizen Çınar, yeni bir balıklandırma politikasının oluşturulması adına  Eğirdir Su Ürünleri Araştırma İstasyonu Müdürlüğü koordinesinde 20-22 Mayıs 2015 tarihlerinde "2. Balıklandırma ve Rezervuar Yönetimi Sempozyumu" düzenleneceğini anlattı.

#balık
#istilacı tehlikesi
#eğirdir
#su ürünleri
9 yıl önce