|

Erbakan'ın bütçe konuşmalarından bugüne yansıyan ifadeler

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Aydın Ünal köşesinde rof. Dr. Necmettin Erbakan’ın 1975, 1979 ve 1980'deki bütçe konuşmalarını yeniden gündeme taşıdı. Hayrettin Karaman, Kemal Öztürk, Serdar Tuncer ve Sema Karabıyık da gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Şafak
09:17 - 8/12/2016 Perşembe
Güncelleme: 09:39 - 8/12/2016 Perşembe
Yeni Şafak

Aydın Ünal, Hayrettin Karaman, Kemal Öztürk, Serdar Tuncer ve Sema Karabıyık'ın yazılarının en dikkati çeken bölümleri:







'Aziz arkadaşlarım...'

Bütçe görüşmeleri denildiğinde kuşkusuz merhum Necmettin Erbakan'ın o muhteşem konuşmaları da hatıra gelir. Meclis'in tutanaklarını taradık ve Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın, Milli Selamet Partisi Genel Başkanı olarak yaptığı konuşmalardan bazı ifadeleri buraya alıntıladık. Buyurunuz:




* “Paramıza şahsiyetli bir mahiyet verilmek lazım gelir” (1975).




* “Daha bir kaç gün önce bu bütçe müzakereleri yapılırken maalesef burada CHP Genel Sekreter Yardımcısı Deniz Baykal, yapmış olduğu konuşmasıyla hayırlı bir iş işlememiştir... Burada bir tashihatı vazife sayarım: Hazreti Hasan (r.a.) Kerbela'da şehit olmamıştır. Bu hakikati öğrenmelerinde fayda var” (1975).




* “Bundan sonraki Cumhurbaşkanı seçimi tek dereceli olarak, doğrudan doğruya millet tarafından yapılmalıdır. Başkanlık sistemine geçilmelidir. Hükümet, Başkan tarafından kurulacağı için, Başkanlık sisteminde, bugünkü hükümet buhranları temelinden ortadan kalkmış olacaktır” (1975).






TL'nin terkedilmesinin sebepleri

Yirmi yıldan fazla zaman geçti, o günlerde hükümet Diyanet'ten “halkın doları terk etmesi ve TL'ye geçilmesini” tavsiye eden bir hutbe okutmasını istemiş ve bu hutbe de okunmuştu. Ben de o günlerde bir yazı kaleme almıştım. Nereden nereye geldiğimizi ve o günkü talep ile bugünkü talebin farkını göstermek için bazı kısımlarını sunuyorum:




Bizim tarihimizde para ile hutbe arasında bir ilişki yok değildir; bir devlet kurulduğunda, o devlete mahsus para basılır ve başkanı (sultanı, halifesi, emîri) adına hutbe okunurdu. Bu Cuma günü de câmilerimizde para ile ilgili bir hutbe okundu, fakat ne gariptir ki, bu hutbenin konusu, halkı tarafından büyük ölçüde terk edilen devlet parasının kullanılması, hem halkı hem de idarecileri tarafından büyük ölçüde kullanılan bir yabancı paranın (doların) da terkedilmesi talebi ile ilgili idi. Bu devletin önemli sayıdaki halkı ve aydınları (beyinleri) da, tıpkı parasını terk ettikleri gibi ülkesini de terk etmişler, yabancı ülkelere giderek orada hayat sürmeye ve üretim yapmaya koyulmuşlardı. Diyanet İşleri Başkanlığı'na “dolar yerine Türk Lirası kullanılmasını isteyen, teşvik eden” bir hutbe okutmasını telkin edenlerin, önce TL'nin terkedilmesinin sebeplerini teşhis etmeleri, sonra da bu teşhise dayalı tedbirler almaları gerekirdi. Bir de daraldıkları zaman başvurdukları dine ve dindara karşı tavırlarını gözden geçirmeleri icap ederdi. Ne onu yaptılar, ne bunu; hutbe istediler okundu, ne sonuç vereceğini göreceğiz.





-Cerablus'ta hasımız

Yıllardır siyaseti, uluslararası ilişkileri, devletler ve milletler arası ittifakları düzenleyen bir çok kavram değişti, evirildi ya da içi boşaldı. Bu nedenle olsa gerek, dünyadaki gelişmeleri, yeni sosyolojiyi, değişimi ve kendi halimizi tanımlamada sorunlar yaşıyoruz.




Bazılarını anlatmaya çalışayım.




Uluslararası ittifaklar




Belki de şaşırmamız gereken konulardan biri, dünyadaki geleneksel ittifakların artık eskisi gibi olmadığı, şeklinin ve türünün değiştiği konusudur.






Kalbimiz istila altında

İçinde yaşadığımız bir dünya var, bir de içimizde yaşattığımız dünya… İlkinde yaşamak bizim elimizde değil, ikincisini yaşatmak bizim elimizde.




Bu iki dünyanın da kendince gerçekleri var. Bu gerçekleri fark edebilmek için bilgiye muhtacız. Bilgi, birinde yaşayabilmemizi sağlıyor; diğerini yaşatabilmemizi.




Bilgi ile fark ettiğimiz gerçekler bu iki dünyanın gündemlerini oluşturuyor. Birisinin gündemi kalbimizi ve aklımızı istila ettiği anda diğerini ihmal etmekle karşı karşıya kalıyoruz. İçimizdeki dünyanın orantısız istilasından meczup olmaya kapı aralanabilecekken içinde yaşadığımız dünyanın kalbimizi işgali, bizi daha az insan olmanın eşiğine terk ediyor.




Çetin kavga...






İşte Benim Stilim jürisi her sezon bir önceki sezonu özellikle de ilk sezonu mumla aramaya devam ediyor. Yeni yarışmacılara eski yarışmacılar referans gösterilip eski programları seyretmeleri tavsiyesinde bulunulurken; ilk sezonun şampiyonu ikizlere “All Star” da kendi eski görüntülerini izlemeleri tavsiye edilmişti. Bu stüdyoda her şey yapıldı, bu kıyafetten, bu çantadan gına geldi cümleleri sıklıkla kuruluyorsa neden bu formata devam etme ısrarı! Kızlar arasındaki çatışmalardan, kavgalardan medet umuluyorsa daha zeki gündemler üzerinden hareket edilmesi gerekmez mi? Çekimler öncesi toplantı adı verilen bir nevi deneme çekimleri yapılmış, kızlar yeterince negatif duyguyla yüklendiği noktada çekimlere başlanmışçasına ilk saniyeden itibaren birbirlerine çemkirmeye hakaret etmeye başladılar. Programda kalıcı olabilmek adına seslerinin fazlaca çıkması, kameralara fazlaca görüntü vermeleri gerektiği ezber ettirilmişti. Bunun yanında jürinin kriterlerine uygun giyinmeleri gerekiyordu. Marjinal bir tarza sahip olmak ya da mevcut tarzında marjinal dokunuş yapmak tarz olmanın olmazsa olmaz şartıydı.



#Aydın Ünal
#Hayrettin Karaman
#Kemal Öztürk
#Serdar Tuncer
#Sema Karabıyık
7 yıl önce