|

"Eşitleme vaadi"

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Hatice Karahan köşesinde "6. senaryo" başlıklı yazısını kaleme aldı. Abdullah Muradoğlu, Kemal Öztürk, Hasan Öztürk ve Ali Saydam gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Şafak
09:06 - 19/09/2017 Salı
Güncelleme: 09:21 - 19/09/2017 Salı
Yeni Şafak
Ali Saydam, Abdullah Muradoğlu, ​Hatice Karahan, Hasan Öztürk ve Kemal Öztürk
Ali Saydam, Abdullah Muradoğlu, ​Hatice Karahan, Hasan Öztürk ve Kemal Öztürk

Hatice Karahan, Abdullah Muradoğlu, Kemal Öztürk, Hasan Öztürk ve Ali Saydam'ın yazılarının en dikkati çeken bölümleri:

Avrupa projesini yaşatmak şeklinde okunuyor

Bu noktada hatırlayacak olursanız, Haziran ayında konuyu “AB’de Paradigma Değişikliği” başlığıyla bu sayfalarda gündeme getirmiş ve bölgedeki çatırdamaları engellemek için tutkal misali çözümlere ihtiyaç duyulduğunu belirtmiştim. O günden bugüne pek değişen bir durum yok. Ve hatta son dönemde tartışılan AB’nin “gelecek senaryoları” ve Avrupa Komisyonu’nun bu yöndeki White Paper’lı beyin fırtınası çalışmaları da, Juncker’i sonunda bu tür bir kapsayıcı bakış açısına genişletmiş olsa gerek. Nitekim farklı modeller ima eden ve daha önce de yazdığım vitesler ile çemberler yaklaşımlarına ufuk açan bu çalışmaların, her AB üyesi tarafından hoş karşılandığı söylenemez. İşte bu tavır iyi okunmuş olmalı ki; Juncker konuşmasında Avrupa Komisyonu’nun gündeme getirdiği söz konusu 5 senaryo bahsini bir nevi kapatıyor ve “şimdi karşınıza 6. bir senaryoyla çıkıyorum” diyor. İşte bu oldukça dikkat çekici… Özgürlük, eşitlik ve hukukun üstünlüğü ayakları üzerine kurulu söz konusu 6. senaryoda, kanaatimce en vurucu nokta, bölgenin doğusuyla batısını “eşitleme” vaadi. 

“Şeytan ayrıntıda gizlidir” derler

McMaster ve ekibi, silah kullanmamış ve şiddete bulaşmamış bir hareketin ‘terörist’ olarak ilan edilmesinin bölgedeki aşırı grupları daha da güçlendireceği görüşünü paylaşıyorlar. Öte yandan bir din olarak İslamiyet’in terörizm ile ilişkilendirilmesini de çok sakıncalı buluyorlar. Karşıt görüşü seslendiren çevrelere göreyse İhvan’ın nihai hedefi IŞİD, El-Kaide ve Hamas ile aynıydı. “İhvan” da İslam devleti kurmak istiyordu ve bu yüzden ‘terörist’ ilan edilmeliydi.Trump Başkanlık seçim kampanyasında “Müslüman Kardeşler”in”  terörist örgütler listesine alınmasını sağlayacağını telaffuz etmişti. Ancak Başkan olduktan sonra tutumunu değiştirdi. Bu arada, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’ın “İhvan”ın terör örgütü ilan edilmesi için Washington’da lobi faaliyeti yaptıklarını belirtmek gerekiyor. Mısır’ın BM nezdindeki Büyükelçisi Amr Abdellatif Aboulatta, “Fox News”e yaptığı açıklamada İhvan’ın terörist ilân edilmesinin ileriye doğru atılmış olumlu bir adım olacağını söylemişti.

Her saat başında bir son dakika düşüyor

İki sebebi var bu durumun:Birincisi, dünyanın ve ülkenin uğraştığı krizler, sorunlar çok arttı. Gerçekten de insanı alarma geçirecek gelişmeler yaşıyoruz. İkincisi, “son dakika” uyarısının suyunu çıkardılar. Her şey ve her gelişme acil koduyla yayınlanıyor ki, tam rezalet. Bu yüzden alıştık, sadece hop oturuyoruz. Şimdi son on günde yaşadığımız krizlere bakalım: K. Irak referandumu. İdlip’e operasyon. Afrin’e operasyon. Suriye’de çatışmasızlık alanları için Astana görüşmeleri. Almanya ile kriz. TEOG’un kaldırılması.

koyduğu çıta boyunu çok çok aşmıştır

Bu soruların cevaplarından biri muhakkak ki Suriye’nin kuzeyinde Amerika’nın büyük gayret ve çabasıyla oluşturulan PKK-PYD/YPG koridorunun Irak’a uzanacak olmasının emarelerinin ortaya çıkmasıdır.İkincisi elbette Bağdat yönetiminin özellikle Maliki döneminde mezhepçi ve etnik ayrımcı politikalarıdır. Kuzey Irak’ın petrol gelirlerinden alması gereken payın ödenmemesi sonucu bölgede yaşanan ekonomik krizin faturasının da Barzani’ye kesiliyor olmasıdır.Böyle bir atmosferde Barzani’nin müzakerede pazarlık gücünü artırayım derken koyduğu çıta boyunu çok çok aşmıştır! Barzani bugün referandum kartını açmışsa hem de en büyük “tedarikçisi” Türkiye’ye rağmen bu kartı açmışsa, bunun altında kalır. Siyasal hayat büyük risk altındaydı, bugün artık siyasi hayatı bitmek üzeredir. Çünkü bu riskten kurtulmanın yolu, yıllarca büyük emek ve gayretle oluşturulan iyimser havayı bir gecede heba etmek olmamalıydı.

İstanbul’u kullandırtmayalım

İstanbul, iki hafta boyunca önce 3 sonra da 15 yabancı takımı ağırladı. Herkesin şapka çıkardığı büyük bir organizasyona imza atan Turgay Demirel başkanlığında FIBA ve Hidayet Türkoğlu’nun başkanlığında Türkiye Basketbol Federasyonu olağanüstü takdir toplarken, bizce bu takdirin büyük bir kısmını da İstanbul Emniyet Müdürlüğü güvenlik ve istihbarat birimleri hak ediyordu. ‘Mal ve can güvenliği’ olmadığı iddiasıyla Batı Basını, bazı Batılı siyasetçiler ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından Türkiye’ye ve İstanbul’a gelinmemesi gerektiğinin ifade edildiği bir ortamda on binlerce insanın mal ve can güvenliğinin korunduğu bir organizasyonun -tereyağından kıl çeker gibi- üstesinden gelinmesi her türlü alkışı hak etmektedir.Bizce burada bir de utanması gerekenleri hatırlamakta yarar vardır: Mal ve can güvenliği olmadığı iddiasıyla İstanbul’da düzenlenmesi çok önceden planlanan 50-60 kişilik uluslararası toplantıları ‘kimsenin gelmek istemeyeceği’ gibi gerekçelerle erteleyen ya da iptal edenler; iddialarını haklı çıkarmak için de İstanbul’da can ve mal güvenliği olmadığı yalanını yayanlar…

#​Hatice Karahan
#Abdullah Muradoğlu
#Kemal Öztürk
#Hasan Öztürk
#Ali Saydam
7 yıl önce