|

"FETÖ gidiyor yerine kim geliyor?"

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Mehmet Acet köşesinde "Yine mi Kemalistler, hayır, yapma John!" başlıklı yazısını kaleme aldı. Zekeriya Kurşun, Yusuf Kaplan, Aydın Ünal ve Süleyman Seyfi Öğün de gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Şafak
09:07 - 13/11/2017 Pazartesi
Güncelleme: 09:29 - 13/11/2017 Pazartesi
Yeni Şafak
Zekeriya Kurşun, Süleyman Seyfi Öğün, Yusuf Kaplan, Aydın Ünal ve Mehmet Acet
Zekeriya Kurşun, Süleyman Seyfi Öğün, Yusuf Kaplan, Aydın Ünal ve Mehmet Acet

Mehmet Acet, Zekeriya Kurşun, Yusuf Kaplan, Aydın Ünal ve Süleyman Seyfi Öğün'ün yazılarının en dikkati çeken bölümleri:

Mehmet Acet: Yine mi Kemalistler, hayır, yapma John!

Yanlış hatırlamıyorsam 2008 sonu yahut 2009 yılı başları idi.Ergenekon, Balyoz davaları dalga dalga ilerlerken biz bir mecliste “Yeni Türkiye nasıl olacak?” sorusu üzerine kafa patlatıyorduk. O gün milletvekili, bugün Cumhurbaşkanı Başdanışmanı sıfatı taşıyan bir isim ortaya şöyle bir soru attı: “Görüyoruz ki, birileri gidiyor, sistemden tasfiye ediliyor. Peki, gidenlerin yerine kim gelecek?” Soru ortaya atıldığı anda, şimdilerde FETÖ soruşturması geçiren bir gazetecinin, bıyık altından gülmeye başladığını fark ettim.

Şimdi bu soruyu günümüze uyarlamayı deneyelim.15 Temmuz başarısız darbe girişimi sonrası FETÖ’cüler devlet kurumlarından tasfiye edilirken onların yerine kim geçiyor? Devlet kurumları derken 2010 yılına kadar Kemalistlerin kontrol ettiği, 2010’dan 15 Temmuz’a kadar FETÖ’nün belirgin hâkimiyetinde olan kurumları kastediyorum. Mesela Türk Silahlı Kuvvetleri için soralım bu soruyu.

Zekeriya Kurşun: İslam dünyasında siyaset ve toplumsal cinsiyet meselesi

Suudi Arabistan veliahdı Muhammed b. Selman’ın ülkesi için dile getirdiği “Ilımlı İslâm”ın dinî, siyasî ve sosyal veçhesini mevcut puslu hava şartlarında daha epeyce tartışmaya devam edeceğiz. Fakat bugün “Ilımlı İslâmı” değil, bizi bu mevzuya biraz daha ısındıracak başka bir konuyu ele almak istiyorum.

Türkiye gündemi, Kuzey Irak’taki gelişmelere, İdlib’deki askeri harekâtın muhtemel sonuçlarına ayrıca müftülere nikâh kıyma yetkisi verilmesine kilitlenmişken yakın coğrafyamızda eski konular yeniden gündeme girdi. Önce yıllardır tartışılan Suudi Arabistan’da kadınlara araç kullanma hakkı gibi “sudan mevzular” konuşulurken; akabinde bir tabu olan vatandaşlık yasasında da değişiklik yapılarak yabancılar ile evli Suudi kadınların eş ve çocuklarına vatandaşlık verilmesine dair kraliyet emri çıkartıldı. Ardından hanedan içinde başlayan hesaplaşmalar ve nihayetinde bölgeyi yeniden bir karmaşaya sürükleyecek Lübnan sorunu geldi. Kuşkusuz bunlar hayati gelişmeler ancak şimdilik burada kalalım ve bütün Müslüman ülkeleri ilgilendiren başka bir mevzuya geçelim. Zira hekimlerimizin dediği gibi, “Hastalığın sebebi her zaman görüldüğü yerde olmayabilir.”

Yusuf Kaplan: Gazâlî yıkıcı mı, kurucu mu?

Batılıların, son iki asırda, İslâm dünyası üzerinde uygulanmak üzere akademide geliştirdikleri üç büyük yıkıcı proje var. Kısaca, anabaşlıklar hâlinde özetlemek gerekirse, bu üç büyük oryantalist proje şunlar:Birincisi, İslâm düşüncesinin Gazâlî’yle bittiği masalını yaymak. İkincisi, Osmanlı’yı unutturmak. Üçüncüsü de, Hz. Peygamber’in (sav) konumunu sarsmak.

Burada tedirgin edici mesele şu: Bu üç hedeften ilk ikisini gerçekleştirmeyi başardılar. Şimdi sıra Efendimiz’in (sav) konumunu sarsmak için hadislere, sünnete, mezheplere, 1400 yıllık İslâm ilim, irfan ve hikmet birikimine karşı büyük, yıkıcı saldırıyı hayata geçirmekle meşguller Batılılar ve uzantıları! Batılıların bu üç mesele üzerinden Müslüman toplumları hedef tahtasına yatırmasının başlıca nedeni, Osmanlı’nın da, Gazâlî’nin de, Efendimiz’in (sav) de buluştukları çok hayatî ortak bir noktanın olması.

Aydın Ünal: Ekim Devrimi: Ölmeseydi 100 yaşında olacaktı

Sosyalizm 1991 yılında SSCB ile birlikte çöktü. Sosyalizmin çöküşü kapitalizmin zaferi değildi ama kapitalizm ceset üzerinde tepinmekten tarifsiz zevk alıyordu. Amerikalı pop yıldızı Michael Jackson 1993 yılında Moskova’da yoğun yağmur altında binlerce Rus’a yıllardır yasaklı olan şarkılarını söyledi. Moskova’daki Karl Marks heykelinin her yanına “Michael Jackson” yazılmıştı. 1995’de yayınlanan Jackson’ın “HIStory” albümünün giriş filmi ise sosyalizmin mezar taşını dikiyordu: Michael Jackson Kızıl Ordu’nun komutanı olarak binlerce askerin önünde yürüyor, Ruslar onu çılgınca karşılıyor, Kızıl Meydan’da devasa bir Michael Jackson heykeli yükseliyordu.

Aslında olaylar çok daha önce başlamıştı. 1989’da pop yıldızları Berlin’de, duvarın batı yakasında konser verirken, Doğu Berlinliler ellerinde ABD bayraklarıyla ve “hoş geldin patron” pankartlarıyla konserleri izliyorlardı.Ekim Devrimi anında unutulmuştu; hiç kimsenin de o kötü günleri hatırlamaya niyeti yoktu.

Süleyman Seyfi Öğün: Uluslararası ilişkiler…

Son zamanların gözde akademik alanı olan Uluslararası İlişkiler’in analizleri giderek iyice tuhaf bir hâle dönüştü. Doğrusu, daha başlangıçtan îtibâren bu alanın varlığına şüphe ile bakanlardanım. Bir kere başlık ne kadar tuhaf: Uluslararası İlişkiler… Sanki elimizde uluslar var ve bunlar arasındaki ilişkileri tartışıyoruz.

Ortalama bir ulus, en az bir kaç milyon insandan meydana gelen bir kütleyi ifâde ediyor. Bu büyük kütlenin, en az kendisi kadar büyük bir başka kütleyle; bir ilişki kurmasına maddeten imkân olmadığını, biraz dikkâtli düşünürsek görebiliriz. İlişkilerin ulustan ulusa değil; ulusal temelli olarak ilişkileri kuranlardan ibâret olduğunu söylemek daha manâlı olur. Meselâ; Türkiye’de Ege kıyılarında balıkçılık yapan Türk balıkçılarla; aşağı yukarı aynı sularda aynı işi yapan Yunanlı balıkçılar arasında bir “ilişki”; diyelim ki ekonomik bir ilişki varsa; Türkiye ve Yunanistan’ın iç kesimlerinde yaşayanlara bundan ne? “İyi ama bu ilişkilerin neticelerinden etkilenmek ne olacak?” diye sorulabilir. Etkilenmek, ilişkinin tarafı olmak manâsına gelmez ki… O zaman şu sorulsa iyi olur: ilişkileri kuranlarla, bu ilişkiden dolaylı olarak etkilenenler arasındaki ayırım nedir?

#​Mehmet Acet
#Zekeriya Kurşun
#Yusuf Kaplan
#Aydın Ünal
#Süleyman Seyfi Öğün
6 yıl önce