|

'FETÖ'ye BAE adına para götürmeye giden aracı'

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Mehmet Acet köşesinde 15 Temmuz’u fonlayan Körfez ülkesine işaret etti. Taha Kılınç, Özlem Albayrak, Kemal Öztürk, Fatma Barbarosoğlu da gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Şafak
10:13 - 14/06/2017 Çarşamba
Güncelleme: 10:26 - 14/06/2017 Çarşamba
Yeni Şafak
Kemal Öztürk, ​Taha Kılınç, Özlem Albayrak, Mehmet Acet, Fatma Barbarosoğlu.
Kemal Öztürk, ​Taha Kılınç, Özlem Albayrak, Mehmet Acet, Fatma Barbarosoğlu.

Mehmet Acet, Taha Kılınç, Özlem Albayrak, Kemal Öztürk, Fatma Barbarosoğlu'nun yazılarının en dikkati çeken bölümleri:


Filistin’i terk edip Körfez’e sığınmıştı

Pazartesi günü 
, bir Körfez ülkesi olan Birleşik Arap Emirlikleri’nin, Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişimindeki rolünü ve o meşum kalkışmaya sağladığı para desteğini anlatmıştık.Bugün de o trafiğin nasıl yürüdüğüne bakacağız.
29 Temmuz 2016, yani 15 Temmuz kalkışmasından iki hafta sonra, Ortadoğu’dan geçtiği dikkat çekici haberlerle tanınan Londra merkezli Middle East Eyes sitesinde, yayın yönetmeni David Hearst imzalı bir haber çıktı.Haber, kaynağını Türk istihbaratına dayandırıyordu ve şöyle diyordu:“Birleşmiş Arap Emirlikleri hükümeti 15 Temmuz’dan haftalar önce FETÖ’ye para aktardı.” Haber, belki de 15 Temmuz’un curcunalı günlerine rastladığı için yayınlandığı tarihte yeterince ilgi görmedi.

Resmi sıfatı sadece 'emekli general'

Yaklaşık 10 gün önce bazı Arap ülkelerinin Katar’a başlattığı kapsamlı kuşatma, Ortadoğu coğrafyasındaki manzarayı biraz daha net görmemizi sağlıyor. Özellikle Mısır ile Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) oluşturduğu, Suudi Arabistan ve Bahreyn’in de sonradan bunlara eklemlendiği bir cephe, bölgeyi kendi öncelikleri doğrultusunda yeniden şekillendirme telaşında. Katar’a yönelik düşmanlık da zaten, bu planlara gösterdiği direniş yüzünden.

Körfez’de ve coğrafyanın diğer kısımlarında durmaksızın mekik dokuyan, ABD ve İsrail’i de denkleme dâhil ederek cepheyi genişleten bazı isimler, sürecin de perde arkasındaki mimarları konumunda. Bunların en önemlilerine şimdi biraz daha yakından bakalım:*4 Haziran Pazar günü, yani Katar’a toplu ambargonun başlatılmasından sadece bir gün önce elektronik postaları ortalığa saçılan BAE Washington Büyükelçisi Yusuf Uteybe, cephenin Amerika ayağını oluşturuyor. Özellikle Müslüman Kardeşler (İhvân), Hamas ve Katar yönetimi aleyhine lobicilik faaliyetleri yapan ve İsrail’le oldukça yakın ilişkiler geliştiren Uteybe, aynı zamanda sıkı bir Türkiye karşıtı. Ülkesinin (ve bu arada Mısır ile Suudi Arabistan’ın) menfaatlerini koruma adına Amerikalı muhataplarına oldukça bonkör davranan Uteybe, bunun için milyonlarca dolar harcıyor. Uteybe pahalı hediyeleri, ultra-lüks partileri ve yemekleriyle ABD’de epey meşhur. Aracılık ettiği yüksek rakamlı anlaşmalar ve projeler de cabası. Kral Selman’dan sonra Suudi Arabistan tahtına Muhammed bin Nayif yerine Muhammed bin Selman’ın geçmesi için ABD’de kulis yapan da Yusuf Uteybe’den başkası değil. Katar’a başlatılan ambargonun, Uteybe’nin kritik içerikli özel yazışmalarının konuşulmasını önlemek için öne çekildiği, bugün yaygın bir kanaat.

Gösterilen tavır içimi burdu

Güzel yüzüne kederle bakıp ailesinin acısını tahayyül etmeye çalışırken, Şenay Aybüke Yalçın’ın belli ki bir yöresel oyun için taktığı kırmızı başlıklı bir başka fotoğrafı düşüyor ekrana. Aklıma Gezi’de “kırmızı fularlı kız” diye allanıp pullanarak sembolleştirilen Ayşe Deniz Karacagil geliyor. Biri Batman’ın bir ilçesinde Kürt çocuklarına müzik okuturken PKK terörüne kurban giden 22 yaşında gencecik bir öğretmen, bir diğeri Gezi eylemlerinde ekranlarda çarşaf çarşaf röportajları yayınlanan, sonra da soluğu dağda alan ve sonunda bir Kato operasyonunda öldürülen PKK teröristi.

Ayşe Deniz Karacagil’in öldüğü haberinin geçtiği gün boyunca, haber sunan CNN Türk spikerlerinin boyunlarında –sadece benim dikkatimi çektiğini sanmıyorum- tuhaf bir tesadüf gibi çeşitli renkte fularlar asılı dururken; Aybüke öğretmenin ölümü neredeyse sessiz bir durgunlukla geçiştirildi. Çünkü Aybüke Öğretmen için üzülmek demek, bu genç kızın kısa hikayesini anlatarak O’nu çoğaltmak demek, PKK terörüne karşı dolaylı tavır almak, en azından örgüte karşı anti-propaganda yapmak olarak anlaşılacağı için, çoğu medya mensubu 22 yaşındaki öğretmenin ölümü karşısında kesin bir sessizliğe büründü; ekranlarda cenaze töreni yayınlandı, sonra herkes hemen işine gücüne döndü.

Sabaha karşı gelen telefon

Benim de işim gücüm yok, böyle kriz anlarında sürekli strateji, politika, plan, programdan bahsediyorum burada. Krizlerde kurumların aldığı pozisyon, yapacağı stratejik hamle ve global oyun planlarını falan soruyorum.

Aslında kimsenin öyle stratejik planlamalarla uğraştığını sanmıyorum. Meşguller!Krizi nasıl aşacağımızı, en az zararla nasıl çıkacağımızı, hangi kuruma, ne görev düştüğünü düşünen, kurgulayan, bunu stratejik plana döken biri varsa canı gönülden tebrik etmek isterim şahsen.Ancak umudum pek. Aslında uzun zamandır, “stratejimiz nedir?’ türü yazıları bırakmıştım. “Verin mehteri. Nasılsa olayı çözecek biri var başımızda” diye yan gelip yatanlardan olmak istiyordum. Ancak bir telefon geldi, duramadım yine.

Ses ver diyorlar KHK mağdurları için ses ver

-Pazartesi öğleden sonra. Bir sohbetin, bir muhasebenin içindeydik. Keşkelerin, amaların, vardır bunda da bir hayırların, sizi çok özleyeceğiz, sizden çok şey öğrendik cümlelerinin atmosferinde... Sallantı başladığında herkes sahurda keşke daha çok su içseydim diye düşündü. Hay Allah Akşama daha çok var. Bu baş dönmesi nasıl geçecek.

Sonra içimizden biri bağırdı deprem oluyor. Bu deprem.Modern insan tavrı ile cep telefonlarına sarılındı. Depremin şiddeti öğrenilmeden rahat edilmedi. Ah rakamlar, rakamlar.6.2 dendi. Allah muhafaza 6.2 değil de 7.5 olabilirdi. Dağlar üzerimize yürüyüp, gök üzerimize devrilebilirdi. Bazıları için bir kaç saniye, ömürlük bir muhasebenin ebesi olabiliyor. Edilmemiş tövbelerin kapısını açan anahtar.


#​Mehmet Acet
#Taha Kılınç
#Özlem Albayrak
#Kemal Öztürk
#Fatma Barbarosoğlu
7 yıl önce