|

Futbolun yeni coğrafyası: Çin

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping'in futbolu ulusal bir hedef olarak belirlemesinden sonra 2016, ülkenin bu spor dalındaki atılım yılı olarak şimdiden tarihe geçti. Birbiri ardına rekor transfer bedelleri ile Çin Ligi'ne transfer olan futbol yıldızları, teknik direktörler ve Çinli yatırımcılar tarafından satın alınan Avrupa kulüpleri, bu aktif ve dinamik stratejinin 2017'de de devam edeceğini gösteriyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 15/01/2017 Pazar
Güncelleme: 21:34 - 14/01/2017 Cumartesi
Yeni Şafak

2016'da öne çıkan gelişme, Çin'in tüm ekonomik gücü ile futbol sektörüne girmesi oldu. Son yıllarda hızlı büyüyen ekonomisinin getirdiği gücü, diplomasi ve siyaset alanında da kullanan Çin, 2000 yılında ülkede düzenlenen Olimpiyat Oyunları ile sporda rüşdünü ispat etmiş ve altın madalya sıralamasında ABD'yi geçerek birinci sıraya yerleşmişti. Ne var ki atletizm ve diğer spor branşlarının toplamından daha popüler olan bir başka spor dalı, futbolda ülkenin benzer bir başarısından bahsetmek mümkün değil. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping'in 2014 yılında futbolu, başarıya ulaşılması gereken ulusal hedeflerden birisi olarak açıklaması işaret fişeği oldu. Amaç, Çin'i 2050'de birinci sınıf bir futbol ülkesi haline getirmekti ve mümkünse bu yıla kadar bir Dünya Kupası'nı ülkede organize etmek ve elbette kupayı bu turnuvada kazanmak. Çin'in 2025 yılına kadar 800 milyar dolarlık bir spor ekonomisi oluşturma planı olduğunu da unutmayalım. Zor bir görev elbette. Halihazırda Çin, Asya Dünya Kupası Elemeleri'nde Özbekistan karşısında 2-0 kaybederek, dört maç sonunda sadece bir puan ile turnuvaya katılma şansını büyük oranda kaybetmiş durumda. Bu yüzlerce milyon Euro'yu ulusal ligine harcayan bir ülke için büyük hayal kırıklığı elbette.



ÖNCELİK ULUSAL LİGİN GELİŞMESİ


Çin, futbolda başarı konusunda ısrarcı. Bu noktada da Arap sermayesinin futbola ilgisinden ayrışıyor. Arap ülkelerinden Avrupa futboluna ilgi tek taraflı, sadece futbol kulübü satın almaları yolu ile işliyor. Bunun dışında artık Avrupa seviyesinde rekabet edemeyecek futbolcuların emeklilikten önce son performanslarını sergileyeceği ve çok para kazanacakları ulusal liglere sahip Arap ülkeleri. Çin ise hem genç ve yıldız futbolcuları kendi ülkesine yüksek bonservis bedelleri ile transfer ederken, aynı zamanda Avrupa'nın belli başlı kulüplerinin yönetimlerini de ortaklıklar ve satın alma ile elde ediyor. Aynı zamanda Avrupa liglerinin alt yapı tecrübesini ülkeye aktarmak için çalışmalara da ağırlık veriliyor. İtalya'nın dünyaca ünlü futbol kulübü AC Milan'ın, sahibi Silvio Berlusconi tarafından 740 milyon Euro bedelle Çinli yatırımcılara satılması da en güncel örneklerinden biri. Yine Ocak 2017'de geçerli olmak üzere Chelsea'nin dinamik orta saha oyuncusu, 25 yaşındaki Brezilyalı Oscar'ın 70.5 milyon euro transfer bedeli ile Çin Süper Ligi'nin kalbur üstü takımlarından Shangai SIPG'ye satılması da, Çin'in futbolda uyguladığı saldırgan politikanın bir parçası.



HEDEF 2018 DÜNYA KUPASI


Çin'in futboldaki aktif ve dinamik politikasının 2017'de de sekteye uğramadan devam edeceğini söylemek mümkün. Rusya'da düzenlenecek 2018 Dünya Kupası öncesi ülkenin, futbolun yıldızlarını kendi ulusal liginde toplama isteği gözlerden kaçmıyor. Bu sebeple ki Boca Juniors'ta forma giyen Arjantinli milli yıldız Carlos Tevez'e yıllık 45 milyon euroyu bulan bir ücreti gözden çıkarabiliyorlar. Çin için bu politikasını uygulamada en büyük kolaylık ise Avrupa Futbolu'nun girdiği ekonomik kriz. Avrupalı kulüpler yüksek bonservis ve ücretler karşısında, özellikle Latin Amerikalı yıldızları transfer etmekte ya da ellerinde tutmakta zorlanıyor. Çin, mevcut politikasını sürdürülebilir kılarsa, orta ve uzun vadede futbolun yeni coğrafyası konumuna yükselebilir. Bunun için siyasi iradee, güçlü bir ekonomiye ve sporu seven 1,6 milyarlık bir nüfusa sahip.


#Xi Jinping
#Çin
7 yıl önce