|

Gençler sanat asla pazarlanmaz

Ressam Gülseren Südor yarım asırdır resim sanatıyla uğraşıyor. Çok sayıda öğrenci yetiştiren Südor, günümüzde genç ressamların sadece para kazanmaya odaklandıklarını ve kendilerine yatırım yapmadıklarını söylüyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 8/10/2017 Pazar
Güncelleme: 11:22 - 14/10/2017 Cumartesi
Yeni Şafak
​Gülseren Südor
​Gülseren Südor

Gülseren Südor, ömrünün 50 yılını sanatına adamış bir ressam. Aynı zamanda Bedri Rahmi'nin öğrencisi. "Bedri Bey, hep kendine özgü ve özgürdü. Bizi de öyle yetiştirdi"diyen Südor, resimlerinde her zaman özgünlüğün peşinden gidiyor. Südor, 80'li yılların İtalya'sında eleştirmenler tarafından yeni bir akımın öncüsü olarak da gösterilmeyi başarmış.

Ressam Gülseren Südor, ‘Geçmiş ve Şimdi, Ama hepsi Aynı’ adlı kişisel sergisinde, yarım asırdır devam eden resim serüvenini yeniden yorumluyor ve "Tekniğim gelişti ama geçmişteki resimlerim ve yenileri arasında fark yok ben aynıyım" diyor. Bedri Rahmi ile ilgili albümünde onlarca resim olan sanatçı , onun hatıralarına hep sahip çıkmış. Birçok öğrenci yetiştiren ve ömrünü Türk resim sanatına adayan tecrübeli ressamla sanat yaşamını, tekniğini, öğrencilik yıllarını konuştuk.

*‘Geçmiş ve Şimdi, Ama hepsi Aynı’ isimli serginizde sanatseverleri neler bekliyor?

Sanatseverler, değişik bir Gülseren Södor resmi görecekler. Bu sergimde, 70’li yılların sonu, 80’li yılların başından itibaren yaptığım tüm eski resimlerimi tekrar irdeledim. Resmimin ulaştığı noktaya yeni bir gözle baktım ve aslında bunu biraz da kendimi sınamak için yaptım.


*Keyifli olmuştur?

Evet gerçekten çok keyif aldım. Üç ay hiç durmadan çalıştım. Sanırım 49 tane tablo oldu. Hızımı alamadım, bütün gravürlerimi tekrar yorumladım. Bu tür çalışmaların dünyada da örnekleri var. Bizde de, Cihat Burak gibi ressamlar yapardı. Sonuçta ortaya çıkan işi sevdim.

*Nasıl dönüşmüş resminiz neler gördünüz geçmişe bakınca ?

Geriye dönüp baktığım zaman, aynı şeyleri yaptığımı gördüm. Evet tekniğim biraz daha gelişmiş ama insanoğlu ne kadar değişebilir. Dünyanın sosyal, ekonomik bütün olayları benim açımdan aynı, değişen bir şey yok. Bu nedenle şöyle diyebilirm. Yeni bir bakış açısıyla “eski-yeni sonuçta hepsi aynı” fikri ortaya çıktı.

SADECE DOĞA
MANZARALARI İLE OLMAZ

*Bu serginizde insan ve doğa dengesini ya da dengesizliğini nasıl yansıttınız?

Onu bayağı ciddi yansıttım. Eskiden de bu temayı , insanın doğaya etkisi, doğanın insana etkisi, insanların insanlara etkisi olarak irdelerdim. Tarihe de, güncel olaylara da çok meraklıyım. Aslında bir yerde, bu bakış açısıyla ülkemizin öz geçmişini de tarıyorum ve sorunlarımızı yansıtıyorum. Sırf güzellik, insanlara hoş gelen doğa manzaraları, natürmortlar sunmak istemiyorum. Biraz da insanları düşündürmek istiyorum. Resimlerime baktıkları zaman birşeyler algılasınlar ve onları içselleştirsinler.

*Resimlerinizdeki kadın teması da dikkat çekici. Kadını ele alış biçiminiz nasıl?

Ben sanatçıyım. Sanatçının kadını erkeği olmaz diyoruz ama yaşadığınız, kendi içinize aldığınız konular var. Elbette bir kadın olarak, kadının sorunlarını daha iyi irdelerim. Açıkcası, akademiden mezun olur olmaz yurt dışına gittim ve o zaman kadın teması ilgi alanımda değildi. Türkiye’ye dönünce Avrupa’da yaşadığım kadın toplumunun içinde bulamadım kendimi. Herkesin çok büyük problemleri vardı. Kadınların ezildiğini, hırplandığını, eğitimsiz kaldığını gördüm. Bu olaylar üzerine kadın temalı çok sayıda resim ürettim. Elbette amacım kadın bedenini kullanmak değildi. Onların sorunlarına dikkat çekmek istedim.


TIP KAZANDIM AMA
GİTMEDİM

*Hep ressam olmayı istediniz mi başka hayalleriniz var mıydı ?

İlkokul birinci sınıfta öğretmenime ressam olacağım demiştim. Ailemde sanatla uğraşanların olmasının da etkisi vardı elbette. Mesela ben tıp kazandım ancak ressam olmak istediğim için gitmedim. Bizim neslimizde öğretmenler de bizi yönlendirirdi. Lisedeki resim hocamın üzerimde büyük emeği vardır. O kadar çok şey öğrendim ki ondan, akademide okurken bile hocamın bana kattıkları yolumu aydınlattı.

*Akedemi de zaten Bedri Rahmi gibi büyük bir ustanın öğrencisi oldunuz. Nasıl gelişti bu süreç ?

Akademide çok fazla hoca vardı. Ben Bedri Rahmi atölyesini bilinçli olarak seçtim. Bu kararımdan her zaman mutluluk duydum. Bedri Rahmi atölyesi aslında bir duraktı. Türk resminde etkin olan birçok isim onu atölyesinde yetişmiştir.

*Diğer hocalardan nasıl bir farkı vardı Bedri Rahmi’nin ?

Bize teknik olarak çok fazla şey öğretmezdi. Çünkü o, kendine özgü ve özgürdü. Bize de hep kendi yolunuzu, kendiniz çizin derdi. Ben öğrenci iken İstanbul’da bir tane resim ve heykel müzesi vardı, o da kapalıydı. Ama akademinin çok güzel bir kütüphanesi vardı. Bedri Bey, bizi oraya yönlendirdi. Gidin kendinize bir usta seçin, sizi kim en çok etkiliyor bulun derdi. Dikkat edin Bedri Rahmi’nin öğrencilerinden hiçbiri, onun resimlerinin benzerlerini yapmaz. Herkes kendine ayrı bir yol çizmiştir.


Dünyada yeni bir akım başlattık

*‘Siz de akademisyen olarak çalıştınız ve çok okunan "Temel Sanat Eğitimi "isimli bir kitabınız var. Türkiye'de resim sanatı eğitimini nasıl buluyorsunuz ?

İtalyan Lisesi’nden emekli oldum ve İstanbul Üniversitesi'nde de hocalık yaptım. Akademisyen olmak çok özel bir şey. Deneyimlerimden şunu gördüm. Türkiye’de ciddi boyutlarda eğitim kitapları eksikliği var. Ben, "Temel Sanat Eğitim" kitabını Bedri Rahmi’nin bize öğrettiklerinden yola çıkarak yazdım. Resim ne olmalı, ne yapılmalı , nasıl öğretilmeli sorularına yanıt verdim. Şöyle ki çok aranan ve beşinci baskısını da yapmış bir kitaptır. Şu anda piyasada yok tükendi. Bu da gösteriyor ki bir eksiklik var. Birileri yazsın, özellikle de akademisyenler yazmalı. Benden çok daha deneyimli, donanımlı insanlar var. Ama neden ise yazmıyorlar.

*‘Hiper-manierizm denilen akımı ilk kez siz ve eşiniz Teoman Bey ortaya çıkardınız. Bu akımın ne olduğunu anlatır mısınız ?

Eşimle 1980'de İtalya'ya gitmiştik. Ünlü İtalyan Medici ailesinin 500.yıl sergisi vardı. Tüm İtalya’daki müzelerde, kiliselerde Medici ailesi dönemine ait her şey iç çamaşırından tutun, takısı, silahı, resmi, heykeli hepsi ne var ise sergilendi. Bir ay bu sergilerin oluşturduğu yerleri gezdik ve çok etkilendik. Hemen ardından eşimle beraber birkaç sergi açtık. O zamanın tanınmış İtalyan eleştirmenleri bizi bu sergilerden sonra hiper-manierist olarak adlandırdılar. Maniyerist akımı başlatan Michelangelo'dur. Onun eserlerine baktığınızda insan vücudu, hareketleri çok abartılıdır. İşte buna maniyerizm denir. Bize de hiper-manierist dediler. Oradaki sergimizden dört yıl sonra İtalya’da aynı tarzda resim yapan genç bir kuşak ortaya çıktı. İtalya’da hala söylerler siz onların pirlerisiniz. Ülkemiz adına bu başarımızdan dolayı, hep gurur duyduk.

*‘Yeni nesil ressamlardan ümitli misiniz ne durumdalar, Türk resminin geleceği parlak mı?

Bundan sonra Türk resim sanatı adına çok iyi şeyler olmasını bekliyorum. Türk sanatçılarına özellikle gençlere bir şey söyleyeceğim. Atölyelerine insanları çağırıp eserlerini bir pazarlamacı gibi satmasınlar. Bu işin eleştirmen, alıcı, sanatçı ve galericiden oluşan bir sac ayağı var. Önce eserlerini topluma sunsunlar herkes görsün. Daha sonra nerede isterler ise orada satarlar. Fiyat politikaları da hiç gerçekci değil. Çok uçuk kaçık yüksek fiyatlar belirliyorlar. Yaşamın diğer lükslerine değil, sanata emek versinler. Yatırımları hep kendilerine ve sanatlarına dönük olsun.

#TRT
#Bedri Rahmi
#Gülseren Südor
7 yıl önce