|

Haftalink

Masa değişir, cümleler değişir. Kahve masası; Twitter TT listesine dönüşür. Bir bakmışsınız omuzlara değen eller dokunmatik ekranlara kavuşur. Biraz bakış açısını değiştirerek, gündemdeki haberleri sizler için linkledik!

Yeni Şafak ve
09:48 - 31/01/2016 Pazar
Güncelleme: 13:46 - 31/01/2016 Pazar
Yeni Şafak

Aklımızın alabileceği her mesele, kıyısından köşesinden neden politikaya değer, hiç düşündünüz mü? Yoksa linklerin olmadığı bir boyutta artık düşünemez mi olduk?



Öyleyse hemen bir
verelim;


Kökeni Yunancadan gelen politikanın ilk karşılığı; devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıdır. Sanat derken kimseyi korkutmaya gerek yok. Çünkü bu sanatta asla ve asla aşırı entelektüeliteden, soyut kavramlardan, sıkıcı uzun cümlelerden, ruhun dehlizlerine inen ezgilerden, gözün göremeyeceği, aklın alamayacağı hislerden eser yok. Bilakis gözümüzün her saniye gördüğü, –hatta bazen görmek istemediği- kulaklarımızın net olarak her dakika işittiğidir. Hayatımızın ortasında koca bir gerçeğin, gerçeğin tam ortasında kocaman hayatların özetidir. İnsan neslinin ilk çağdan bugüne şahit olduğu en bilinen gerçek bir sanattır; politika.



Bunun içindir ki bir kahve köşesinde, bir üniversite amfisinde yahut yolculukta (uçakta, otobüste, trende ve

), hastanede, postanede, durakta, bakkalda, yerin yüzlerce metre altında bir maden ocağında hiç tanımadığımız insanlarla konuşabileceğimiz tek konudur; politika.



Bazen liderler arasında bir söz dalaşı, bazen asgari ücrete yapılacak zam bazen fırlayan bir ayakkabıdır. Bir gün Dawos'da “

!" nidasıyla şaşırırken, başka bir gün Bodrum sahilinde 3 yaşındaki

'de donakalır politika. Hep insana değen bir şey vardır politik olanda. Bazen gereğinden fazla konuşulur. Ama her daim politik şeyler sözün/günün/haftanın konusu olur.



Ve gün gelir masa değişir, cümleler değişir. Kahve masası; Twitter TT listesine dönüşür. Bir bakmışsınız omuzlara değen eller dokunmatik ekranlara kavuşur. Aynı kalan bir şey vardır ama; sevinçler, heyecanlar, hüzünler, endişeler, isyanlar, gidenler ve gelenler…



Böylesi bir girizgâhtan sonra bizim tercihimiz demli bir çayın yanında Anadolu bilgeliği ile harmanlanan analizlerdir yine de. Mecranın değişen doğası gereği olsa gerek manipülasyon soslu bolca içerik akıyor gözlerimizden. Bizim de hızlıca sunulan, hızlıca tüketilen gerçekler ve yalanları yakalamak geliyor bir gazeteci olarak elimizden.



Bu dertlerle ve sebeplerle, bir haftalık linklerle karşınıza çıkmayı, bir hafta boyunca gündemde olan, çok konuşulanları ya da bir köşede kalanları derleyip sunmaya çalışacağız.



Ama biraz bakış açısını değiştirerek ve de insana, hayata, politikaya yani “

"a olan saygımızı asla yitirmeyerek.



İşte bir hafta boyunca Türkiye'nin konuştukları, konuştuklarımız…



Dipnot:
Politikanın bir sanat olduğunu eleştirenleri, yaklaşık 150 yıldır sanata kesin bir tanımlama getiremeyenlere havale ediyoruz.


Umudumuz TR bağlantılı linklerde “terör" kelimesinin sayısının azalması


Kalabalık bir pazar tezgâhının önünde, uykunun en güzel yerinde yahut alnının yeryüzüne en yakın olduğu huzurlu bir secdede, yalnız bir kurşun ya da hain bir patlama koparır insanları sevdiklerinden. Çünkü terör denilen şeytan, insanı hedef alarak şiddete yaklaştırır. Kimliğini, dinini, teninin rengini ayırt etmeden karşısında konumlandırdığı insanı şiddet dehlizlerine çekmeye çalışır. Kanlıdır, acıdır, sanki güneşin doğmadığı bir kara gündür, çünkü o gün “dağların yaşlı adamı" Hassan-El-Sabbah'ın doğduğu, nefes aldığı her gündür.



O günlerden biri olan bugün 31 Ocak'da yine terörün etkili bir enstrüman olarak, ülkelere karşı kullanılabilme gerçeğini en yakından müşahede eden Türkiye; maalesef, geçmişte olduğu gibi bugün de bahsettiğimiz şeytanın ilk hedeflerinden biridir. Ve yine dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye'de de güvenlik güçleri, toplumsal huzur ve sosyal hayatın normalleşmesini sağlamak adına bir dizi operasyon gerçekleştirdi, gerçekleştirmeye de devam ediyor. Yetkililerin açıklamaları operasyonların kısa sürede biteceği yönünde. Bölgeden gelen

bu açıklamaları doğrular nitelikte.



Bugün üzerinde durmamız gereken önemli nokta ise aynı şeytana karşı farklı tavırların sergilenmesi. Terörün tanımı ortak olsa da

(!) maalesef bahsi geçen şiddet yalnızca kendilerine yöneldiğinde sesleri çıkıyor. İşte tam da bu sessiz çığlığın içinde hiç cevabı alınamayan sorular akla geliyor.



Neden, dünyanın batısında olan terörle doğusunda olan terör eşdeğer tepkiyle karşılanmıyor? Neden

gibi bir kavramı zihnimize çakmaya çalışıyorlar? Terör örgütleri dış devletlerin desteği olmadan kendi başlarına yaşam alanı bulabilirler mi?



Ve umudumuz en kısa zamanda TR bağlantılı linklerde “terör" kelimesinin sayısının azalması…



Cenevre'de çözüm: uzak ihtimal...


Bu hafta Türkiye'nin ve dünyanın gündeminde İsviçre'nin Cenevre şehri vardı. 5 yıldır kanayan bir yara olarak dünyanın merkezinde duran Suriye ile ilgili 29 Ocak'ta Cenevre'de yapılması planlanan barış görüşmeleri 2 Şubat Salı gününe ertelendi. Kimlerin davetli olacağı ve temsil tartışmaları normalde 25'inde başlayacak olan görüşmelerin önce 29 Ocak ardından 2 Şubat'a

neden oldu.



Ertelemenin temel nedeni ise Suriyeli

. Müzakere Yüksek Komisyonu (HCN), görüşmelere katılmak için BM'ye sundukları kuşatmaların kaldırılması, tutukluların serbest bırakılması ve insani yardımların ulaştırılması talepleri kabul edilinceye kadar görüşmelere katılmayacağını söylemişti. Bugün gelen haberlerde öğrendik ki HNC görüşmelere

için Cenevre'ye gitti.



Dün görüşmelerin 2 Şubat'ta başlayacağı açıklandıysa da Mistura, pazar günü Suriye muhalefeti ile

başlayabileceklerini söyledi.



Rusya ve ABD'nin, PYD'yi görüşmelere dahil etme isteği, Türkiye tarafından

çıkışıyla karşılaşınca PYD müzakerelere doğrudan

. BM Temsilcisi De Mistura, ilginç bir çözüm bularak görüşmelere PYD Eş başkanı Salih Müslim yerine PYD ağırlıklı 'Suriye Demokratik Meclisi'ni çağırdı. Cenevre görüşmelerinde Müslim bulunmayacak, fakat başında bulunduğu örgüt, 'Suriye Demokratik Meclisi' ismiyle masada yer alacak.



ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Yardımcısı Mark Toner'ın yaptığı açıklamadaki “Ancak, bizim anladığımız kadarıyla PYD bu hafta yapılacak toplantıda olmayacak." ifadeleri gelecek toplantılarda PYD'nin masaya oturtulmaya çalışacağı olarak yorumlandı. Bu açıklamadan sadece üç gün sonra medyaya yansıyan PYD'ye "Cenevre toplantılarının ikinci etabında olacaksınız" sözü verildiği

, bu yorumları doğrular nitelikte.



Adeta kan gölüne dönen Ortadoğu'da ülkelerin yürüttüğü vekâlet savaşları nasıl sonlanacak, ne zaman sonlanacak? Geçmiş görüşmelere baktığımızda kısa vadede bir sonuç çıkması mümkün görünmüyor. Ki görüşmelerin başlangıcı da bu düşünceyi daha da güçlendirir nitelikte.



Etnik ve dinsel olarak parça parça olmuş Ortadoğu'daki sorunların bir iki toplantıda bitebileceğini düşünmek tam bir polyannacılık değil de nedir? Ya da bu sürecin tamamlanıp, sorunların çözülmesi için daha kaç

bekleniyordur, kim bilir…



Medeniyetlerin doğduğu bu coğrafyanın sorunlarının kendi evlatları tarafından çözüleceği günlerin geleceğini umut ederek süreci özetlemek adına aşağıdaki Cenevre müzakereleri infografiğini sunuyoruz.





Dünya gündeminin olmasa da Türkiye gündeminde hatırı sayılır derecede konuşulan bir diğer konuya geçiyoruz. İfade özgürlüğü, kişilik hakları ve siyasi etik…



Sınırsız bir ifade ne kadar mümkün?


Türkiye'de geçmişten beri özgürlükler ve ileri demokrasi tartışma konusu olmuştur. İleri demokrasi özlemi içeren cümleler hep kurulmuştur siyaset kürsülerinde. Düşünce ve ifade edilenler çoğu zaman özgürlük ve demokrasi bağlamında tartışılmıştır. Bu bağlamda ifade edilen, ifade eden ve ifadenin muhatabı, aynı zamanda özgürlüğün sınırlarını da tartışma konusu yapar.



Bu girizgâhı yapmamızın nedeni Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) 35. Olağan Kurultayı'nda Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun

'a yönelik sarf ettiği sözlerin yankılarının hala politik arenada tartışılmaya devam etmesi.



Hakkında açılan tazminat davaları ve başlatılan soruşturmaların akabinde Kılıçdaroğlu,

bu haftaki grup toplantısında da sarf etti.



Demokratik bir toplum için, ifade özgürlüğü ne kadar temel bir hak ise, ifadenin muhatabının kişilik hakları da o derece önemlidir. Bu tartışma bir müddet daha gündemimizde olacak gibi duruyor. Çünkü hala ülkemizin aşırı bilirkişileri tarafından ifade özgürlüğünün, kişilik haklarına saldırı anlamına gelmemesi gerekliliği tam anlaşılamamış durumda.



Kılıçdaroğlu ısrarla kendisini savunmaya çabalarken, Milliyetçi Hareket Partisi'nde de (MHP) sıradışı bir olay yaşandı. 19 yıl aradan sonra Bahçeli kürsüyü başka bir isme, Oktay Vural'a bıraktı...



Oktay Vural'lı MHP, Oktay Vural'lı Grup Toplantısı...


MHP'de muhalifler ve tartışmaları gölgesinde bırakan gelişme ise Devlet Bahçeli'nin kalp rahatsızlığı nedeniyle anjiyo olması oldu. 1997′den bu yana genel başkanlık koltuğunda oturan Bahçeli'nin yerine ilk kez bir başka isim partililere hitap etti. Bahçeli'nin yerine Grup Başkanvekili

konuştu.



Nedendir bilinmez Oktay Vural'ın bu konuşması ise gelecekte farklı senaryoların da oluşabileceğinin gündeme gelmesinde neden oldu. Bahçeli'nin genel başkanlık için aday göstereceği Vural'ın, son anda Bahçeli lehine yarıştan çekileceği iddia edildi. Çok geçmeden bu iddia; MHP Genel Sekreteri Büyükataman tarafından

.



Büyük resme bakarsak MHP'de parçalı halde duran muhaliflerin mevcut parti tüzüğü karşısında başarılı olmaları zor gibi görünüyor. Vural'ın kürsüye çıkmasının bir işaret olup olmadığını ise yakın zamanda göreceğiz...



Ezcümle…


Sevgili okur; sayfayı kapatmadan buraya kadar okuduysan Allah dualarını kabul etsin diyoruz. Ve son olarak henüz teknoloji meleği, gelecekle ilgili linkleri vermemizi sağlayamadığından bir sonraki hafta haber ve içeriklerimizin daha gülümseten ve sakinleştiren cinsten olmasını temenni ediyoruz. Neyseki beklentilerimiz

hallice.









#​Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
#CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu
#Cenevre
#Suriye
#MHP
#Oktay Vural
#Devlet Bahçeli
#link
#haber
#haber link
8 yıl önce