|

İrfan yuvaları kitabevleri

Değişen hayat şartları Anadolu’da ayakta durmaya çalışan kitapçıları da büyük oranda etkiledi. Kuruluş yılları 1925’ten 90’lı yıllara uzanan 15 şehrin 17 kitabevinin hikayesini dinledik. Adana Davet Kitabevi’nden Metin Balcı, “Kitap okuma ve alma oranı düştü. Maddi anlamda zorlanıyoruz ama sonuna kadar gideceğiz. Gelecek karanlık görünse de meşale taşımaya devam ediyoruz” diyor.

Yeni Şafak
04:00 - 27/08/2017 Pazar
Güncelleme: 09:23 - 27/08/2017 Pazar
Yeni Şafak
Siyasi tartışmaların, edebi atışmaların, fikir çatışmalarının eksik olmadığı kitabevleri cep telefonsuz gençlerin buluşma adresi...
Siyasi tartışmaların, edebi atışmaların, fikir çatışmalarının eksik olmadığı kitabevleri cep telefonsuz gençlerin buluşma adresi...

Bilginin deryasına dalmak veya koyu bir maceranın büyüsüne kapılmak için ziyaret etmemiz gereken adres: Kitapçılar. Siyasi tartışmaların, edebi atışmaların, fikir çatışmalarının eksik olmadığı kitabevleri cep telefonsuz gençlerin buluşma adresi, yeni dergi serüvenlerinin ilk defa demir aldığı yerdi. Anadolu’daki bağımsız kitabevleri kitap market zincirlerine, kitap kafelere ve internet kitapçılarına karşı ayakta kalmaya çalışıyor. Kimi wattped ve test kitabını dükkanıma sokmam derken kimisi yıllık kazancının 5’te 4’ünü bu kitaplardan kazanıyor. Kuruluşları 1925'ten 90'lara uzanan, ayakta kalmaya devam eden, meşaleyi elden bırakmaya niyeti olmayan Adana, Konya, Van, Samsun, Erzurum, Sakarya, Diyarbakır, Ankara, Malatya, Eskişehir, Kahramanmaraş, Trabzon, Kayseri’deki 13 kitabeviyle eskileri, misafirleri ve şimdiyi konuştuk.

GÜZELLİĞİ KAYBETTİK

İnsanların, İslâmi yayınlarla kolay buluşması amacıyla kurulan Davet Kitabevi, Adana’nın en eski kitapçılarından. 1978’den beri faaliyetine devam eden Davet’in sahibi Metin Balcı, yıllar içindeki değişimi şu sözlerle değerlendiriyor: “Her cemaatin, her grubun dergisi bulunurdu ancak artık hepsinin kendi yeri var. Geliştik, büyüdük ama o birliği ve güzelliği kaybettik. Eskiden gündemi Sebil, Şura, Büyük Gazete, Mavera gibi dergiler belirlerdi. Afganistan’ı, İran’ı buralardan takip ederdik. Günümüzde internet insanları çok meşgul ediyor. Kitap okuma ve alma oranı düştü. Maddi anlamda zorlanıyoruz ama sonuna kadar gideceğiz. Gelecek karanlık görünse de meşale taşımaya devam ediyoruz.”

40 YILLIK MÜŞTERİLER HATIRA TAZELİYOR

Yazar ve akademisyen Necati Mert tarafından 1973’te açılan Gelişim Kitabevi, Sakarya’nın köklü kitabevlerinden. Çevrem bu dükkânla pekişti diyen Mert, şu ifadeleri kullanıyor: “12 Mart’ın ertesinde öğretmenlikten ayrılarak kitabevi açmaya mecbur kaldım. 80’e kadar toplumcu şair ve yazarların kitaplarını sattık. Kenan Evren darbesiyle kitapçılığın adeta sıfır noktasına indiği dönemdi. Satışların bu derece düştüğü bir dönem bir daha olmadı. Çok iyi şekilde ansiklopedi satıcılığı yaptık. Dükkân adeta bu satışlardan dönüyordu. 90’lardan sonra edebiyata ve üniversite kitaplarına ağırlık verdik. Hâlâ da böyle sürüyor. Biz açılırken Adapazarı’nda kitapçı yoktu, şimdiyse 40’a yakın kitapçı mevcut. Burada yetişen tezgahtar da müşteri de hâlâ gelir ve hatıra tazeler.” Mekânı Arif Damar, Eray Canberk, Adnan Özer, Faik Baysal, Kerim Korcan, Beşir Ayvazoğlu ziyaret etmiş. Baysal eski ve yeni Adapazarı’nı karşılaştırırken Korcan ise Nâzım’ı ve hapishane anılarını anlatırmış.


KİTABEVLERİ
BİRER MEKTEPTİ

Karadeniz’in emektar kitabevi Endülüs’teki Cumartesi Sohbetleri ve okur buluşmaları sayesinde müdavimler müdahil oluyor. Mehmed Niyazi, Mustafa Kutlu, İsmail Kara, Murat Belge ve son dönemde Cahit Koytak, Rasim Özdenören, Dursun Ali Tökel, Mete Tunçay, Hanefi Avcı, Kurtuluş Kayalı, Adem Özköse gibi isimler de söyleşi ve konferans için yolu Endülüs’e düşenlerden. Samsun’daki kitabevi 1992 yılında kurulmuş. Aynı zamanda kültür merkezi olan 3 katlı mekanda 16 kişi çalışıyor. Kitabevi sahibi Hayati Şahin, “Endülüs, gençlerin buluştuğu bir yerdi. Diriliş, Büyük Doğu nasıl bir mektepse kitabevleri de öyleydi. Çayımız her zaman vardı. 28 Şubat’tan sonra her şey değişti. Kitaplar ticari hâle geldi. Üniversite hocaları başta olmak üzere belli bir kesim gelmemeye başladı. Mecburen test kitapları da sattık. Ekonomik olarak ayakta kaldık ama kültürel değerimizi kaybettik” diyor. Son dönem popüler yazarlarının içi boş kitaplar çıkartsa da ilgi görmesinin rahatsız edici olduğunu söyleyen Şahin, şu ifadeleri kullanıyor: “Okuyan düşünen insanlar vardı, herkeste bir heyecan vardı. 90’lardan sonra slogan kitaplar olumsuz bir etki yaptı. Edebiyat ve sanata yönelen kesimler kendini korumuş oldu. Samsun’da az da olsa İsmet Özel’in, Sezai Karakoç’un okunmasını sağlamak beni mutlu ediyor. Hangi cemaatten olduğumuzu soruyorlar. Bağımsız olarak yola devam ediyoruz. Mezun olan öğrencilerden yıllar sonra gelip ziyaret edenler oluyor. O günleri anıyoruz. Unutulmadığımızı görmek mutlu ediyor.”

İSLÂMCI KESİM MAGAZİNLEŞTİ

Konya’daki Çizgi Kitabevi Orhan Pamuk’tan İhsan Fazlıoğlu’na birçok yazar ve akademisyeni okurla buluşturmuş. Kuruluş yılı 1991 olan Çizgi, yayınevi olarak da hizmet veriyor. Daha çok akademik camiaya hitap ettiklerini belirten Ramazan Arlı, “Cumartesi günleri kendiliğinden oluşan bir hoca-öğrenci buluşması oluyor” diyor ve ekliyor: “Wattpad kitaplarını satmıyoruz. Bu istekle gelen okuru ise Türk ve dünya klasiklerine yönlendiriyoruz.” Çizgi, Enes, Hüner’in yanı sıra Kitap Dünyası da Konya’nın en eski kitabevlerinden. 35 yıldır kitapçılık yapan Mustafa Çalışkan, “80 ihtilalinden sonra korkak ve pısırık bir ortam vardı. Konya’da bir kültür hareketi başlatmak istedik. İsmet Özel, Abdurrahman Dilipak, Hasan ve Hüseyin Hatemi’yi konuk ettik. Şimdi meşhursan, artistsen ilgi görüyor. Kimsenin fikirle, bilgiyle işi yok. Eskiden gençler kalabalık şekilde gelir, sohbet ederdi. Bugünkü İslâmcı kesim dünyevileşti, magazinleşti” sözleriyle özetliyor.


Kitap satmaktan bunalıp dükkânı kapatırdım

İnşirah Kitabevi’nin sahibi Nizamettin Korucu, 1995’ten beri Erzurum’da kitapçılık yapıyor. 12 yaşındayken Erzurum çizgi roman pazarına gidip gelmeye başlayan Korucu, daha sonra dini, siyasi, kültür kitaplarına yönelmiş. 55 yaşındaki Korucu, eski günleri şöyle anlatıyor: “15 liralık kitap için para biriktirirdim, ancak almak istediğimde enflasyondan dolayı 20 lira olurdu ve alamazdım. En başta kendim için kitapçı kurdum. Şehir-kitap-insan üçlemesine katkı sağlamak istedim. Gelen giden hiç eksik olmazdı. Bazen kitap satmaktan bunalıp müşterileri dışarı çıkartır ve gündüz saati dükkan kapatıp içerde dinlenirlerdim. İslâm Kitabevi ve Çorumlu Bahri abinin kitapçıs da sohbet ortamının olduğu yerlerdi.”

RAKİBİMİZ VİDEOLU KAHVELERDİ

Dükkânı için Erzurum’un resmi olmayan kültür merkezi tabirini kullanan Korucu, kitabevi hakkında şunları söylüyor: “Müşterilerin işini ve ismini sormazdım. İnşirah Kitabevi’yle ilgili anılara hatıra yazılarında, radyo programında, internet yazılarında denk geliyorum. Esnaflar, yerel gazeteci ve yazarlar, Erzurum Üniversitesi’ndeki akademisyenler, okulların her sınıfında öğrencilerin olduğu geniş bir okur kitlesi vardı.” Cumartesi sohbetleri ve mezatlar sayesinde hareketlilik olduğunu belirten Korucu, “Onun dışında Cemal Safi konser yaptığında, Kurtlar Vadisi’nde birinin elinde kitap göründüğünde, Yedi Güzel Adam dizisi başladığında kitap almaya geliyorlar. İstanbul’dan faksla kitap isterdik, ordan da bize yazan olurdu. Eskiden en büyük rakibimiz VHS kasetlerin gösterildiği videolu kahvelerdi. Şimdiyse e-kitaplar. Kitap fuarlarına gelen nitelikli yazar bütün gün tek başına otururken 18 yaşındaki Wattpad yazarları gelince burada izdiham kopuyor. Çabuk tüketime yönelik kitaplar çıkıyor artık” diyor.


Kaynakların yeri dolmadı

Ankara’nın 40 yıllık kitapçısı Fatih Yurdakul, şehre öğrenci olarak gelip kültür ortamını görmek için soluğu kitabevlerinde almış. Hacı Bayram’daki kitapçıların konfeksiyonculara dönüştüğünü, kitabevlerinin sınav kitapçısına döndüğünü anlatan Yurdakul, sözlerine şöyle devam ediyor: “Nur ve Akabe Yayınları’nın kitabevleri vardı. Sırayla buralarda kitapla ilgilendim. Saatçi Musa’nın dükkanında bulundum. Beşir Atalay, Nabi Avcı, İsmet Özel, Rasim ve Alaeddin Özdenören, Sezai Karakoç, Erdem Bayazıt’ın aralarında olduğu edebiyat ve siyaset dünyasının birçok ismi Fatih Kitabevi’nde misafir ettim. Dertleri ne yaparız diye uzun uzun konuşurduk. Kitabevi küçüktü ve pasajına kadar dinleyici gençler olurdu. Bazense habersiz gelirlerdi ve baş başa otururduk. Zaman içinde herkes bir şey sahibi oldu ama kültür açlığını giderecek kaynakların yeri dolmadı.”

ARİFLER BURADA GÖRÜNÜR

Üniversite hayatını Ankara’da geçiren akademisyen yazar Hayrettin Orhanoğlu, bu şehri “Küçük bir Anadolu” olarak tanımlıyor. Günümüzde çoğu kitapçının test kitaplarına teslim olduğuna değinen Orhanoğlu, “70’li yıllarda imkânlar elverdiğince yahut kitapçıya yazdırarak kitaplar alırdık. Ülke Kitabevi, bu şehrin ikinci bir üniversitesi olduğunu hep hatırlatır bana. Ahmet Fatih Gökdağ, gelen önemli misafirlerini bürosunda ağırlarken bir sohbet halkasının kendiliğinden oluşuverdiğini görür, konuşulanlar arasında sizi başka başka kitapların dünyasına çeken kelimelerin büyüsüne ister istemez kapılırdınız. Adını hiç duymadığınız yazarı not eder yahut kitabına oracıkta uzanır kimi zaman da çok satılan bir kitaba dair eleştirileri dinleyerek siz de daha okumadan kitabı eleştirenler safına yerleşiverirdiniz. Her şehir, kendi arifini bağrında saklar ya Ankara’nın da arifleri çoktur. İşte o ariflere hâlâ rastlamanız mümkün. Ama illa ki bir kitapçıda...” diyor.

Dükkânı yakılmaktan kurtardık

Abdurrahman Arslan, Atasoy Müftüoğlu, İhsan Süreyya Sırma, Ercüment Özkan, Dücane Cündioğlu, Teoman Duralı, Caner Taslaman, Hayri Kırbaşoğlu, Müştehir Karakaya’nın ziyaret ettiği Vakıf Kitap Sarayı, 1984 yılından beri hizmet veriyor. Van’da bulunan kitabevinin sahibi Mehmet Fatih Yoksul, Doğu’da kitapçı olmanın zorluğunu şöyle anlatıyor: “28 Şubat sürecinde insanlar kitabevine girerken bile zorluk yaşardı. Sık sık polis baskını oluyordu. Bunları atlattık ama en çok sıkıntıyı açılım sürecinde yaşadık. Bu durum kitabevine gelen herkesi tedirgin ediyordu. Birkaç kez dükkân yakılma tehdidiyle karşı karşıya kaldı. Baskılardan geçerek bugüne geldik.” Kitap Sarayı’na Kuzey Irak’tan da araştırmacıların geldiğini belirten Yoksul, üniversiteden şikayetçi: “Üniversitedeki hocalar bir kitabı 20 yıl okutuyor. Yeniliği takip etmiyorlar. Kitap siteleriyle de indirim konusunda başedemiyoruz.” Günümüzde yayınevi çeşidinin arttığına değinen Yoksul, “Siyasi kitaplara talep yoğun, düşünce kitapları ve romanlar ilgi görse de gençlerin bilinçlenmesine fayda sağlayacak kitaplar kenarda bekliyor" diyor.


SURİYE SAVAŞI KİTABI DA ETKİLEDİ

Diyarbakır Kitabevi’nde ağırlıklı olarak Arapça yayınlar bulunuyor. Kitabevi sahibi İbrahim Elmukri, günümüzdeki kitap-okur ilişkisi hakkında şunları söylüyor: “İlim öğreneyim, kültür sahibi olayım diye düşünen yok. Okuyup tezini bitirmek isteyen ve test çözüp memur olmaya çalışanlar var artık. Suriye’deki savaş, kitabı da etkiledi. Eskiden her hafta Suriye’ye gidip kitap getiriyorduk. Şimdiyse Beyrut, Mısır, Ürdün’den 3-4 ay içinde kitap geliyor. Ticari düşünmeden, hayır işlemek adına bu işe devam ediyoruz.” 18 yıldır Arapça kitapları medrese, ilahiyat, imam hatip öğrencileriyle buluşturan Elmukri, “Eski dönemlerde Arapça kitap ve Kur’anı Kerim sattığı için hapis yatan insanlar oldu. Türkiye bu insanlara borçludur” diyor.


Okuma kültürü katledildi

Türkiye’nin en eski kitapçılarından biri olan Trabzon Beşikçi Kitabevi, 1925 yılından beri kitapla okur arasında köprü oluyor. Dedesi tarafından kurulan kitabevini devam ettiren Ahmet Faruk Beşikçi, "İlk emri oku olan bir dinin mensupları olarak Allah sonumuzu hayır etsin. Tefekküre sevk eden kitaplar satılmıyor. Günlük siyasi kitaplar ve Batı'nın çöplüğü olan popüler kitaplar baş tacı ediliyor. Bizim olmayan kitaplar nedeniyle okuma kültürü katledildi." diyor. Şehirdeki kitabevlerinin uzaklık dolayısıyla garip kaldığını dile getiren Beşikçi, bazı yazarların da gelmek için 3 bin lira istediğini söylüyor. Trabzon'da son bir yılda 2 kitapçının kepenk kapattığını hatırlatan kitapçı, "Çocuklar İstanbul'a taşındı. Benden sonra kitabevini kim devam ettirir bilemiyorum" diyor.


Dostluk ortamı gençlere miras kaldı

Otuz iki yıldır Malatya’daki Fidan Kitabevi’nde her cuma günü aralarında Cemil Meriç, İsmet Özel, Roger Garaudy, Mehmet Kaplan’ın bulunduğu isimlerin kitaplarının bulunduğu “Düşünce Okumaları” düzenleniyor. Kitabevinin hikayesini Fidan’ın müdavimlerinden Yazar Erol Afşin’den dinledik: “Burası İstanbul’da yayınlanan birçok derginin satış noktası olmuştu. Her daim devam eden dostluk ortamı, bugünün gençlerine miras kaldı. Yavuz Bülent Bakiler, Metin Önal Mengüşoğlu, Faik Çekmegil burada yetişti. Şimdi ise dergi çıkartan heyecanlı ve meraklı gençlerin buluşma noktası haline geldi. Fidan Kitabevi, Fidan Kitap Kafe olarak da hizmet veriyor. Mekanda televizyon programları çekiliyor, imza günleri ve konferanslar düzenleniyor."


Şair ve bürokrat yetişti

Anadolu’da ilk kurulan kitabevlerinden olan Gazve Kitabevi, bir kültür ocağı olarak dikkat çekiyor. Kitabeviyle beraber Deneme dergisi ve bir öğrenci evi 70’li yılların Eskişehiri’nde kültür hayatının merkezi olarak anılıyor. Hüseyin Atlansoy, Haydar Ergülen, Nabi Avcı'nın buralarda büyüdüğünü belirten Müftüoğlu, Gazve için, “Bütün kültürel kesimlere hitap eden kapsamlı bir çerçevesi vardı” diyor. Daha sonra Muhittin Bayazıt’ın çocuklara yönelik kitapları kiraladığı KitapBank kurulmuş. “Al götür, oku getir” sloganıyla çocukları okumaya teşvik eden dükkânın yanı sıra İkra, Akçağ da iz bırakan mekanlardan olmuş. Müftüoğlu o günleri “Afganistan’ın işgali sırasında kardeşlerimiz gelip sorunlarını anlatmışlardı. Hem İslâmcı bir perspektif hem şiire yönelik bir dikkat hem de edebiyata, sanata yönelik bir çaba vardı. Kitabevinin her günü çok renkli geçiyordu” şeklinde anlatıyor.


Öğrenciler bile okumuyor

Rahmetli Akif İnan’ın “İslâmi kitaplar okuyucuya ulaştırılamıyor” konulu yazısı üzerine kurulan Akabe Kitabevi, ilk olarak Maveracıların kitaplarını ve tasavvuf eserlerine yer vermiş. Kayseri’deki kitap ihtiyacını karşılamak için 1978’den beri raflarını okura açan kitabevinin sahibi Esat Ayata, eskileri ve şimdiyi şu sözlerle anlatıyor: “Atasoy Müftüoğlu yılda bir sefer Anadolu’yu gezerdi, o gelirdi. Mustafa Miyasoğlu, Mavera, Sebil, Şura, Büyük Doğu ekibinden arkadaşlar gelirdi. Bir dergiden 50 ile 150 arasında satılırdı. Siyaset, edebiyat, tasavvuf sohbetleri yapılırdı. Eskiden az kitap olurdu ama okur çoktu. Şimdiyse her şey hemen geliyor, çeşit çok ancak meraklı okur yok. Öğrenciler bile sosyoloji, tarih, felsefe okumuyor. Sosyal medya yazarları çok satıyor.”

Sadece sanat konuşurduk

Uludağ, Asa, Emir Sultan, Sur, Kent Pasajı’ndaki kitapçılar başta olmak üzere Bursa’nın tarihi kitabevleri bir bir kapanıyor. Bu mekanlar Mustafa Kara, Hasan Aycın, İhsan Deniz, Mustafa Armağan, Ahmet Hakan, Adem Turan, İbrahim Ünal Taşkın, Beşir Ayvazoğlu gibi isimlerin Diriliş, Mavera, Edebiyat, Büyük Doğu dergilerinin çevresinde büyüdükleri yerler. Kapanan Sur Kitabevi’nin sahibi Mücahit Koca, o günleri şöyle anlatıyor: “Kitap almaya gelen arkadaşlara dükkânı emanet ederdik, ev sahibi gibi çay demler servis yaparlardı. Siyasete girmeden sadece sanat konuşurduk." Kozahan’ın çay bahçelerine ve kalabalığına dayanamayan Aziz Avar ise yakın zamanda Kozahan Kitabevi’nden Sönmez İş Hanı’na taşınan isimlerden biri. Avar, “80’li yılların apolitik hâle gelen gençleri İslâmi okumalarını çoğaltmıştı. Kitapçılık, 28 Şubat’ta büyük bir kırılma yaşadı. Düşünce ve edebiyat kitapları geriye düştü. Bursa’daki kitabevlerinin çoğu kapandı. Günümüzde ise 28 Şubat öncesinin yoğun okuyan gençlerine benzettiğim bir grup var” diyor.

#Kitap
#Kayseri
#Trabzon
7 yıl önce