Aydın Ünal, Mehmet Acet, Yusuf Kaplan, Bülent Orakoğlu ve Fatma Barbarosoğlu'nun yazılarının en dikkati çeken bölümleri:
Kemalizm ideolojisi de yeni bir 'din' olarak tavsif edilmişti
Bize Çankaya yeter.”
Bu çirkin dizelerin yazarı, 6, 7 ve 8. Dönem CHP Milletvekili Kemalettin Kamu. Bu dizeler, döneminin istisnai ya da marjinal dizeleri de değil. Tek Parti CHP döneminde çok sayıda yazar ve şair buna benzer ifadeleri sıkça kullanmıştı. Şiirlerde ve yazılarda Atatürk, “ilah”, “mabud”, “Tanrı”, “yaratıcı” olarak; o günlerde henüz ismi konulmamış Kemalizm ideolojisi de yeni bir “din” olarak tavsif edilmişti.
CHP, İslam dinini modernleşmenin ve terakkinin (kalkınmanın) önündeki en büyük engel olarak görüyordu ve Anadolu'dan İslam'ın tüm izlerini silmek için ceberut bir politika izliyordu. Ezan Türkçeleştirilmişti; namazın değiştirilmesini, namazda Nutuk'tan pasajlar okunmasını önerenler bile vardı. Camiler kapatıldı, Kur'an okumak ve öğretmek yasaklandı, İlmihal kitaplarının dahi basılması ve dağıtılması önlendi.
Dün sabah Işık'a yönelttiğim 'Neden S-400?' sorusu
Hava Savunma Sistemi konusunda Türkiye çıplak durumda. Acele etmemiz lazım.”
Bu cümleyi, aylar önce bir sohbet sırasında üst düzey bir askeri yetkilinin ağzından işitmiştim.
Cümlenin devamı da şöyle gelmişti:
“2025'e kadar sağlam durursak, bizi tökezletmezlerse önümüz açık.”
Bu konuları biraz açalım…
Yerli silahlar, yerli tanklar, yerli helikopterler, yerli taarruz uçağı projeleri, yerli savaş gemileri…
Öncü isimler, Meşrûtiyet'in çocuklarıydı...
Türkiye, rotasını buldu; şimdi yörüngesini bulma mücadelesi veriyor...
Türkiye'nin yörüngesini bulabilmesinin ve yeniden önaçıcı bir yolculuğa çıkabilmesinin tek şartı var: Ruh atılımı gerçekleştirmek... Ve ruh atılımını mümkün kılacak fikir ve sanat hayatını inşa edecek yapı-taşlarını döşemek sabırla ve çileyle...
Türkiye'nin önünü açacak çıkış yolu, bu.
Afrika'nın kırk ülkesinde Almanya'yı bölgeden atıp kendisi yerleşiyor
O günü benim için unutulmaz kılan husus
Çağımızın en önemli sorunu, anlam bulma ve anlamlandırma. Bilgiden ziyade yorumun peşinde koşmamızın sebebi, olayları tek başına değerlendirmede kifayetsiz kalışımız...
Karşılaştığımız olayları, okuduğumuz metinleri, ekran üzerinden seyrettiklerimizi, ne kadar anlıyor, anlamlandırabiliyor ve değerlendirebiliyoruz?
İletişim çağında kişiler arasındaki iletişim ve etkileşim sıfır noktasına yaklaşırken, iletişimsizlik giderek daha yoğun bir şekilde şiddet diline eviriliyor.
Biz, yazılanları, yazarın yazdığı yerden değil, yazarın yazdığı yer ile kendi biriktirdiğimiz kelimelerin ortak paydası üzerinde alımlar, anlamlandırırız.